KİTABINA GÜVENMEK

UĞUR CANBOLAT

EHL-İ ZİKİR olmak sıra ile bir şeyi belli sayıda söylemek değil Rabbimizin zikir olarak isimlendirdiği Kur’an-ı Kerim ile hamhal olmaktır. Zikir konusundaki paradigma yanlışımızı düzeltmek hepimiz için gerçekten çok mühim. Zikir ile Kur’an-ı Kerim’in tümünün kastedildiğini göz ardı edip belirli ayetleri veya esmaları yine belirli sayıda manasına vakıf olmadan arka arkaya bağlamaktan artık vazgeçmeliyiz. Zikir her meselede hatırımızda tuttuğumuz çözüm kitabımız olan vahye başvurmak ve konuyu bura bulduğumuz çözüme göre halletmektir. Bunu başarabildiğimizde kalplerimiz tatmin bulacak.

Ancak evvela inandığımızı söylediğimiz kitaba güvenmek şarttır.

 AHLAK-I HASENE yolcuları kitaba, kitaplarına güvenirler.

Her cümlesini, her kelimesini canlarından daha çok önemserler.

Hatta her harfini…

Kendilerini bağlayan metnin bu vahiy olduğu bilinci ile yaşarlar.

Sözlerini, tutumlarını, amellerini bu kitabın öngördüğü şekilde yaparlar.

Helal saydığını helal görüp yerine getirir, haram gördüklerinden ise şiddetle kaçınırlar.

Tüm hücreleriyle zerre kadar tereddüt göstermeden inandıkları için bu kitabın tüm zamanlara yapılan bir hitap olduğunu da iliklerine kadar kabul ederler.

Bazı emirlerini zamanın dışına atmazlar.

Geçerliliğini evvelki vakitlere sesleniyor diyerek devirlere göre bölmezler.

Çünkü onlar inanıyorum demeyi yeterli görmezler.  

İnanmanın aynı zamanda güvenmek olduğunu içselleştirirler.

EY HAKİKAT yolunun inanmayı aynı zamanda güvenmek olarak bilen dikkatli yolcusu!

İnanmayı ve güvenmeyi birbirinden ayırma.

Bölme.

Tevhit et.

Ki, gerçek bir kitap mü’mini, inanmışı olabilesin.

Hakikatli bir Kur’an talebesi olarak kalabilesin.

Allah’ın âyetlerinin etki ve kapsamını zamanlara ayıran bir saygısızlığın içine yuvarlanmayasın.

Rabbimizin sözünün ebedî oluşu konusunda yanılgıya düşmeyesin.

“Şu âyetler bu zamana hitap etmiyor, geçerliğini kaybetti veya yürürlükte değil” gibi bir aymazlığın kapısını aralamayasın.

Bu tehlikeli bir kapı olduğundan eşik aşıldığında geri dönüşü hiç kolay değildir.

GÜZEL AHLAK yolcuları bu edep ve teslimiyet eşiğini özenle korurlar.

Allah’ın kitabı üzerinde tasarruf etme, konumlandırma yetkisine sahip olmadıklarının bilinciyle kulluk çizgisi üzerinde istikâmetle yaşarlar.

Hükümlere uyarlar.

Kendi zihinsel, duygusal ve meşrebî anlayışlarına göre Allah’ın sözünü sağa sola çekiştirmezler.

Müteşabih diyerek kendilerini sonsuz ve sorumsuz uçuşlara kaptırmazlar.

Tevil ile Kur’an-ı Kerim’in ruhuna aykırı yorumlar çıkartarak “Biz şeriat mertebesinden değil hakikatten konuşuyoruz” diyerek Peygamberlerden üstün bir yetkiye sahip oldukları şuursuzluğunu eblehçe göstermezler.

Hakkın kitabının hükmüne râm olmak yerine yani kendilerini O’na tâbi kılmak yerine vahyi kendi heva, heves, anlayış ve meşrep duygularına uygun hâle getirme pespayeliğine tevessül etmezler.

Çünkü o güzel ahlak yolcuları Allah’a gerçekten inanırlar yani katiyetle güvenirler.

Bu sebeple de O’nun kitabına sonuna kadar yani her kelimesine tam inanır ve itimat ederler.

KİTAPLARA inanıyorum diyerek meseleyi sadece lafta bırakmazlar.

Gereği ne ise onu tüm güçleriyle ve aynı zamanla ihlasla yaparlar.

Eğer sende yüksek erdem yolunda ilerlemek istiyorsan Kitabullah’a tam güvenmelisin.

Hükümlerini tartışmamalısın.

Kur’an’ın sadece bir bilgi kitabı olduğu fikrinden vazgeçmeli ve yine O’nun tartışma kitabı olmadığını tüm varlığınla özümsemelisin.

Allah’ın bu kitabı bizlere tartışmak ve orada burada bilgi satmak için değil uymamız için gönderdiğini kuşku barındırmayacak şekilde idrak etmelisin.

Bu, gerçekten kitaba iman ettiğini gösterir.

Bilmelisin ki, güvenmediğin kitaba iman etmiş olamazsın.

Ya Seam.

29.03.2024

https://www.istiklal.com.tr/kitabina-guvenmek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir