UĞUR CANBOLAT
AHLÂK-I HASENE erleri için şuur hayatın ritmini yakalamak demektir.
Bu sebeple gafletle örtülmüş kalplerin değil dikkatle yoldaki dikenlerin, çer ve çöpün toplandığı selamete ulaşmış kalplerin sahibi olmak isterler.
Bu ise evvela şuurun bir neticesi olan sahih niyeti gerektirir.
Sürdürülebilir bir dikkati icap ettirir.
İncitme ve incinme potansiyelini sıfırlamış rikkati lüzumlu kılar.
İşte bu üç ana prensiple örülen manevi atmosfere huzur denir.
Kalbin bilinciyle işitmek şeklinde de tanımlanan bu seviyeye ulaşmak imkânsız değildir. Her ihlaslı kulun ana hedefidir. Ancak niyet, dirayet ve sebatı elden bırakmamakla elde edilir.
Güzel ahlak yolcuları kalbinde tomurcuklanan duygulara karşı hususi bir hassasiyet oluştururlar.
Meydana gelen bu duyarlılığın evvela kaynağından emin olmak isterler.
Haktan görünmek için giyinilen sahte libasları fark edip içerisinde gizlenmiş sahte ve yırtıcı suratın hızlıca farkına varılmalıdır. Ki, hasar olmasın.
Bu sebeple yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ayrıştırıcı vasfı olan furkan ile mümeyyizlik vasfı kazanmaya çalışır. Hâdiselerin iyi bir okuyucusu ve ardından yorumcusu olmaya çalışır. Hz. Yusuf’a lütfedilmiş olan “Tevilat-ı Ehadis” sırrına ulaşmaya çalışır.
Bu vasfa ne kadar ulaşıp onu geliştirirse kalbin bilinciyle işitmek demek olan huzura o denli kavuşmuş olur.
Huzur bizim ona hazır oluşumuzla doğru orantılı olarak zuhur eder.
Hazır olduğumuz biraz da hak ettiğimiz demek olduğundan onu etraftan gelebilecek olan yok edici, imha edici, infilak edici her türlü tehlikeye karşı önceden tedbir almayı gerekli kılar.
Yani bedel ödeyen ve kendisine hazır olana misafir olur huzur.
Bedava değildir. Tesadüfen elde edilmez.
Başkaları tarafından armağan edilebilen bir meta değildir.
Bir şuur ve her an zikir olan vahyi hatırda tutarak sorunların çözümünü buradan elde edilen verilerle hükme bağlamakla yerleşir, karar kılar.
Bu nedenle yüksek erdem yolcuları huzurun askeri olmaya özen gösterirler.
Onlar huzurun nöbetini tutarak her an hayatın her haline hazır olduklarını gösterirler, huzur ise onları bu kalbî dinginlikle her vakit diri tutar.
Kısacası sistem bu karşılıklılık esası üzerinden işler.
Ey kalbinin bilinciyle duyarak daimî huzuru elde etmek isteyen hakikatin dikkatli yolcusu!
Kalbini koru.
Ona gelen duyguları tahlil etme alışkınlığı kazan.
Hakikatten gayrısına meyletme. Dikkatini daima iyiden, güzelden, hayırdan yana hazır tut.
Himmetini ve gayretini dağıtanlar dikkatini sürdüremediklerinden kendileri de dağılırlar.
Ayrışırlar. Tevhide ulaşamazlar.
Bu gaflet onların kalbinin ayaklarına pranga olur. Kalbin şuuruyla bakıp işitemezler. Gaflet perdesiyle örtülürler. Hakkın hatırını âli tutamazlar. Kişisel menfaatlerinin zebunu olurlar. Dolayısıyla adaletten saparlar. Olması gerekenin hakkını veremezler.
Eğer bu yolun sahih bir talibi olarak mesafe almak istiyorsan huzurun merkezi olan kalbini ihmal etme. Ona sükûn kazandır. Yani onu Kur’an’dan ve Sevgili Nebi’mizden mahrum bırakma.
Tam bir farkındalıkla Allah’ı bilmek, tevhit inancını parçalamamak, şirke bulaştırmamak ilk vazifendir.
Unutma huzur sığınağın sahibini bilip O’na sığınmak ve kalbin bilinciyle işitmekle elde edilir.
İltica edeceğin, yardım dileyeceğin, yöneleceğin, huzur bulup her an hazır olabileceğin başka bir himmet, şefaat kapısı yoktur.
Kalbinin bilincinin sesini duy ve gereğini yap.
10.05.2024