UĞUR CANBOLAT
DAĞILMIŞTI herkes.
Sohbetin sonunda işin kaymağının ikram edildiğini bildiğim için genellikle beklerim. Muhabbet sonrası ayaküstü yapılan konuşmaların tadı gerçekten bir başka olur. Yine öyle yapmıştım.
Cihangir’de yaşadığım dönemde öğrenci evinde perşembe geceleri ders olurdu. Gecenin ilerleyen vakitlerine kadar dolar boşalırdı. Yaşımızın küçüklüğü ve orada kalmamız münasebetiyle yemek yapma, sofra kurma, çay ve meyve ikram etme hizmetleri bize düşerdi. Kalabalık elini ayağını çekip ortam tenhalaşınca derin mevzular açılırdı. Yani buradan şerbetli olduğum için aynı taktiği uyguluyordum. İkimiz kalmıştık ustayla. Bende destur isteyip ayaklanmıştım ki, arkamdan seslendi:
“İnşikak lazım sana.”
…
EYVALLAH Efendim diyerek çıkmıştım ancak ne demek istendiğine dair en küçük bir fikrim yoktu.
Arkadaşlarla ustanın bu tavrına aramızda “Haftamızı zehredecek son vuruş” derdik. Aynen öyle olmuştu. Uyku firar etti tabi. Tarif edemeyeceğim bir sancılanma yaşadım. Bir türlü kastedilen mânânın ne olduğunu çözemedim. Sabah namazından sonra Kur’an-ı Kerim’in seksen dördüncü Sûresini mi kastediliyor acaba diyerek o sırada takip ettiğim merhum Enver Baytan hocanın meal-tefsirinden hemen açıp okumaya başladım.
Yirmi beş âyetten oluşan Sûre Mekke döneminde ilk nazil olanlardan. İnfitâr sûresinden sonra inmiş.
Adını ilk âyette geçen “Yarılmak, parçalanmak” anlamındaki inşikak kelimesinden alıyor. İlk beş âyetlik bölümde kıyamet sahnelerinden bahsedilerek göğün parçalara ayrılacağı, yeryüzünün dümdüz hale getirileceği ve yerin içindeki her şeyi dışarı atacağı belirtiliyor.
Acaba buraya mı yönlendirdi diye düşündüm ama iç tatmine ulaşamadım.
On altıncı âyetten yirmi beşe kadar ise akşamın alaca karanlığına, geceye ve aya yemin edilerek insanların halden hale geçecekleri beyan buyuruluyor. On dokuzuncu âyette insanların halden hale geçeceği ifade ediliyor. Buradan çocukluk, gençlik ve yaşlılık gibi insan hayatının farklı devrelerine veya dünya hayatından âhiret âlemine yahut fakirlikten zenginliğe geçiş gibi durumlara işaret ettiği söyleniyor bilginler tarafından. Fahr-i Kâinat Efendimizin bir gün Alak Sûresinin, “Secde et ve yaklaş” meâlindeki son âyetini okuduktan sonra secde etmesi üzerine yanında bulunanların da secde ettikleri, bu durumu gören Kureyşliler’in el çırpıp ıslık çalmaları üzerine İştikak sûresinin, “Kendilerine Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar” meâlindeki âyetinin nâzil olduğu da nakledilenler arasında.
O gün farklı meallerden de okudum ama ustanın kastettiğinin bu olup olmadığına karar veremedim.
…
HAFTAYI iple çektim tabi ama ip kısalım sohbet erkene gelmedi.
Vakitlice gidip öne oturdum. Bir türlü göz göze gelemiyorduk. Hal-i perişanımı görsün istiyordum ama ne mümkün. Başkalarıyla konuşuyor, yârenlik ediyor benimse araya girip konuyu sormama fırsat vermiyordu. Aslında kızgınlık duyuyordum ama bunu izhar edemiyordum. Kıvranmamın bir sebebi de buydu. Istırap hâli uzunca devam etti. Tam “Ya sor ya terk et” moduna geçmek üzereydim ki gürledi: “Haydi Nazarım inşikak et.”
…
EĞİTİM metodu böyleydi.
Her birimize kemendi farklı konularda son dakika fırlatıyor, ertesi hafta sanki verdiği ödevi ister gibi bizi meydana atıyordu. Bilmiyordum, filan feşmekan gibi mazeretlere de zerre kadar itibar etmiyordu. Ona göre hayat düşünmek ve çözmekti. Bunun için ise farklı açılardan bakmayı öğrenmek, tek kanaldan beslenmeyi bırakmak ve özgün olmak gerekiyordu. Doğal olarak bunlar konfor alanından çıkmadan mümkün olmuyordu.
…
İNŞİKAK ikiye yarılmak anlamına geliyordu.
Zihnimizde oluşturduğumuz ön anlamaları, ardından ise önyargıları tam ortasından ikiye ayırmalıydık.
Bunu başarmadan onlar üzerinde sağlıklı bir analiz yapmak mümkün değildi. İçine düştüğümüz genellemelerin, ayrıntılarına vakıf olmadığımız halde esip savurmalarımızın sebebi buydu.
Bildiğini sandığın şeyi çatlatmadan içerisinde ne olduğunu tam olarak göremezsin. İnşikak Sûresinde anlatılan göğün parçalanıp, yeryüzünün dümdüz hâle geleceği, yerin içindekilerin dışarıya fırlayacağı hakikatinde olduğu gibi kendi bünyemizde de aynı şeyi yapmalıydık.
Yani kendi kıyametimizi kopartarak kıyam etmeliydik.
Doğruları, doğru bildiğimiz yanlışlardan ayrıştırmamız başka türlü mümkün olamazdı zira. Oyuk açılmalı düşüncelerimizde. Yanlışların dökülüp gerçeklerin içeriye alınması gerek. Eğimli kırıklıklarımız her neyse bunların açığa çıkması kaçınılmaz. Göğün yarılması gibi nefsi dürtülerimizin, kibrimizin, ilim sandığımız malumatlarımızın, iman zannettiğimiz inançlarımızın, tevhit sandığımız şirk sızıntılarının, hasedimizin, fesadımızın, dünya tutkumuzun, çokluk belasının hasılı bizi hakikatten ırak tutan hakikat kılığına bürünmüş ne varsa infilak edip yarılarak ortaya dökülmesi gerekiyor.
…
ÖNCESİNDE hiç düşünmemiştim. Okuyup geçmiştim hatim telaşıyla…
O günün gecesinde elde ettiğim bu yeni bilinçle İnşikak Sûresini ağlayarak bir defa daha okumuştum ama bu sabaha kadar ancak bitebilmişti.
Evet, inşikak lazım bize.
Büyük bir infilaka, oyulmaya, taşı çatlatmaya, yarılmaya yani kıyametin provasına ihtiyacımız var.
Yoksa tersinden çatlayıp birbirimize düşmeye ve düşmanın oyuncağı olmaya mahkûm olacağız.
Ya Selam!
20.01.2025