UĞUR CANBOLAT
HAYAT bir etkileme ve etkilenme alanıdır.
Bu fiziksel yaşam açısından nasıl böyle ise fikri hayatımız, düşünce dünyamız, manevi yaşamımız için de söz konusudur.
Sürekli ya aşınır ya da aşındırırız.
İşte buna “Zımpara etkisi” diyebiliriz.
…
ZIMPARAYA maruz kaldığında etkilenen fikri yaşamımız ne durumda acaba?
Kendisinden vazgeçtiğimiz doğrularımızın sayısı ne kadardır?
Tereddüde düştüğümüz düşüncelerimizi alt alta yazdığımızda karşımıza nasıl bir toplam çıkmaktadır?
Korkumuz nedeniyle muhafaza altına alıp etkileşimden korumaya çalıştığımız hususlar nelerdir?
Ve bunu devam ettirmek için kendimizi okumaya nasıl kapattık?
Düşünmeyi kendimize yasak etmemizin altında yatan ne gibi başka kaygılar var?
“Yankı odasına” kendimizi kapatarak sadece duymak istediklerimizle yetiniyor olmamız bize Rabbimiz tarafından verilen hangi yetileri azalttı, söndürdü, dahası dumûra uğrattı?
Bu içe çekilme ile kendimizi koruduğumuz zehabına katılmamız ne kadar gerçekçi?
Eşimizi koruyabildik mi, çocuklarımız bu “Zımpara etkisi”nden ne kadar uzak tutabildik?
Akrabalarımıza sirayet etmesine ne derece mâni olabildik?
Dost ve arkadaşlarımızı bu etkiden beri tutabildik mi?
Araya giren düşünce farkı, dil yetersizliği ile nasıl bir iletişim kesintisine uğradığımızın maliyetini yapabildik mi?
…
İŞİN bir de “Zımpara etkisi” ile kaybedilenlerin listesi yanı var.
Kendimizi Kur’an-ı Kerim ile tam besleyemediğimiz, vahyin aydınlığı ile billurlaştıramadığımız için hasar gören yanlarımız var.
Mesela öz şefkatimiz bu aşırı “Zımpara etkisi” sebebiyle ne kadar aşındı?
Merhamet yoksunu ve yoksulu oluşumuzda bunun tesiri ne seviyededir?
Şükürsüz kalışımızdaki etki değeri nedir?
Cömertlikten cimriliğe evrildiğimiz süreçte neler yaşandı?
İlimden vazgeçmemizde nasıl aktif bir rol oynadı?
Kesin bilgi olan İlahi mesajdan mahrum kalarak kendimizce oluşturduğumuz fikir, düşüne ve manevi hayatımızın bu “Zımpara etisi”ne dayanamayacağını ne zaman ve nasıl fark ettik?
Ve bu hususta ne gibi tedbirler koyduk, ne türlü çözüm yolları kurgulayıp oluşturabildik?
Nefsimizin obezleşerek kalbimizi yenip alt etmesinde payı ne kadardır?
Allah’ın buyruğu yerine şeytanın üflemelerine kulak kesilmemizde “Zımpara etkisi” nereye tekabül ediyor?
…
ZIMPARA ETKİSİNE maruz kalan cihat anlayışımız ne durumda?
Kendimizle mücadele etme hususunda yaşadığımız kayıplar, verdiğimiz kurbanların çetelesini tutabildik mi?
Tevazudan uzak düşüp benliğimizi parlatma girişimlerinde bu durum ne kadar belirleyici oldu?
Acaba ilimden daha çok malumata, cesaretten daha fazla cebanete, agâh olmaktan beriye düşüp kuşku kumkumasına dönüşmemizde neler ıskalandı?
Herkesi kucaklayabilecek bir gönülden vazgeçip sadece kendi meşrebimizle merhametimizi ve hoşgörümüzü sınırlamamız nasıl gerçekleşti?
Kısacası zımpara hangi duygularımızı, hangi özelliklerimizi, hangi kabiliyetlerimizi zımparalayıp aşındırdı ki bizler bu duyarsız kalplerin, ürpermeyen gönüllerin müflis sahipleri olduk?
…
SÜRTÜNME etkisinde daha çok aşınan taraf hangisi oldu?
Ne tarafın kurbanları daha fazla?
Yaşanan kayıplar hangi savaş meydanında mebzul miktarda?
Yaralanma düzeyimiz nedir?
Doku kaybı hangi seviyede?
Koruma ekipmanımız neden sağlam değildi?
…
ZIMPARA ETKİSİNİ kabul etmemek sadece bir kaçış denemesidir.
Çâre değil.
Gözümüzü kapamakla sadece kendimize gece yaptığımızın bilincinde olmalıyız.
Ne deve ne de kuş olamayışımız, duruma göre farklı cevaplar üretme gayretimiz beyhude.
Ve çok can yakıcı…
İmanla aydınlatmak zorunda olduğumuz hayat yolculuğu bir motorsiklet sürüşünden daha mı ehemmiyetsiz?
Daha mı önemsiz?
Hız mühim, donanım kıymetli, dikkat şart, kurallara uyum zaruri.
Şeytanın ve nefsin “Zımpara etkisi”nden korunabilmek ve dahası onları yenebilmek için kitabı anlayarak okumamız elzem.
Ya Selâm!
04.04.2023