Kuş Sütü

UĞUR CANBOLAT

AHMED İHSAN GENÇ hayatımın mühim şahsiyetlerinden biriydi. İlimle edebin, irfan ve tevazunun muhteşem bir bileşkesiydi. Düşünen bir insandı. Tefekkür farzını tüm ciddiyetiyle yerine getirmeye çalışan gördüğüm nadir kişilerden biriydi.

Hayatının açılımı âdeta ismiyle şifrelenmişti. Ahmed ismi malum olduğu üzere övgüye layık, çok övülen demek. O, kendisiyle hiç övünmezdi ama her daim övünülebilecek işler yapar ve dostlarını da bu istikamette koştururdu. Yine de övündüğünü hiç görmediğimi kayda geçirmeliyim.

Saygıdeğerdi. İnsanda bu hissi uyandırırdı. Heybetliydi ama tevazuyla önüne bakarak yürürdü.

İlk göze çarpan özelliklerinden birisi dürüst oluşuydu. Mürailiğe prim vermezdi. Söylemesi gerekenleri usulü dairesinde muhatabın kişiliğini rencide etmeden muhakkak söylerdi.

Çevresi için bir huzur adasıydı. Sonradan şöhret bulan pek çok ilim adamı vaktiyle onun bu adasına uğramıştı. Kendisini tanımlamak için elbette dostları pek çok kavramla bunu yaparlar ama benim için tek şans verilse Ahmed İhsan Genç için “Mükellefiyet insanı” derdim. Yani insan olmanın, inanmış olmanın, muvahhid olmanın sorumluluğunu üzerinde taşırdı ki, buna “İhsan ahlakı” da diyebiliriz.

“Hikem-i İhsaniye” olarak akıl ve kalbinin süzgecinden bin bir çileyle buhurdan gibi süzüp geçirerek bir üsare olarak sunduğu “Kuş Sütü” sözler bunun en belirgin göstergesiydi. Kendisine lütfedileni, ihsan edileni “Ahlak-ı Muhammedî” inceliğiyle dostlarıyla paylaşması da demek olan bu sözler gerçekten kalbimizin mühim bir gıdası niteliğinde.

DÜŞÜNÜR olarak gördüm kendisini daima. Eski söyleyişle mütefekkir. Sadece bir yazar olarak tanımlamak eksik kalır. Yayın Yönetmeni olduğum ÜSKÜDAR FM radyosunda kendisiyle haftada bir programlar yapıyordum. Evindeki sohbetlerine de katıldığım olmuştu ama gözlemlerim daha çok yaptığımız programlarda elde ettiklerime dayanıyor.

Fanatik değildi, dengeyi bulanlardandı. Cömertlik ve iyilik severliği kuş sütü bağışı şeklinde açığa çıkıyordu.

Kendisini Göztepe’de bir dersinde dinlemiştim. Etkileyiciliğini, kelime ve kavramlara vakıf oluşunun getirdiği bir netice olarak görmüştüm. Buna anlatımındaki alçak gönüllü oluşunu ve nezaketini ilave ettiğimizde başka bir sonuç beklemek zaten beyhude olurdu.

Duyarlılığı ön safhadaydı. Rikkatli bir kalbi vardı. İnsanlarla ilişkisi eşitlik ilişkisiydi ama vakur oluşu tüm perdelerin kaldırılmasına da izin vermezdi.

SEZGİSEL bir yeteneği vardı. Programlarımız doğaçlamaydı. Önceden planlanmış hazır soru ve cevaplardan oluşmazdı. Ben henüz sualimi yönetmeye başladığımda bu sezgi kuvveti devreye girer meramımı hemen anlar, analitik çözümlemelerle cevaplar üretirdi. Telaşesi yoktu. Anlamak üzerine kurulu bir hayatı vardı. Bir nevi mânâ arkeoloğu idi. Dikkatli bir detaycılığı mevcuttu. Başka türlü kuş sütü nasıl üretilebilirdi ki zaten.

Onun bu zarafet barındıran, şahsiyetli olmayı önceleyen, sorumluluk bilincine bağlı yaklaşımı etrafında kendisinden yararlanmak isteyen gençlik halkalarına sebep oluyordu. O, kuş sütü ile onları beslenmek için gayret gösteriyorlardı.

Kuş sütü sözler kuş tüyü ortamlarda oluşmuyor tabi.

Konfor bozuyor. Tembelliğe prim vermiyor. Bir ufuk çizgisi çiziyor. Bir ideal ve ülkü meydana getiriyor. Dolayısıyla dar kapılardan geçiriyor, şeytan ve nefsin aklın ile kalbin önünde oluşturduğu engelleri berhava ediyordu.

TÜM bunları neden anlattım peki?

Öğrencilerinden Mehmet Soylu tarafından lütfedilip gönderilen “Kuş Sütü, Hikem-i İhsaniye, Hayata Dair Hikmetli Vecizeler” kitabı beni eski günlere götürdü.

Kitabı FOLIANT Yayınları neşretmiş. Bu ikinci cilt esasen. Dört yüz seksen sekiz sayfadan oluşan bu muhteşem vecizeler kitabı dört önsöz ile sunulmuş okuyucuya.

Her vecizenin altına yazıldığı gün ve ay yılıyla beraber kaydedilmiş. 13.05.2010 tarihinde yüce kitabımıza ilişkin kaleme alınan cümleleri burada paylaşıp diğerlerini sizin okumanıza havale ediyorum.

– Kur’an, mutlak kitap budur.

-Kur’an hidayetin vahiy ile tespitidir.

– Kur’an, künûz-u hafiyeye açılan yoldur.

– Kur’an, her kitap onun içindir.

– Kur’an, zamanları, mazi, hal ve istikbali birleştirir.

– Kur’an, madde ile manayı mezc eder.

– Kur’an, makroyu mikroyla, mikroyu makroyla tarif eder. Okyanusu damlada, katreyi ummanda okutur.

– Kur’an her muhtacın seviyesine hitap eder, her okundukça yeniden nazil olur.

– Kur’an, bütün mahfuz levhalarda yazılmıştır, bu yazılar hiç silinmez.

– Kur’an, bütün şaşasına rağmen güneşin dürüleceğinden haber verir, kendi güneşi hiç sönmeden parlar.

– Kur’an’sız ne maddi ne de manevî hayatın hayatı vardır. Ruh, Kur’an’sız bir hayatla teneffüs edemez.

– Hayatın hayatı, ancak Kur’an’dır.

Ezcümle, kuş sütüne hepimizin ihtiyacı var.

Ya Selam!

14.05.2025

https://www.istiklal.com.tr/kus-sutu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir