KENDİNİ UNUTTURAN PAYLAŞIM BAĞIMLILIĞI

UĞUR CANBOLAT

DÜNYAYA kendimizi bulup, varlığın şuuruna ererek içimizde mevcut bulunan potansiyeli açığa çıkarıp hem kendimize hem de salih amel olarak çevremize faydalı olmak için gönderildik.

Her birimiz ayrı bir cevheriz. Farklı güzellikler barındırıyoruz.

İşlenip ortaya çıkarıldığında hayatı daha anlamlı ve daha yaşanmaya değer hâle getirecek.

Bu aynı zamanda tanış olmanın, biliş olmanın da bir vesilesi.

Bir usta saatçiyi düşünün. Onun bakışının, düşüncesinin, zihninde kurduğu bağlantılarının, mekanik maharetinin hayatımızı nasıl kolaylaştırdığını hesap edin.

Bir hünerli terziyi ya da.

Sürekli oturarak göz nurunu nakış nakış işleyen bir yorgancıyı.

Bir duvar ustasını, sıvacıyı, oto tamircisini…

Her gün müşterilerine leziz yemekler sunmak isteyen aşçıyı.

Öğrencisinin öğrenme kapasitesine göre yeni formüller geliştiren öğretmeni…

Kulaklara daha çekici ve nezih gelmesi için minaredeki müezzinin gayretini…

Yolcularını sağ salim evine ulaştırmak için gün boyu direksiyon sallayan şoförü…

En semiz şekilde beslenmeleri için sürüsünü otlak otlak dolaştıran bağrını rüzgâra açmış olan çobanı…

Bir bestekârı, bir icracıyı…

Gönlünün burcundan ıtırlanmış şiirler söyleyen şairi…

Canını hiçe sayarak başkalarının güvenlik içinde yaşaması için gözünü kırpmadan nöbet tutan askeri…

Hastasına derman bulmak için yeni çözümlere kafa yoran bir hekimi…

Günün en ateşli saatlerinde döner kesen ustayı, yola asfalt döken işçiyi…

Kısacası; kendine verileni açığa çıkartarak hayatın çarkını döndürerek yaşamımızı kolaylaştıran adını bile tam bilmediğimiz nice meslek erbabını…

Hepsine binler selam, tümüne minnet ve şükran…

İŞLEYİŞ bu şekilde devranını sürdürürken modernizmin bize dayattığı ve ne yazık ki giderek kapılanlarımızın çoğaldığı paylaşım bağımlılığı diyebileceğimiz bir hastalık söz konusu artık.

Üstelik zamanla kendisini bile unutturuyor.

Ferdiyeti ortadan kaldırıyor. Bireyselliği yok ediyor.

Hayatın dekorunu sağlayan nice emektarı unutturuyor.

Sadece ve sadece çekirdek aileye mahkûm eden bir anlayış…

Bir arkadaşımın kardeşi evlenip çocuk sahibi olduktan sonra bu çembere sıkışmıştı.

Anneyi, babayı, ablayı ve diğer aile bireylerini bu halkanın dışına itmişler ve sadece kendilerine odaklı bir yaşam tarzını kutsayarak devreye sokmuşlardı.

Aile ziyaret edilmediği gibi misafir olarak kabul de edilmiyordu.

Sürekli “Bugün şöyle bir etkinliğimiz var, böyle bir faaliyetimiz olacak” deniliyordu.

Sıradan günlük eylemler bile öylesine abartılıyordu ki anlatması ve anlaması güç.

Kendilerini kendileriyle paylaşmak şeklinde tarif edebileceğimiz bir anlayış gerçekleştirmişler ve tamamen dışarıya kapatmışlardı.

Buna kendine kapaklanmak da denilebilirdi.

Gün gelmiş emr-i hak vaki olmuş, baba ve oğul bir eksilmeyle iki kişi baş başa kalmışlardı. Cenazeye gelen akrabalarını bile hatırlayamamış, kendilerini tanıtmaları istenmişti.

Durum vahimden de öteydi.

KENDİLERİNİ unutmuşlardı.

O kadar diğerine ve paylaşmaya odaklı idiler ki, sadece ne yapacaklarını dile getiriyor ardından da sürekli bunun üzerine konuşuyorlardı. Bireysel hiçbir gelişme dikkate alınmıyordu. Yenilenme, gelişme ve dönüşme gibi bir durum hiç söz konusu olmamıştı.

Bir sohbet sırasında “Ben kendime yabancılaşmışım, tanımıyorum kendimi” itirafında bulunmuştu.

ÖMÜR geçmiş, verilen oyuncaklarla oynamaktan Allah’ın kitabına bir kere bile bakmak akıl edilememişti. Kendilerini kendileriyle ve paylaşımlarıyla o kadar doldurup meşgul etmişlerdi ki, ortada kendilerinden bir şey kalmamıştı.

Bu bizi vahiyden koparan bir tuzak olabilir mi? Evet.

Bu bizi hayatın içinde hissettiren ama aslında kıyısına atan bir uyuşturma biçimi miydi, kesinlikle.

Bu kendi yeteneklerimizi açığa çıkartmayı engelleyip şükürsüz bırakma eylemi miydi, aynen.

Bu başkalarının hünerlerini görüp hayatımızı kolaylaştıranlara karşı teşekkürsüz kılma hamlesi miydi, evet.

Bu kendimizi arayıp bulduktan sonra bayram etmemize yönelik bir sabotaj mıydı, kesinlikle.

Son itiraf şu olmuştu: “Paylaşımlara o kadar yoğunlaşmıştık ki, birbirimizi unutmuşuz.”

Çiftler, çift gibi olmaktan çıkmıştı, evlat, evlat gibi olmaktan…

Allah sonumuzu hayra getirsin inşallah.

Ya Selâm!

11.09.2023

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/kendini-unutturan-paylasim-bagimliligi/789070

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir