Duygularım Yorgun

UĞUR CANBOLAT

MUHABBETLERİN aranan adamıydı.

Bir araya gelmelerde eğer o yoksa ortam âdeta ruhsuz kalırdı. Neşe kaybolur, esprilere gülünmez, enerji düşerdi. Telafi etmeye çalışan arkadaşlarımız elbette olurdu. Gayretleri de az sayılmazdı. Sürekli yeni bir mevzu bulmaya çalışır üzerinde konuşulup tartışılsın diye ortaya heyecanla yuvarlarlardı ama daha önce yaşanmış olanların kıvamına bir türlü erişilemezdi. Sonunda ortak karar alınır ve “Neşenin Pîrini arayalım” denirdi. Aranırdı. Geliyorum derse ortalık birden alevlenir herkes keyiflenirdi. Evden çalıştığından mazeret beyan ederse ısrar edilir hatta alması için bir arkadaş arabasıyla giderdi. Daha kapıda görünür görünmez sanki görünmez bir el tarafından muhabbetin közü karıştırılmış gibi olur ve alev bariz bir şekilde hissedilirdi.

Söz yumağı açıldıkça açılır, nükteler çift kanatlı kuş misali havalanır ve gönüller rûşen olurdu. Sabaha doğru bedenler yorgun olsa bile ruhlar şen ve şatır olarak evlerine dönerdi.

UZUNCA vakittir görünmezlik perdesinin arkasında gizlenmişti. Ortamlardan elini eteğini çekmiş hasta olan annesine kendisini adamıştı. Arayanlara “Validem biraz hallensin geleceğim” dediği için mevzunun hassasiyetini dikkate alarak rahatsız etmekten çekinildiğinden ısrardan vazgeçilmişti.

Geçenlerde bir park yürüyüşü sırasında aniden karşılaştım. “O neşemizin pîri ne alemdesin?” diye hasretle kucakladım. Banka oturduk. Bir süre sessizlik oldu.

“Neşenin pîri, pire gibi küçüldü” dedi. Kavrayamadım önce. Anlattı.

Velide hayatın öte yakasına kanatlanmış. Uzun bakım sürecinde daha çok bağlanmışlar birbirilerine. Ayrılışı sancılı olmuş. Kimseyi arayıp haber verecek mecal bulamamış kendisinde. Uzunca dinledim. Zayıflamış, alın çizgileri daha bir belirginleşmiş, teni eskisinden de beyazlamış, saç ve sakallarına tek tük aklar konuk olmuş. Kendisine tüm üzüntümle “Nasıl hissediyorsun?” dedim.

Epeyce yüzüme donuk baktıktan sonra ancak cevapladı: “Tüm duygularım yorgun, çok yorgun.”

DUYGUSAL YORGUNLUK nedir biliyordum ama arkadaşım “Duygularım yorgun” diyordu. Farklılık vardı. Hepimize duygusal yorgunluk uğrar. Hissiyatımızda aşınmalar olur. Duygularımızda çekilmeler görülür. Bitkinizdir. Tükenmişizdir. Yorgunluk bir yorgan gibi üzerimizdedir. Kıpırdayacak hâlimiz olmaz.

Bu dönemlerde daha hassas oluruz. Evvelinde üstünü örtmeye çalıştığımız kırılganlıklarımız artık gizlenemez. O kadar ki, bizimle ilgili olmasa bile dile gelen bir mevzuyu üstümüze alınırız. Kendimizi kötü hissederiz. Değersizlik fikri gelip zihnimize çöreklenir. Git gide “Bu dünyada yerim yokmuş” gibi gerçeği yansıtmayan düşüncelerin esaretine gireriz.

Kimseyi arayıp soramayız, arayanlara da genellikle cevap vermeyiz.

Tüm yaşam enerjimiz sıfırlanır ve “Biçare” kavramını tüm anlamlarıyla yaşarız.

Stres düzeyimiz pik yapar. Kaygılarımız çoğalır. Daha önce hiç uğramamış olan korkular kapımıza çullanır. Zihnimizi bir türlü toparlayamayız. Düşüncelerimiz dağınıktır. Odaklanma sorunu yaşadığımızdan üretimsiz kalırız. Eski tempomuz yerini atalete terk etmiştir.  Hatta aç kalmayı yeğler kendimize yemek bile yapmaktan acze düşeriz.

EN kötü yanı ise desteğe kapatmış olmamızdır kendimizi.

Önceden bize verilen değer olarak tanımlarken şimdi destek olma gayretlerini acizlik ve işe yaramazlık şeklinde zihnimizde kodladığımızdan en yakınlarımızın bile bu merhamet dokunuşlarını şiddetle reddetme eğilimi gösteririz. Bize acıyorlar diyerek düşmanlık duygularımıza yol veririz.

SEVMEYİ unuturuz. Sevilmekten vazgeçeriz.

Yakınlarımızın sevgi dolu yaklaşımlarına başka anlamlar yüklemeyi seçeriz.

Bu hâlimiz bir süre sonra çevremiz tarafından yanlış anlaşılmaya başlar. İçinde bulunduğumuz duygu durumuna değil şımarıklığımıza verilir. Memnuniyetsizlik olarak algılanır. Küslükler baş gösterir. Kavgalar çıkar. Aile sorunları belirgin hâle gelir. Çünkü iletişim yara almış ve hüsnüniyet erimiştir.

EMPATİ yorulur. Eş duyum kaybolur. Doğru duygusal okumalar ya azalır ya da tersine döner.

Herkese ve her şeye ilgisizlik artış gösterir. Çevremizin duygusal ihtiyaçlarını görüp karşılayamadığımızdan onlar tarafından yalnız bırakılırız.

Azalan iştah ve eksilen aktiviteler sebebiyle hayat yavaşlar hatta durma noktasına gelir.

KOLAY bir durum değildir. Farkındalık kazanılmazsa kayıplar artar.

Soğukkanlı tahlile ihtiyaç vardır. Tetikleyicileri bulmak ve onları doğru bir analize tabi tutmak zorunluluktur. Kaybedilen kontrolü yeniden kazanmak için içsel bir motivasyon sebebi bulmak lazım gelir. Stresle başa çıkabilmek ve bozulan düşünceleri yerine koymak için önceki sınırları yeniden belirleyip çizerek belirginlik kazandırmak ciddi bir emek gerektirir.

Dilimin döndüğünce incitmeden bunları anlattım. Saygıyla inledi.

Kucaklaşıp vedalaştık. Ayrılırken “Tüm duygularım yorgun, çok yorgun” cümlesini tekrar etti.

Benim de kafam karıştı. Duygusal yorgunlukla duyguların yorgun olması farklı şeyler miydi acaba?

Ya Selam!

18.02.2025

https://www.istiklal.com.tr/duygularim-yorgun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir