ŞEYTANLARLA İLGİLENMEK

UĞUR CANBOLAT

NASİYESİ temizdi.

Hile onun semtine bile hiç uğramıştı.

Yalanın ne olduğunu bilmediğine emin olabilirdiniz. Aşağılasanız, ötekileştirseniz, travmaya maruz bıraksanız dahi onu durduğu yerden bir milim bile oynatamazdınız.

Aynı şekilde ne dövmek ne de sövmek onda farklı bir netice almak için işe yaramazdı.

Sapına kadar düzgün bir insandı kısacası.

Ne hak yer ne de hakkını yedirirdi. Ama bunu usulüne uygun yapardı.

O bir itidal insanıydı. Daima dengede yaşardı.

Bir gün bir başka yakınımdan onu tarif etmesini istediğimde “T cetveli gibidir” demişti.

Girintisi, çıkıntısı yok demekti bu.

Ne ifrat ne tefrit üzere olmazdı.

İstikâmeti tam idi.

NE var ki bilinen aksine tam doğru, yüzde yüz düzgün insan isteyen kişi sayısı esasen azdır.

Şovmenliğini yapmış olmalarına aldırmayın. Aldanmayın. O işin sahne kısmıdır.

Bir de meselenin kulis tarafı vardır ki, iç bulandırır.

İnsanlar gerçek dürüstlerden pek hoşlanmazlar.

Neden mi?

Çünkü doğru kişiler yanlış insanlardaki yanlışların kendiliğinden açığa çıkmasına sebep olurlar.

Özel bir çaba gerektirmez bu.

Büyüklenmeci yanları yaralanır.

Kendileri hakkında yazdıkları hikâyelerdeki açıklar, eksik ve gedikler sırıtmaya başlar. Bunları kapatma çabaları ise işi daha berbat bir noktaya taşır.

Kötü kokular yayılmaya başlar ve kısa sürede etrafı kaplayabilir.

Bu sebeple dürüstlük, doğruluk naraları atanlar asla gerçek dürüst olanların arasından çıkmaz.

Onlar işin nutkunu atar, propagandasını yaparlar.

Sebebi ise yırtıkları fark edilmesin diye üstünü örtme çabasıdır.

BAHSİNİ ettiğim arkadaşım “Çoğu insan aslında senin melek yanınla hatta insan tarafınla değil şeytanlarınla ilgilenirler, onlarla dans etmek isterler” demişti.

Şaşırmanın verdiği cehalet ve atılganlıkla istemsiz olarak ona “Hadi oradan densiz” demiştim ve sonradan pek bir utanmıştım.

Bazı sözler belleğinizin bir yerinde yıllarca dururlar.

Unuttuğunuzu sanırsınız ama beklenmedik bir olay ve aniden duyduğunuz bir sözle çıkagelir ve size kendilerini en canlı halleriyle hatırlatırlar.

Kimi zaman okuduğunuz bir kitap cümlesi, bazen bir deyişin dizesi, kimi vakitte bir şarkı sözü o unuttuğunuzu sandığınız sarsıcı sözü getirir karşınıza diker.

Bununla yetinmediği de olur, alnınıza şiddetle vurup yapıştırır.

Ondan sonra yiğitseniz kalkın altından durumu hâsıl olur.

İSTER kabul edin isterseniz hiç etmeyin. Ben karışmam, tercih tamamen size ait.

Evet, yeniden arkadaşıma katılarak tekrar etmek isterim ki, çoğu insan bizim şeytanımızla ilgilenirler.

Onu indüklerler. Harekete geçirmek için olmadık teşebbüslerde bulunurlar.

Saç koparma veya kıl çekme hastalığı yaşayan insanların içinden çıkamadıkları gibi marazi bir haz durumu yaşarlar.

Her güzel olayın muhakkak çirkin bir yanını arayıp bulmaya çalışırlar.

Her hayır işinin altında o işe uygun düşmeyen bir menfaat var mı yok mu diye gagalarlar.

İyi ve iyileştirici sözlerin altında illa da çirkin emeller bulmaya adarlar kendilerini.

“Kötü Dünya Sendromu”na yakalanmış olan bu kişiler tuhaf bir biçimde içine düştükleri kuyudan bir türlü çıkmak istemezler. Üstüne üstlük kime güçleri yeterse onları çekerler aşağıya.

Ama güzel elbiseler giymekten, hoş ve çekici görünmekten, insanların övgülerini almaktan, sevilme isteklerinden, iyi görünme ve bilinme arzularından, ülkü sahibi olarak tanınma tutkularından vazgeçmedikleri gibi alabildiğine körüklerler.

Doğruların doğrularını örtmek, onların yayılmasını önlemek için muhatap seçtikleri kişinin şeytanını kışkırtmaya can atarlar.

Ne yazık ki, çoğu defa bunu başarırlar.

İşte o zaman hastalıklı bu zevkin zehirli havuzuna atarlar kendilerini.

Zira karanlık dünyalarında aydınlık şahsiyetlere yer yoktur. Hayat hakkı tanınmaz.

Bize düşen başkalarının şeytanlarını gıdıklamak değil kan damarlarımızda dolaşan bu hileci iblisin ümüğünü sıkmak olmalıdır.

Ya Selâm!

21.08.2023

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/seytanlarla-ilgilenmek/784174

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir