ANLAMAK temel meseledir. Anlarsanız olursunuz, olgunlaşırsınız. Hatta savaşırsınız.
İlk cümleleri anlamıştım ama son cümleye takıldım. Savaşmak için anlamak ne demek diye düşündüm. Yanılmışım.
Anlamak yer tespitini içerir. Kendinizi tanımlamanızı gerektirir. Fikrinizi, zikrinizi ve eyleminizi gözden geçirmenizi icap ettirir. Ciddi bir iştir.
Anlamadan ne kendinize dost ne de başka hususlara düşman olamazsınız. Savaşamazsınız.
Kendinizi, yeteneklerinizi, sınırlarınızı, üstün ve zayıf yanlarınızı bilip tahlil etmeden yerinizden bile kıpırdayamazsınız.
Üstüne gelen bu sözler meseleyi açtı. Kavramamı sağladı.
Demek ki, insanın kendisini sevebilmesi bile anlamasına bağlı. Hangi yönlerini sevip pekiştireceği, neleri değiştireceği konusu kişinin anlamasından geçer. Basit bir eylem değildir.
Devam etti anlatmaya. Anlamak esasında dışarıdan gerçekleşmez, içeriden mümkün olur. O olmadan, o diye tarif ettikleriniz anlaşılmaz tamamıyla. Denizi anlamak için girmek kâfi değildir, denizin kendisi olmalısınız.
Ne kadar da haklı. Sanırım bunları es geçtiğimiz için birilerini eleştirebiliyor, yaşadıkları hayata yukarıdan dudak bükerek bakabiliyor, bununla da yetinmeyip yargılayabiliyoruz. Ötekileştiriyoruz.
Yetinmediğimiz de vakidir bununla. Yaşadığı kaderi, içinde bulunduğu sınavı, geldiği yeri bilmeden aleyhinde konuşabiliyor insafsız bir yargıç edası ile yargılıyoruz.
Yargının yargıyı, yerginin yergiyi getireceğini bilmeden.
Ya da bilerek!
30.07.2019