İMAN KIRILGANLIĞI

UĞUR CANBOLAT

KIRILGANLIK konusu üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir husus.

Pek çok yönü var.

Fiziksel kırılganlıklar var.

Psikolojik kırılganlıklar aynı şekilde günümüzde çokça yaşanıyor ve bu ıstırap neredeyse hepimizin kalbini önemli oranda yoruyor.

Sosyal kırılganlıklar örneğin.

Oturup kalktığımız, yol yürüdüğümüz, yârenlik ettiğimiz nice dostlarımıza arkamızı dönmemize sebep olan ve sanki öncesinde yaşanan tüm güzel zamanları neredeyse hiç hatırlamak istememekle sonuçlanıyor.

Kaçtıkça kaçıyoruz.

Daha fazla üzülmek istemiyoruz. Bununla baş edemeyeceğimizi düşündüğümüzden bir hal çaresi bulmaya bile yanaşmıyoruz.

Aynı şekilde psikiyatri profesörü Nevzat Tarhan’ın büyük bir isabetle gündeme getirdiği hâne kırılganlığı meselesi var mesela.

Tahammül eşiği düştükçe düşmüş durumda. Kimse sabretmek yanlısı değil.

İlk krizde evi terk etme eğilimi gelişiyor.

Çağın bir getirisi olarak değişen toplumsal ve ailevi roller zahmetlere katlanma gücünü ortadan kaldırıyor.

Erkekler otellere sığınmayı tercih ederken kadınlar ilk seçenek olarak baba evine dönmeyi yeğliyor.

Bu olamıyorsa sığınma evleri bir seçenek olarak öne çıkıyor.

Hâne kırılganlığı boşanmaları tetikliyor kısacası. Girerek tek ebeveynli ailelerin sayısı artıyor.

Çift evi olan çocuklar farklı uyaranların arasında kalıp bocalıyor, anne ve babasının gönlünü alma konusunda yıpranıyor.

Bir de ego savaşları çocuklar üzerinden ateş edilip gerçekleştiriliyorsa faturası çok ağır oluyor.

KIRILGANLIK nedir?

Fiziksel veya psikolojik olarak yaralanma riskinin varlığı demektir.

Hasar görmeye açıklıktır.

Direnme gücünün zaafa uğramasıdır.

Risk ve tehlikelere karşı olabildiğince açık olmaktır.

Aşırı hassasiyet durumudur.

Etkilenme düzeyinin azami seviyede yüksek olmasıdır.

İMAN KIRILGANLIĞI açısından durumumuz nedir peki?

Diğer kırılganlıkları konuşurken, uzmanları bu alanda önemli araştırmalarla çözümlemeler yaparak çareler üretmeye gayret gösterirken iman kırılganlığı konusunda neler yapılıyor?

Göreniniz, duyanınız var mı?

Hocalarımız, ilahiyatçılarımız, dindar psikolog ve sosyologlarımızın kaçını bu alanda çalışmalar yaparken sahada görebiliyorsunuz?

Bu ciddi konuda sadra şifa çözümler üretmek yerine herkes kendi meslek ve meşrebini kökleştirmek, bulunduğu cenahı tahkim etmek için kafa kırmak, göz patlatmak pahasına çalışıyor olmasınlar?

Bu mevzu hepimiz için esaslı bir muhasebeyi zorunlu kılmaktadır.

İMAN KIRILGANLIĞININ en baş mimarı mâlum olduğu üzere şeytandır. Ardından onun dostları geliyor elbette.

Bulanıklaştırma yöntemini kullanıyorlar.

Doğruların içine ustaca yanlışları sıkıştırıyorlar.

İman-küfür farkını görülemez şekilde flulaştırıyorlar.

Duygu yüklemeleri yaparak bizleri aklî bilgiden maharetle uzaklaştırıyorlar.

Beyin yıkama taktiklerini en ince ayarda uygulamaya sokuyorlar.

Kur’an diyerek yüce kitabımızın ruhuna asla uymayan söylemleri bizlere oradanmış gibi yutturuyorlar.

Şirkten kâfi derecede kat’iyyen bahsetmiyorlar.

Bizlerin Kur’an bilgeliğine ulaşmamamız için aklımızı, zihnimizi, kalbimizi yine oradan aldıkları kavramları tersyüz ederek cambazdan daha cambaz bir hünerle sunuyor ve bizi bunlarla dolduruyorlar.

Ustaca beynimize atılmış çapalarla Müslümanlığımızı dönüştürüyorlar.

Buna karşı Kur’an-ı Kerim’in kesin bilgisine dayalı söylemlerde bulunanlar çıktığında ise bu kişileri şeytanî bir ustalıkla düşmanlaştırıyorlar. Hedef tahtasına koyuyorlar.

İlim yönünden fakir ama malumat yönünden zengin olan ellerinin altındaki bağnazları mücahit olma duygularıyla kışkırtıp saldırtmak onlar için hiç zor olmuyor tabi.

Peki, ne oluyor sonuçta?

Bilgisinden emin olmayanları özellikle gençleri ateizmin, deizmin girdabına atıyorlar.

Ailesi dindar olan çocukların ateist, deist, nihilist olmalarını siz nasıl açıklıyorsunuz?

Bu tam da bir iman kırılganlığı değil mi?

Günahımız ne yazık ki çok, kabahatimiz ağır…

Ya Selâm!

08.12.2022

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/iman-kirilganligi/726635

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir