Kendisini uzun yıllardır tanırım.
İstanbul’da buluşup sözü söze eklediğimiz, Kayseri’nin en güzel mekânlarından “Ehl-i Dil”de muhabbet kuşunu asumana salmış olduğumuz zamanlarımız oldu.
Ali Özkanlı Hoca hayatı kucaklayan bir eğitimci, şair ve yazar.
Yorulmayı kendine yasaklayan bir gayret ehli…
Nerede insana dair yapılacak bir şey varsa onu orada bulabilirsiniz.
İlahiyatçı yazar İsmail Mutlu gibi Ali Özkanlı da neredeyse kitap fuarlarının açık olduğu tüm günler okuyucusu ile buluşup sohbet etmenin, kitap imzalamanın, soruları cevaplamanın hazzına erenlerden.
Ben bu insanları yaşamın bal üreten arıları gibi görüyorum.
Tespit ettikleri, toplumu yaralayan konularda yeni fikirler üretmek, bunları kitaplara dönüştürerek okuyucuya sunmak ve kitap fuarlarında bunların tesirini görerek yeni ihtiyaçları giderebilmek için farklı projelere kafa yoruyorlar.
Sırça köşkünden seslenenlerden değiller.
İçeriden konuşanlardan…
İçli ses verenlerden…
Forsa, övgüye, alkışa değil zahmete talip olup rahmeti orada bulanlardan…
Bugün siz değerli İstiklal Gazetesi okuyucularını bu gayret ve hamiyet adamı eğitimci, şair ve yazar Ali Özkanlı ile tanıştırmak istedim.
UĞUR CANBOLAT
___
Öğretmenliğe 1979 yılında başlamışsınız.
– Evet, dediğiniz gibi 1979 yılında öğretmenliğe başladım. 1979-1980 yılları arasında Ordu Gökömer Köyü Hacılar İlkokulunda, 1980-1983 yılları arasında Kayseri Pınarbaşı İnliören Köyü İlkokulunda, 1983-1987 yılları arasında Diyarbakır Silvan Otluk Köyü İlkokulunda, 1987-1990 yıları arasında Ankara Çubuk Mutluköy İlkokulunda, 1990 yılında Kayseri Melikgazi Mustafa Yazar İlköğretim Okulunda, 1990-1995 Kayseri Melikgazi Aydınlıkevler İlkokulu ve 1995-2004 yılları arasında Kayseri Melikgazi Burhan Dinçbal İlköğretim Okulunda 15 yıl sınıf 10 yıl Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmenliği yaptım. Sağlık sebebiyle 2004 yılında çok sevdiğim mesleğimden erken ayrılmak zorunda kaldım.
Ordu, Diyarbakır, Ankara ve Kayseri’de on beş yıl sınıf öğretmenliği yaptınız. Farklı yerlerde görev yapmak size nasıl bir gözlem imkânı sundu, ne kazandırdı?
– Bilgilerimi, tecrübelerimi ve yazarlığımı, çalıştığım bölgelerde edindiğim gözlemlerime, değişik kültür coğrafyasındaki izlenimlerime borçlu olduğumu söyleyebilirim. Karadeniz, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde; kültür, gelenek, görenek, örf ve âdetler haliyle farklı özellik gösteriyor. Her bölgenin ve insanların ayrı ayrı özelliklerini ve güzelliklerini gördüm. İnsanların samimiyetini, cana yakınlığını, yardımseverliğini, cömertliğini ve misafirperverliğini gördüm. Ben onları saydım ve sevdim. Onlar da beni kendilerinden biri olarak gördüler. Asla yabancılık çekmedim. Her türlü imkânsızlık içinde bulunmama rağmen mesleğimi ve öğrencilerimi çok sevdim. Onları kendi çocuğum gibi gördüm.
Bu yaklaşım sanırım başarıyı getiriyor değil mi?
– Evet. Başarımı buna borçluyum. Her görev yaptığım yerden ağlayarak ayrıldım. Çalıştığım yerlerin kişiliğime çok büyük katkıları oldu. Sevgi ve saygının ne kadar büyük bir değer olduğunu, zorluklar karşında sabırlı olmayı, işini severek yapmanın başarıyı getireceğini bizzat yaşayarak gördüm.
Çocuklara yönelik yazmanızın bu tecrübeyle bağlantısı var mı?
-Meslekî tecrübelerimin çocuk kitapları yazmamda önemli etkisi olduğunu söyleyebilirim. Hem sınıf hem de branş öğretmenliği yapan biri olarak çocuk edebiyatına yönelmemin faydalarını gördüm. Öğretmen arkadaşlarıma da çocuk kitapları yazmalarını tavsiye ediyorum.
Hedef kitleniz kimdi?
-İlk yıllarda anne, baba ve öğretmenler için kitaplar yazdım. Yayınevimin çocuk kitaplarımı yazmamı istemesi ayrıca Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi iş birliğinde açılan yazarlık okulunda 3 yıl çocuk edebiyatı dersleri verdikten sonra bu işin mutfağında çalışan biri olarak yazmamızın sonucu olarak kitaplarımız kısa sürede baskılar yaptı.
Şiirler mi başladınız?
-Evet. Yazarlığımız şiirle başladı. Gönül Bahçem, Beni de Götür isimli şiir kitaplarından sonra, Elini ver Öğretmenim, Gülistan Çiçekleri, Çocuklarla Doğru ve Etkili İletişim, Başarının Ayak Sesleri isimli eğitim kitapları, Aşka Giden Yol Deneme – Düşünce, kitabından sonra Doğa Bekçileri, Hazine Peşinde, Sevgi Ağacı, Sporun Yıldızları (Kasabanın Fedaileri) isimli değerler eğitimi, Allah’ı Tanıyorum-Öğreniyorum, Melekleri Tanıyorum-Öğreniyorum dînî çocuk kitapları yayımlandı. Şu an yirmi ikinci kitap dosyası üzerinde çalışıyorum.
On beş yıl sınıf öğretmenliği hizmetinin çocukların diline hakimiyet bakımından etkisi var mı?
– Çocuk kitaplarında, dili yakalamak çok önemli. Öğretmenlerin bu konuda şanslı olduğunu düşünüyorum. Devamlı öğrencilerle iç içe yaşayanların, çocukların severek okuyabilecekleri kitap yazmaları daha kolay. Çocuk kitaplarımızın bu derece ilgi görmesi, baskılar yapmasında; akıcı bir dilin, kitabın maceralı, heyecanlı, bilmeceli, soru cevaplı bir içeriğinin olmasına da bağlı.
O günün çocukları ile şimdi çocuklar arasında bir kıyaslama yaparsanız ne gibi değişimler söz konusu?
-Emekli olalı 20 yıl oldu. Bizim zamanımızdaki öğretmen, veli ve öğrenci profili epeyce değişmiş durumda. Bunu okul söyleşi ve imza günlerimde görüyorum. Öğretmenler daha itibarlı bir durumda idi. Saygı epeyce bir zaafa uğramış durumda ne yazık ki. Öğrenciler gerek bilgi gerekse ahlakî yönden çok şeyler kaybetmiş. Bir an önce gerek tedbirlerin alınması gerekiyor.
Sınıf öğretmenliğinin ardından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliğine geçtiniz. Bu nasıl oldu, neden böyle bir karar aldınız?
– Çocukluğumda camii, Kur’an kursları ve İmam Hatip okulunda eğitimden dolayı Din dersi öğretmeni olmayı çok istiyordum. 1978 yılında Kayseri Eğitim Enstitüsünden mezun oldum ve göreve İlkokul öğretmeni olarak başladım. Seksenli yılların sonunda Millî Eğitim Bakanlığının ilkokulların 4. 5 sınıflarda İngilizce, İş Teknik ve Din Kültürü ve Ahlâk bilgisi derslerine branş öğretmenlerinin girebileceği kararı sonrasında bize de bu imkânın yolu açılmış oldu. Ankara’da yapılan sınav sonrasında Rabbimin izniyle 1. olarak kazanmam sonucu Bolu ve Zonguldak’ta hizmet içi eğitim kurslarından sonra valilik kararıyla 1990 yılında Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni olarak görevlendirildim. Aydınlıkevler İlkokulu ve Burhan Dinçbal İlköğretim okulunda 10 yıl görev yaptım.
Bugünün gençlerinin değişen merakları ve buna bağlı farklılaşan soruları var mı?
– O gün gençlerinde arkadaşlık ilişkileri daha kuvvetli idi. Soysal hayatın yerini sosyal medya almış durumda. Şimdi internet ve cep telefonları revaçta. Aile ve toplumdan uzaklaşan bir gençlikle karşı karşıyayız. Sosyal medyanın yanlış ve kontrolsüz bir şekilde kullanılmasıyla felaketlerle karşı karşıya kalınıyor maalesef. Telafisi olmayan yaralar açılıyor. Devlet ve aileler bu konuda elini taşın altına koymak zorunda. Yoksa el yerine başlar taş altında ezilecek…
2004 yılında emekli oldunuz ama pek emekli gibi bir haliniz yok sanki…
– Değerli bir üstadım, öğretmenliğin emekliliği olmaz Ali Hoca der. Öğretmenlik son nefese kadar devam etmeli diye düşünüyorum. Yetmişine merdiven dayayan biri olarak sağlığım olduğu sürece bu böyle devam edecek. Bir insanın söz ve yazıyla yüreğine dokunarak faydalı olmanın mutluğu anlatılamaz. O yüzden ” Kitaplarımı sadece okunsun diye değil, yüreklere dokunsun diye yazıyorum” diyorum.
Ne zaman şiir yazmaya başladınız? Kırk altı yaşında yayınlamışsınız ilk şiirinizi. Ara biraz uzun değil mi?
– Gençlik yıllarında başlayan şiir aşkı daha sonra da devam etti ama bunları kayıt altına almadığımız için kayboldu. Okul dergisinde öğrencilerle birlikte çıkardığımız dergiye yazarak Bismillah dedik. 20 yıl önce ilk yayımlananlar şiir kitaplarım oldu. Dediğiniz gibi yayınlanması epece bir geç oldu…
Dergilerde yazmayı sürdürdüğünüz gibi gazetelere köşe yazıları da yazdınız. Bu çeşitliliğe nasıl eriştiniz?
– Dergi ve sitelerde başlayan yazarlık, dediğiniz gibi daha sonra gazete köşe yazarlığına dönüştü. Dergilerde ve sitelerde yazdığımızı gören dostlarımız gazetelerde de yazmamızı isteyince onları kıramadık ve böylece gazetelerde yazmaya başladık. İlkadım Dergisi, Somuncu Baba Dergisi, Edebiyat Evi Sitesi, Akseshaber Gazetesi, Kayseri Gündem Gazetesi, Kayseri Hakimiyet Gazetesi, Kapadokya Haber, Tercüman Dergisi, Maarifin Sesi Eğitim Sitesi ve Paragraf Haber Sitesinde köşe yazıları yazıyorum.
Radyo programları yapmayı bunların lazım gelen bir devamı mı size göre yoksa apayrı bir yolculuk mu?
– Radyonun külünü bir kere yutmuşsanız bırakmak çok zordur. Radyo bir aşktır, sevdalı bir yolculuktur. 2005-2013 yılları arasında Anadolu Radyo Televizyon (Enderun FM) de yayın kurulu başkanlığı yanında değişik programlar yaptım. Daha sonra Furkan Radyo’da eğitim, kültür, sanat ve edebiyat programları yaptım.
Sözün tılsımı ile yazıların tınısı arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
-Yazar, sözlerin tılsımlı dünyasında ruhlara ve yüreklere seslenir. Yazıların tınısı gönüllerde inşirah, kalplerde huzura yelken açtırır ve sevgi denizinde mutluluğa uçurur. Her ikisi de sözün etkili gücüyle yazar ve şair okuyanların ruhlarında huzur besteleri terennüm ettirir.
Sivil toplum örgütleri ile yakın durum çalışmanızı söylemi eyleme dönüştürmek olarak görebilir miyiz?
– Değerli dostlarım, öğretmenliğim, vakıf, dernek, sendikal faaliyetlerim, gönüllü kültür kuruluşları, sivil toplum örgütlerindeki çalışmalarım sebebiyle bu âcizi, davasına inanmış, bu uğurda ömrünü harcayan bir eylem adamı diye tarif ederler. İnsanın bir davası olmalı ve bunu sadece sözle değil eyleme dönüştürerek yaratılış amacına uygun işler yaparak Hakkın rızasını kazanma yolunda mücadele etmelidir. Ömrüm boyunca hep buna inandım ve bu kutlu yolda yürüdüm. Öğretmenliğin yanında; Milli Gençlik, Safa, Öğretmenler vakfı ile Enderun Derneğinde eğitim ve öğretim çalışmalarında öğrencilere faydalı olmaya çalıştım. Gençlere sohbetler ettim yıllarca. Bazen televizyonda bazen radyoda seslendim gücüm yettiğince. Sporun insan hayatındaki yerini ve önemini bildiğimden gençlik yıllarından itibaren sporun içinde oldum. Gençlerle bu yolla irtibat kurdum. Kayserispor alt yapısında ve Hayat Gençlik ve Spor Kulübünde idareci olarak görev yaptım. Kayseri Eğitimciler Birliği Sendikasında üç dönem yönetim kurulu, Türkiye Yazarlar Birliğinde Kayseri Şubesinde üç dönem denetim kurulu üyeliği yaptım.
Bestelenmiş güfteleriniz var. Bu nasıl bir mutluluk?
– Birkaç şiirimiz bestelenir ve hatıra olarak kalır diye düşünürken Rabbimin lütfuyla değişik bestekârlar tarafından 55 şiirim bestelendi. Birçok şiirim değişik yorumcular tarafından televizyon, radyo ve stüdyolarda seslendirildi. Bunun mutluluğunu tarif etmek benim için çok zor. Bestelenen eserleri dinlemenin güzelliğini yaşamak lazım. Özellikle eserlerimi besteleyen; TRT Sanatçısı, Akşam Sefası Programı Koro Şefi, Aranjör, Bestekâr Değerli Suat YILDIRIM Üstadıma, Merhum Bestekâr Ferhat SARMUSAK’a, Değerli Bestekâr Ahmet Şahin AK Üstadıma, Tasavvuf Müziği Sanatçısı Bestekâr Hafız Cahit NAZLI Hocama ve diğer bestekârlara çok teşekkür ediyorum.
Ödüller sizi seviyor sanırım hocam…
-Büyüklerimiz, “Emek olmadan yemek olmaz. Zahmet olmadan rahmet gelmez, Cefa çekmeden sefa sürülmez” derler. Çocukluğum, öğrenciliğim, öğretmenliğim ve yazarlığımda hedefin Rabbin rızası oldu hep. Dünyalık şan, şöhret, mal, mülk, para, pul peşinde koşmadım. Bunlar hiçbir zaman önceliğim olmadı.
Nasıl oldu peki?
-Çok çalıştım. Gayret ettim. Usanmadan, yılmadan insanlara faydalı olmaya çalıştım. Bu çalışmalarımızı görenler dünyalık ödülleri bize layık gördüler. Yılın öğretmeni, yılın radyo programcısı, yılın şairi ve yılın eğitimcisi ödülleri verildi. Değişik kültür, sanat ve edebiyat alanındaki çalışmalarından dolayı 100’den fazla plaket, madalya ve belge ile taltif edildim. 20’den fazla hizmet ve başarı belgeleri aldım. 30’dan fazla antolojide yazı ve şiirlerime yer verildi. 40’tan fazla kültür, sanat ve edebiyat programlarına davet edildim. 50’den fazla okulda söyleşi ve imza günleri oldu. 45 kitap fuarında imza günleri yaptım. 20’den fazla televizyon programlarına konuk yazar olarak katıldım. Arkamda hoş bir seda bırakabilmişsem ne mutlu bana…
İmza günlerini önemsemenizin ve günlerce buna vakit ayırmanızın temel motivasyonu nedir?
– Hayatım boyunca yüzlerce öğrencimi kendi çocuklarım gibi gördüğüm gibi kitaplarımı da evlatlarım gibi gördüm. Her eserin basılmasıyla çocuğum olmuş gibi mutlu oldum. Her bir kitabın binlerce insana ulaşacağını, kitaplarımla yüreklere dokunacağı düşünerek, yurdumuzun dört bir köşesinde yapılan kitap fuarları imza günlerine büyük bir istek ve arzuyla seve seve katıldım. Amacım bir yüreğe daha mesajımı iletmenin huzur ve mutluluğunu düşündüm. En büyük gayem bu idi.
Son olarak yazmayı sizin için aşka giden yol olarak görebilir miyiz?
-Bu sorunuz için çok teşekkür ediyorum. Allah razı olsun. Bir kitabımın adı da bildiğiniz gibi “Aşka Giden Yol.” Bir 24 Şubat günü Üsküdar televizyonunda “İstasyon” programınıza konuk olmuş birlikte aşka giden yolları konuşmuştuk. Çok güzel söylediniz. Benim için yazmak aşka giden kutlu ve mutlu bir yoldur. “Yazmak yanmaktır aslında. Yanmayı bilmeyen yazmayı da bilmez!.. Yaza yaza bir sabah değişik kıpırtılar hissedersiniz içinizde. O sırada dertleşecek bir dosta ihtiyaç duyarsınız. Bu öyle bir dost olmalı ki, size hem yüreğini açmalı hem sizin yüreğinize açılmalı… Bir gönül dostu, dert ortağınız olmalı… Bilin ki zaman, sayfalarla barışma, satırlara dökülme zamanıdır.” Yazmayı, gönüllere çağlayan olup akmak, yüreklere seher rüzgârı olup esmek, kalplere şebnem damlası gibi düşmek olarak görüyorum. Ve yazmaya devam ediyorum. Beni sayfanıza konuk ettiğiniz için teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Sağ olun, var olun. Değerli okuyuculara da Kayseri’den Erciyes yüceliğinde selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum…
17.01.2023