Cehalet Sahibini Vuran Kör Kurşundur

UĞUR CANBOLAT

CEHALET muhatabımızı değil, ilkin bizi vurur. Attığımız o kör kursun aslında bize isabet eder.

Cehalet zaten bunu bilememektir biraz da.

Her şeyi bildiğimizi sanırız. Tüm meselelere vakıf olduğumuzu düşünürüz.

Malumat kabilinden küçük kanaatlerimizi mutlak hakikati içeren ilim olarak algılarız. Önünü ardını bilmediğimiz nice meselenin bir numaralı bileni sayarız kendimizi.

Bu kadar mı derseniz elbette hayır, dahası da vardır. Dahasının dahası da vardır hatta.

Kimi duygulanmalarımızı, hissiyatımızın atmosferinde oluşturduğumuz hakikate dayanmayan algılarımızı deneyimlenmiş bir müşahedenin yerine koyarak marifet bilgisi olarak adlandırırız.

CEHALET bize mutmain oluşu barındırmayan yalancı bir kesinlik sunar.

Yanlışımıza eminlik vasfı giydirmemizi sağlar.

Kendi üzerimizden kuşkuyu kaldırıp başkalarına transfer etmemizi temin eder.

Muhkem bir algı dünyasının hülyalı yalancısı yapar. Üstelik elindeki kavalı sürekli üfleyen bir yalancısı…

CEHALET kendimize bakmamızı engeller.

Daha doğrusu baktırıyor gibi yaparak bizi başkalarına odaklar.

Kendimizde mevcut olanı mahir bir hokkabazlıkla gizleyerek gayrının kusurlarını gösterip büyütür.

Kendi günahlarımızı hileli bir cerbeze ile gözümüzün önünden yok edip diğerlerinin günahlarına sabitler. Kendimizi iyiliğin, doğruluğun, güzelliğin, hayrın, ilmin, irfanın temsilcisiymiş vehmine salıp başkalarının kötülüklerinin, yalanlarının, çirkinliklerinin zabıtası haline getirir.

Ne kadar başkalarının hatalarını sayıp dökersek o kadar kusursuz olduğumuza ikna eder.

Ne kadar diğerlerinin günahlarını ayıplarsak o kadar ayıpsız ve pirüpak olduğumuza inandırır.

Ne kadar kuyu dibini taşlarsak o kadar minarenin şerefesinde olduğumuzu söyler.

Cehalet bizim üzerimizden “Kendine kör, diğerlerine gör” kuralını işletir.

CERBEZE cehalet ehlinin kullandığı en mühim silahtır.

İfrat ve tefritin uçlarında dolaştırır. Dengesizliği dengeymiş gibi kabul ettirir.

Elması kömür gösterme hususunda eline su dökülemez. Israrcıdır. Asla yanlış düşünebilme ihtimaline yer vermez. Doğruların en doğru temsisi olduğuna mutlak hakikat seviyesinde ikna olmuştur.

Bu sebeple asla alttan almaz. Üstenci bir tavra alabildiğine bürünerek yücelere kurduğu tahtından bakar. Küçümsemek karakteridir. Öyle ki, dün yücelerin yücesine oturttuklarını menfaatine dokunulduğunda, minik bir eleştiriye muhatap olduğunda ya da küçük bir yanlış anlama ile karşılaştığında, narsistik yaralanma aldığında anında o kişileri alaşağı etmekten, yerin dibine batırmaktan, habbeyi kubbe yapmaktan, sivri bir dil ile aşağılamaktan zerre kadar tereddüt göstermez. Çünkü yanılabileceğine inanmaz. Sadece yanıltıldığına iman eder.

KİNDAR olur cehalet ile malul olan kişiler.

Kendilerini herkesten özel ve önemli gördüklerinden tüm dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanır. Her kabulünün gerçek olduğunu zanneder. Kanaatlerini hakikat mertebesine taşır. Bu sebeple kendisi gibi düşünmeyenleri düşmanlık algısı ile şeytanlaştırarak kin besler. Fikir bile olmayan fikirlerini şiddetle savunması gerektiği anlayışını benimsendiğinden herkese kin kusar.

KENDİLERİNDEN bahsetmeyi severler. Bu onların beslenme biçimidir.

Ne kadar iyi olduğunu, dindar olduğunu, takvaya ulaştığını, günahları kınadığını, kendini korumak için ne türlü mücadeleler verdiğini ne çok şeyi reddettiğini, dünyadan kesildiğini, dünyevi hislere metelik bile vermeyerek mazbut yaşadığını, etrafına duvarlar ördüğünü, ilkelerinden ölse sapmayacağını tevazu perdesinin arkasına gizlenmiş bir lisan ile misyoner gibi propaganda etmekten hedonik bir zevk alır. Översen över, yerersen hemen sorgulamaya başlar ve değer verdiğin erdemlerle seni vururlar.

YARGIYI Allah’a bırakmaz, kendileri yargılarlar. Rol kaptığının idrakinde olmazlar. Bu sebeple yargılama yaparken en küçük bir tereddüt göstermezler. Her şeyin en doğrusunu bildiklerini zannettiklerinden dedikleri dedik, kestikleri kestiktir. Kesin hüküm sahibidirler. Muhalif görüşe tahammül gösteremezler.

Affedici olmayı kendilerine yediremezler.  Allah rahman ve rahim olduğundan kuluna merhametle muamele ederek adaleti tesis ederken cahiller infaz peşindedir. Savunma hakkı bile vermeyerek yaftalayan yargıçlık rolünü gururla sürdürüp ahlak dersleri verirler.

Az düşünürler ama çok düşünüyor gibi yapıp cehaletlerini bilgiçlikle saklayarak ironi yapıp başkalarını kendilerinde olan cehaletle suçlarlar. Dayatmak ve söylediklerini kabule zorlamak en belirgin vasıflarındandır.

CEHALET aslında bilgisizlik değil bildiğinin bilincine erişmeyip kabalık üzere yaşamaktır.

Cehalet kişiden ziyade karakteristik bir durumdur. Zihin, akıl ve kalp oryantasyonundan yoksunluktur. Hoyratlıktır.  Nobran olmaktır. Sabır ve hoşgörü fukaralığıdır. Hayra sağırlıktır.

Kör ve vahşi duyguların gelişip serpilmesi olarak tarif edilebilecek cehalet en çok sahibini kör kurşunlarla vurur. Kalbi yaralanır. Yaşam ritmi bozulur.

Ama gelin görün ki bunun idrakine varamaz.

Ya Selam!

06.01.2025

https://www.istiklal.com.tr/cehalet-sahibini-vuran-kor-kursundur

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir