İNSANLIKTAN İSTİFA EDEN İNSANLIK

“YARALAMA KENDİNİ” diyerek söze girmişti.

Şaşırmadım desem doğruyu söylememiş olurum. Şaşırdım. Hatta sarsıldım. Ama belli ki bir mesaj vardı almam gereken.

Neler yapıyordum kendimi yaralayan? Hangi hususlarda kendime karşı tahrip edici davranıyordum? Sistemi yerinden oynatan ve bozan ne gibi eylemlerim vardı? Bunları belirleyerek bir hasar tespitinde bulunmam gerekiyordu.

Nevrim dönmüştü. Hemen uzaklaşıp sakin bir yer aradım. Gün boyunca kıyıya vurmuş can çekişen bir balık gibi hissettim. Çırpınıp durdum.

Sonra kendime sakinlik telkin ettim. Kolay olmadı ama başardım. Bu cümleye neden bu kadar büyük bir anlam yüklediğimi de anlayamayıp sorguladım. Çepeçevre saran kaygı ve korkuları geride bırakarak ustaya döndüm.

Sessizce yanına oturdum. Yüzüm kireç gibiydi. Olanı biteni anlamıştı.

“Başkasına yara açan kendine açmıştır. Attığı oktur kişiyi yaralayan. Aynaya tüküren kendi suratına tükürmüş olur. İnsani münasebetlerimiz, ikili ilişkilerimiz çok önemli. Dikkat etmelidir. Başkasının canını acıtan, hakikatte kendi canını acıtmıştır. Kimseyi kendimizden ayrı gayrı göremeyiz.

Tevhidi bakmamak şaşılıktır. Bizler bir bütünüz.

Sadece insanların değil hiçbir varlığın canını incitmemeli.

Canın kime ait olduğu bilgisine sahip olanlar bunu yapamazlar” dedi.

Mesele açıklığa kavuşmuştu.

Hele yaşadığımız şu günlerde, mazlumların yanan canları karşısında kalbimizin nasıl kanadığını ama yine de işe yarar hiçbir şey yapamayışımız…

İnsanlık, insanlıktan istifa etmiş gibi.

Kalpliler kalplerinden vazgeçtiler sanki.

Akıllılar akıllarını aklı isyan ettirecek bir seviyede yanlış kullanıyor.

“Hayvanı incitme, kuşu, kediyi, köpeği, toprağı, rüzgârı incitme…

Gölgeyi bile incitme” diyen ustam bugünleri görseydi acaba içinde yangınını taşıyan hangi cümleleri kurardı acaba?

YARARI ÇOĞALT, ZARARI AZALT

“TERAZİYİ sağlam tut. Her şeyi yerli yerine koy. Bu adalettir. Önce kendine adil ol. İltimas geçme.

Bir duygunu ötekinden daha üstte tutma. Olumlu hislerinde bile dengeli kullan. Belki ilk bakışta kabul etmeyeceksin ana negatif duygularını bile ötekileştirip atmadan önce analiz etmeyi dene.

Tanı onları.

Tanı ki, hangi rafa nasıl koyacağını bilesin.

Tanı ki, ne zaman hangi kılıklarla baş göstereceklerini kestirebilesin.

Tanı ki, nasıl mücadele edeceğini bilesin.

Ancak o zaman yararı çoğaltıp, zararı azaltabilirsin.

Bilmeden olmaz, tanımadan, tasnife tabi tutmadan, analiz etmeden bunu başaramazsın.

Öfkeyle sonuç alınmaz, kızgınlıkla yol yürünmez, gizli ajanda ila aşk zuhur etmez.

Neyi çoğaltıp neyi azaltacağını bilebilirsen yarar ve zarar hesabın şaşmaz.

Şaşarsa şaşırırsın. Yolun sarpa sarar.

Pişmanlığın fayda vermeyeceği bir akıbetle yüz yüze gelirsin.”

Yıllar önce kendim için aldığım notların bir özeti bunlar.

O gün anlamlıydı ancak sadece kendini düşünen insanların çıkardığı savaşı görünce bugün daha bir manalı geldi.

NE ACAYİPLİKLERİMİZ VAR BİZİM

ŞAŞILACAK kadar zıtlıklar barındırırız ama bunu ya görmeyiz yahut görmemeyi yeğleriz. Başkalarına ait keşmekeşlikler ise her an dikkat alanımızda olurlar. Gözleriz onları ve yoruma tabi tutarız. Sıklıkla ahkâm da keseriz. O öyle, bu böyle sözleri dilimizden düşmez.

Herkesle ilgili bir teşhisimiz vardır veriye dayalı olmasa da. Kanaatimizi yeterli görürüz. Bu kendimizin şaşmaz oluşuna yapılan bir kutsama gibidir.

Oysa ne büyük çelişkiler bizdedir. Açmazlar, gelgitler, acayiplikler, anlaşılmazlıklar bizdedir.

Kararsızlıklarımız olduğu gibi ani ve cüretkâr kararlarımızda vardır.

Kaçınmalarımız olduğu gibi kararsızlıklarımız da mevcuttur. Ağlamalarımız kadar belki de daha fazla ağlatmalarımız vardır. Birine hak ettiğinden daha fazla şefkat gösterirken bir başkasına haddi aşan taşmalarımıza rastlanır.

Sevgiyle beraber sevgisizliği de barındırırız. Nefreti hatta. Başkalarını gücendirdiğimiz kadar kendimizi de tahrip ettiğimiz olur. Sakinlik silahını kuşanmışken öfkeden duramayan demlerimize de rastlanır.

Kafese konulması gereken aslan tavırlarımız olduğu gibi dervişane bir teslimiyetimiz de olur.

Demem o ki; ne acayipliklerimiz vardır bizim. Daha da acayip olan nedir derseniz kendimizi arınmış görürken başkalarını bulanmış saymamızdır. Oysa kaos bizde.

Önce kendi acayipliklerimizin ipliğini bir bir çekip çözmemiz gerekirken buna fırsat bulamayız.

Ve çoğumuz bu acayipliklerimizle göçüp gideriz.

27.05.2024

https://www.turkiyetimes.net/yazarlar/ugur-canbolat/ugur-canbolat/368

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir