EMİN adımlarla etrafı kavaklarla dizili olan bahçeyi adımlayıp duruyordu. Ne kadar zamandır devam ediyordu bilmiyorum. Dudakları kıpır kıpırdı. Sürekli bir şeyler okur gibiydi.
Telaşsızdı.
Dingindi.
Bir tatmin olmuşluk hâli seziliyordu uzaktan.
Nasıl merak ettiğimi anlatamam size. Ama duyamıyordum. Önce cesaret edemedim ama sonra kendimi ikna ettim ve fırsat bularak yaklaştım. Mümkün olduğunca dikkatini dağıtmamaya çalışıyordum. Kendimi fark ettirmemek için azami titiz davranıyordum.
Beni görmedi bile. Demek ki işe yaradı. Bundan yararlanarak toprakla uğraşmayı elimdeki çubukla orayı burayı eşelemeyi sürdürdüm.
Tüm enerjimi kulaklarıma vermeye çalıştım.
Buldum diyordu.
Benim dilinde zikir şeklinde tahmin ettiğim şey buymuş meğer. Buldum, buldum diye durmaksızın devam ediyordu.
Neyi bulduğunu elbette bilmiyorum. Ne bulmuşsa bulmuş dedim kendi kendime. Ben daha çok üzerine sinmiş olan huzura odaklandım.
Üzerinde bir doygunluk vardı.
Bulmanın vermiş olduğu rahatlık hissediliyordu.
Aradığı adresi mi bulmuştu, sevdiğini mi bulmuştu, hastalığına şifa, derdine derman mı bulmuştu? Bilmiyorum.
Suyu mu bulmuştu ya da kaybettiği hazinesini mi bulmuştu?
Veya kendisi bir hazine barındırıyordu da, bulması gerekeni mi bulmuştu?
Buldum derken, buldun mu demek istiyordu?
Hepsini düşündüm.
Sorular çok, cevap anahtarları ise kayıptı.
Belki de aradığı kendisindeydi. Kendindekini bulmuştu.
Hepsi mümkün. Zihnim allak bullak oldu. Düşünmemelisin artık bunları telkininde bulundum kendime.
Sözüm geçmedi. Düşünmeden edemedim yine. Çözmezsem hazinenin anahtarı elimden kayıp gidecekmiş gibi bir duyguya kapıldım.
Ve kendime sordum. Sen ne buldun diye. Cevabı yine kendim verdim.
Seni kalbime yakın buldum.
Yok, yok. Seni kalbim olarak buldum.
24.04.2018