Kestane Kalplim

UĞUR CANBOLAT

“KESTANE KALPLİM” hitabını ilk defa duymuş ve şaşırmıştım.

İnsanlar sevdiklerini bazı benzetme ve yakıştırmalarla severler. Alıştığımız, bildiğimiz bir husus. Hele Anadolu’muzda yavuklusunun ismini zikretmek genellikle yakışık almaz. Doğru bulunmaz. Yârin ismi öyle uluorta her yerde söylenmez. Mahfuz tutulur. Hele anne baba ve diğer aile büyüklerinin yanında bundan şiddetle uzak durulur.

Bu gelenek herkes tarafından bilinip ehemmiyet verildiğinden gıyabında kız çocuklarının hâli sorulduğunda veya selam iletileceği vakit “Kerimeniz” şeklinde kıymetliniz, Allah’ın size en güzel ikramı anlamında kullanılırdı. Aynı şekilde kız kardeş için Hemşireniz” denirdi. Kardeş, özellikle kız kardeş demektir. Farsça hem eki ve şir “süt” sözcüğünün birleşiminden oluşur. Eş için ise saygıdeğer kadın, hanımefendi anlamında “Hanım” kelimesi kullanılırdı. Bu kelime, zarafet ve asalet kavramlarını içerir. Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir ve tarih boyunca kadınlar için saygı ifadesi olarak kullanılmıştır.

Aynı hassasiyetin bir gereği olarak yukarıda belirttiğimiz gibi kişiler eşlerinden isimleriyle bahsetmezlerdi. Benzetme veya kakıştırmalar arasında en çok çiçek türleri, güller ön sırayı alırdı.

Ama “Kestane Kalplim” şeklinde ünleyene hiç rastlamamıştım.

ÇOCUKLUĞUMDA komşularımız akşam çağırır gurbette veya asker ocağında olan çocuklarına mektuplar yazdırırlardı. Öz olarak söyledikleri ekinler, harman, mahsul, ahırdaki inekler, kuzulayan koyunlar, köyde ölenler, tutulan bekçi, bağ ve bahçe hakkında birkaç haberden öteye geçmezdi. “Geriye kalanı sen tamamla, yaz bir şeyler” denilirdi. O günkü aklımızla süsleyerek sayfanın ön ve arka yüzünü doldurmaya çalışır en sonunda klasik şu cümle ile bağlardık: “Kestane kebap, yemesi sevap, acele cevap beklerim.”

Kestanenin henüz kendisini tanımadığım yıllarda ismi bu şekilde dünyama girmişti. Neden yenmesinin sevap olduğunu hâlen çözemedim.

KIPÇAK ve Oğuz dillerinde kestane sözcüğü yerine” Konur denildiğini biliyoruz. Ayrıca erkek çocuklarına isim olarak da veriliyor.

Kesinlik derecesini bilmiyorum ama Etimoloji olarak Castanea’nın Kastamonu’nun antik adı Castans (Kastanis)’ten geldiğini ileri süren çok sayıda kaynağın olduğunu konuyu çalışanlar belirtiyorlar. Yine bu bilgiler arasında Sativa da “ekilen, yetiştirilen” anlamına geldiği söyleniyor. Kimi etimologlar ise kelimenin kökenini Yunancaya, kimi etimolog da Ermeniceye dayandırıyor.

BAŞKA bilgilerde var…

Yayılma alanı genişmiş. İspanya’dan başlayarak, doğuya doğru Güney ve Orta Avrupa, Balkanlar, Anadolu üzerinden Kafkaslara kadar yayılım göstermiş. Kuzey Afrika’da da bulunuyormuş.

Ülkemizde de doğal olarak yetişme imkânı bulmuş meyvelerden biri kestane. Yaprağını döken meyveler grubunda yer alıyor. Kuzey Yarım Küre’nin tüm ılıman bölgelerinde yetişen kestane ağacı “Kayıngiller” familyasındanmış.

Bugün Avrupa kestaneleri sınıfında gösterilen Castanae sativa Mill adındaki kestanenin anavatanı ve yayılış merkezi Anadolu imiş.

YAPRAKLARI kalın kimi zaman sert, mızraksı, kenarı dişli ve kılçıksı yapıda olan kestaneye sevdiğini neden benzettiğini tam çözmedim ama sanırım kalbe benzerliği sebebiyle bu tercihte bulunmuştu.

Belki de herkesten farklı olmak istemiştir. Akla gelmeyen bir orijinallik dilemiştir. Bilmiyorum.

ÜLKEMİZDE en çok Aydın ilinde yetiştiriliyor. Ege Bölgesi toplam üretimde yaklaşık %70 payla ilk sırada. Aydın’dan sonra, İzmir, Kastamonu ve Sinop kestane üretiminde ön plana çıkan illerimiz. Aydın ilinden ihraç edilen kestaneler çok kaliteli olduğundan Bursa‘da Kestane Şekeri adıyla bilinen bir tatlı çeşidi de imal edilir. Bazı çörek, kek ve pasta çeşitlerinde de kullanılır.

GEÇENLERDE bir etkinlik için Sirkeci’ye geçmiştim. Çağrışımın sebebi bu.

Nedendir bilmiyorum Sirkeci denildiğinde ilk aklıma gelen ateşte közlenmiş kestanedir. Az miktarda olsa közün üzerinden alıp yiyerek Cağaloğlu yokuşunu tırmanmak benim için kıymetli ve vazgeçilmez. Rahmetli babamda pek severdi. O sebeple nerede rastlarsak alırdık.

Çoğunlukla “Kestane kebap” olarak adlandırılan şekli kestaneler üst kısımları hafifçe çizildikten sonra 10-15 dakika süreyle 200-220 °C sıcaklıklardaki fırına verilerek hazırlanır ya da kömür sobasının üzerinde de közlenir. Evlerde kış aylarında yârenlik eder bizlere.

Söz buraya kilitlenmişken ülkemizde mevcut bulunan coğrafi işaret almış çeşitlerini zikretmeden bitirmeyelim. Akçakoca Kaplandede kestanesi / Aydın kestanesi / Buldan kestanesi / Bursa kestanesi /Düzce kestanesi / Simav kestanesi / İnebolu kuzu kestanesi. 

DAĞITTIM yazıyı, savrulduk, toparlayamadım. Kusuruma bakmayın. Bu yazıyı derbeder bir mektup olarak kabul edin lütfen.

Sevdiğine “Kestane Kalplim” diyen ademoğlunu selamlayarak bitirelim.

Ya Selam!

15.02.2025

https://www.istiklal.com.tr/kestane-kalplim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir