METAFİZİK DÜELLO

UĞUR CANBOLAT

YILLAR önceydi.

Zorlu geçen çocukluk devresini daha da artan şiddetiyle ergenlik ve sonrasına taşımıştı.

Serseri mayın gibiydi.

Çarpmadığı ve devirmediği kimse kalmamıştı çevresinde.

Herkes onu “Bıçkın” olarak görüyordu bu sebeple.

Doğrusu o da bu tanımlamayı benimsemiş ve yetişkinlik zamanlarını da bu öğrenilmiş ve kazanca dönüştürülmüş hâliyle sürdürmüştü.

Ancak içinde tarif edilmesi güç bir boşluk hissi vardı ve giderek büyüyordu.

Ne yapsa bu boşluğu dolduramıyor ve kimselere tam olarak anlatamadığı içsel acısını dindirecek bir çare bulamıyordu.

Savrulmaktaydı ki, ne savrulma.

BİR eşik buldu sonra ve oraya sığındı.

Sahiplenildi, kabul gördü.

Değerli olduğunu hissetti ilk defa.

İçten içe ve sessiz bir devrim şeklinde kendini değiştirdi, dönüştürdü.

Kabuk değiştirmişti âdeta. Bambaşka biri olup çıkmıştı.

GÜVEN duyanlara o da güven duydu.

Aidiyet hissini geliştirdi, zamanla kendini onlarla ve orayla tanımlamaya başladı.

Farklılıkları gitti.

Tek renk, tek ses, tek hissediş, tek duyuş uyumunu yakaladı.

Bundan da oldukça memnuniyet duydu.

Günler, aylar, yıllar birbiri ardınca devrilip gitti ve yaşı da artık kemâle ermişti.

İşte o sırada oldu ne olduysa.

KAPILANDIĞI eşiğin sahibi ölmüştü.

Bu aslında normaldi, sistemin gereğiydi. Devran dönüyor ve hayat akıyordu.

Artık tek renk yoktu. Sesler çoğalmıştı, hissedişler farklılaşmıştı.

Ve o muhteşem uyum bozulmuştu.

Tek kapta aynı rengi aldığını düşündüklerinin hiçte öyle olmadığını acıyla gördü.

Islah olmuş gibi derin bir sessizliğe bürünmüş olan nefisler inlerinden çıkmış ve tıslamaya başlamıştı.

Baş olma sevdasına düşmüşlerdi.

Kulisler başlamış, yüceltme eğilimleri şaha kalkmış ve herkes kendi büyüğüne müşteri kapma avına çıkmıştı. Kendisine de “Bize gel” çağrıları başlamıştı. Herkes farklı nitelikleri öne çıkarıyor, tâbi oldukları kişinin diğerleri gibi olmadığını, yücenin de yücesi olduğunu iddia ile söyleyerek isminin önüne ve ardına alabildiğine sıfatlar ekliyor ve kendilerine yönelenlere verilecek olan bazı manevi ödüllerden bahsediyorlardı.

Kabullenemedi ama dinledi ve düşündü. Yine de İşin içinden çıkamadı.

GÖKLERDEN gelen, herkesi yenebilecek gizemli ve görünmez bir kılınca sahip olduklarını ima ediyorlardı.  Bu, diğer taraf bundan yoksun demek anlamına geliyordu. Direkt bir muhalefet tavrı gösterilmekten özenle kaçınılıyor gibiydi ama örtünün altında şiddetli bir savaşın ipuçları görülüyordu.

“Bu göksel kılıçla yeniden yükselmek istemez misin?” dedi birisi.

“Zaten yükselmemiş miydik?” diye sordu.

“Evet, ama öncümüz göçtüğü için yeniden yuvarlandık yeryüzüne” diyerek cevapladılar.

Darmadağın olmuştu.

OYSA sarsılmazlık duygusu pompalanmıştı hep.

Kâinatın tümüne muktedir oldukları fikri empoze edilmişti. “Gördüklerin sadece yeryüzünün değil göklerin de sultanlarıdır” diye belletilmişti. Bakışlarının iradelerinin simgesi olduğuna inandırılmıştı. Muzafferiyetleri bir kuru beklenti değil, zaten öteden irade edilmiş bir gerçek olarak takdim edilmişti.

Düşünce eylem bütünlüğü en sık nazara verilen hususlardandı. Ruh ve beden âhengi bir tek onlarda zuhura geliyordu. İç ve dış uyum onlarda ezelden beri sarmaş dolaş idi. Tüm zamanlara yani geçmiş ve gelecek ayrımı yapılmaksızın hükmetme yetkisi verilmişti. Kör yaşam ancak onların dediklerine uyarak aşılabilirdi. Fizik ötesi varlık bilgisi sırf onlara münhasırdı.

Tüm bunları tekrar hatırına getirdiğinde öte dünyaya uçanın ardından sahne kapma yarışının bu denli acımasızca yapılmasına akıl sır erdirememişti.

Son çare olarak meseleyi bu işlerden anlayan, irfanına ve kalbinin genişliğine güvendiği dedesine açmaya karar verdi.

Tüm açıklığıyla hiç yorum katmadan gördüklerini olgu olarak anlattı.

Dedesi büyük bir acı içinde “Nazarım” dedi, “Bu maneviyat değil bir metafizik düello.”

Kandırılmışlığın yangınında bir daha yandı. Ciğerlerinin yanma sesi kulaklarını tıkadı.

Bu eski bir hikâye ama ne kadar eskidiğinden emin değilim.

Ya Selâm!

29.07.2023

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/metafizik-duello/778823

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir