UĞUR CANBOLAT
AHLÂK-I HASENE erleri hayat kadar ölümü de ciddiye alanlar arasından çıkarlar.
Zira bu onlar açısından mümin olmanın ciddiyetidir ve hiç elden bırakılmayan haysiyetidir.
Güzel ahlak yolcuları ölümün şaka olmadığının bilincindedirler.
Yüce Rabbimiz ölümü Kur’an-ı Kerim’de nasıl anlatıp tarif etmişse tahrif etmeden, anlam çekiştirmelerine tabi tutmadan, temelsiz tevillere tevessül etmeden anlamaya çalışırlar.
“Öldü ama ölmedi” gibi çarpık yorumlardan uzak dururlar.
Allah’ın öldü dediğine ölmedi demek gibi haddi aşan aşırılıklara yüz vermezler.
Hayata yalan ve yanlış hayallerle değil ilahi gerçeklerle tutunurlar.
Mülk Sûresinde Rabbimizin “Ölümü ve hayatı yaratan” âyetinin emrettiği şekilde önce ölüm gerçeğini anlamaya çalışırlar.
Ölüm hakikatinin idrak edilmesi güzel ahlak yolcusunu haşrin yani dirilişin taze baharlarına götürür.
Dirilişin gün gibi görülmesi ve ona şüphe karıştırılmadan inanılması bu kişileri hesap verme şuuruna iletir. Böylece hayali vehimleri ve varsayımları parçalayarak zihnindekine değil Allah’ın indirdiği, Fahr-i Kâinat Efendimizin duyurduğu vahyin kavranmasıyla ayakları yere basan bir bilince ulaşır ve tüm yaşamını buna göre tanzim eder.
Erdem yolcuları ölümlülük bilgeline ulaştıklarından haşa Allah yok gibi yaşamazlar.
Ahiret yok gibi davranmazlar.
Hesap kitap olmayacakmış gibi hülyalara kapılıp kulluk sınırlarını aşarak hesapsız yaşamazlar.
Hak yemezler. Haklarını yedirmezler.
Başkalarının olana göz dikmezler.
Koymadıklarını almazlar.
Sadece dünyayı yaşayıp her şey burayla sınırlıymış gibi bir gaflete kapı aralamazlar.
Onlar bilirler ki; ölüm hayatı belirler. Çerçeveler.
Hareket alanını organize eder.
Onun insanı ebedileştiren bir araç olduğunu bildiklerinden sonsuz yaşamını riske sokacak sakıncalı eylemlerden uzak durmasını temin eder.
Kısacası güzel ahlak erleri için ölüm, hayatı güzelleştiren bir nimettir.
Tanzim edici bir ihsandır.
Ahlâk-ı hasene erleri “Öldü ama ölmedi” komedisine prim vermediği için ölülerden yardım istemek gibi vahyin yasakladığı çocukça heveslere yönelmezler.
Ölümü ve hayatı yaratan rahman ve rahim olan Rablerine sığınırlar.
Sadece O’na güvenirler.
Bu sebeple her şeyi yerli yerine koyarlar.
Ey hakikat yolunun “Öldü ama ölmedi” şamatasına yüz verip dünyaya dalmayan gerçekçi yolcusu!
Mitolojilerin, kültürlerin, ölüm hakikatini çözümleyemeyenlerin safsatalarına itibar etme.
Hayallerine, heveslerine ve kulağına üflenenlere göre değil âlemlerin Rabbinin Efendimiz yoluyla vahyinde bildirdiklerine göre imanını sağlam tut.
Güzel ahlak yolunda yürüyenler gibi ölümü önceleyerek hayatını tanzim edenlerden olmaya çalış.
Efsaneleri değil gerçeği esas al. Buna göre tutum belirle.
Dünya kirlerinden temizlenip arınmış olarak Hakkın huzura çıkmanın başka bir yolu olmadığını anla.
Ölüm sırasında sadece O’nun rahmetinden başkasının yanında olamayacağı bilgisini sürekli güncelle.
Peygamberimizin Kur’an-ı Kerim ile getirdiği hakikatlerden uzak kalırsan şehadetin eksik hatta yanlış olur. Allah’ın kitabına hakikatli bir şahit ol ki, o da sana şahitlik etsin.
Ve ölümün tevhit üzere olsun.
Aklını kullanamayanın kalbini de kullanmış olmayacağını bilerek bir kere daha vahyin öğrencisi olma pâyeni kimseye kaptırma. “Öldü ama ölmedi” hülyalarının esiri olmaktan böylece kendini azat et.
05.07.2024