UĞUR CANBOLAT
ASLA kaybetmemiz gereken önemli bir kaynaktır direniş ruhu!
Bu ruhu ve heyecanı canlı tutmanın, meşalesini söndürmemenin yollarını aramaya mecburuz.
Hiç çaresi yok.
Başka türlüsü olmaz.
Alternatifsizdir.
Varlık nedenimizdir zira. Varoluşumuz, hayat emarelerini canlandırıp güçlendirmemize bağlı…
Nebi’ler bu direnişin bayraktarıdırlar.
Direniş ile dirilişin ikiz kardeş olduklarını bize onlar öğretmiştir.
Zihnimiz bu kolerasyonu sürekli canlı tutmak zorundadır.
Dirilişimiz ve direnişimiz için bu heyecanı kaybetmemek ve onu sağlam bir azim ile doğru belirlenmiş bir ülkü ile donatmamız temel görevlerimizdendir.
Ve öncelikli…
…
DÜŞMAN kavi.
Hilekâr.
Dost postuna bürünmüş bir masumiyet ile yanımızda oturur, kalkar, yer ve içer.
Bize bizden olan cümleler kurar.
Aşinadır dilimize.
Her defasında gönlümüzü çelmeyi başarır ve bizi onulmaz yaralarımızla pişmanlık derelerine yuvarlar.
Gerisi azap üstü azaptır.
…
“ESEN rüzgârdan hile sezen” bir geçmişimiz var.
“Demir tokmak ile kelle ezen” dedelerin torunuyuz.
Bize ne oldu da hileli rüzgârları dost ilinden gelen bahar nesimi sayar olduk?
Ne ara bu kadar değiştik, dönüştük, bileniniz var mı erenler?
Öfkelerimizin tansiyonu neden bu kadar yüksek?
Dost nabızları neden yüreğimizde atmaz olmuş?
Bir öyle, bir böyle olmayı ne vakitten beri zekânın gözümüzü kamaştıran parlak unsuru sayar olmuşuz?
…
RUHUMUZ direncini kaybetmemeli!
Hayy sırrına agah olmadan gerçek bir hayat olmuyor.
Ruhumuzun hayatiyeti mânâda varlık göstermekle mümkün.
İşte bu sebeple direniş idmanlarını sürekli hâle getirmeliyiz.
Hakikatimizle buluşma arzumuz asla kesintiye uğramamalı.
Muhalefet edişimiz sağlam esaslara dayanmalı ve yürüyüşümüz güçlü adımlarla olmalı.
Başarmamız buna bağlı.
Bayramımız bununla mümkün.
Bir de nelere direndiğimizi iyi bellememiz gerek.
Nefsimizin arzu ve emelleri masumiyet pozları ile yaklaşıyor ve içimize otağ kuruyor.
Kazıklarını da pek kuvvetli çakıyor.
İplere de sıkı düğümler atmayı ihmal etmiyor.
Bu yürüyüş sloganlarla olmuyor. Kendini ondan, bundan daha iyi görmelerle hiç olmuyor.
“En iyisi benim, en doğrusu benim” demek hilelerin en büyüğü aslında.
Ruhumuzun direncini canlı tutmak için sağlıklı kaynaklarla beslenmeliyiz.
Nefs ordularının fitne ve tuğyanına karşı uyanık olmalıyız.
Dost kelamını diline alıp gelen, posta bürünmüş güzellik düşmanlarını bir işmarından tanımalıyız.
Bizi dostluktan, muhabbetten, sözden, sohbetten, yârenlikten ırak edenlerden ırak olmalıyız.
“Ne sevdiği, ne sevmediği” belli olmayan, duruma göre konum değiştiren, yürek yurdundan sürülerek şeytanlaşmış ham ervahların tuzaklarına daha fazla düşmemeliyiz.
Demem o ki; direnişe kesintisiz devam edelim.
Ki, gerçek dirilişe vuslat edelim.
Kendimizle buluşalım.
Tanış olalım.
İlk gününü idrak ettiğimiz mübarek Ramazan bunun için iyi bir fırsat değil mi?
Ya Selâm!
23.03.2023