UĞUR CANBOLAT
KALENDER gerçekten sıkı bir kişiydi. Yalana, yanlışa, hileye hurdaya itibar etmezdi. Doğru bildiği yolda tevazuyla yürürdü. Kimsenin gözüne girmek ve aferin almak için istikametini bozmazdı. Riya en kaçındığı hastalıklardan biriydi. Olabildiğince sade yaşar birileri tarafından fark edilmemeye özen gösterirdi. Kılık kıyafeti de kendisi gibi gösterişsizdi. Sadeydi. Kendisine iyi bildiği bir konu sorulduğunda bile utanacak, yanakları kızaracak derecede alçakgönüllüydü.
Sadece iki yaş benden büyük olmasına rağmen bu özellikleri sebebiyle kendisine hürmet eder ve “Kalender Ağabey” şeklinde hitap ederdim. İçten bir kişiliğe sahip olduğundan “Eyvallah imanım” demesi beni kabul ettiğini gösterdiğinden mutlu olur ve aidiyet duygumu pekiştirirdim. Ortaokul sıralarını birlikte paylaştığımız Kalender Ağabeyle teneffüslerimiz daha verimli olurdu. Nezaketi beni daima etkilemiştir. Yardımseverliğini her an bir adım ardımda hissettim hep. Anadolu’dan yeni gelmiş ürkek bir kişiliğe sahip olan biri olarak soru sormak için bile çokça ölçüp biçtiğimden kenarda kalır varlık gösteremezdim. İlk defa sosyal ilişkinin ne demek olduğunu ve çevresiyle güçlü sevgi bağlarını samimiyetle kurmanın hangi ölçülerle gerçekleştiğini onda müşahede etmiştim.
…
KALENDER ağabey sonraları “Ağabey” ilavesini kaldırmamı rica etmişti. Bunun bir yakınlık derecesi olduğunu anlatıp ikna ettiğinde zorlanıp dilim zaman zaman kaysa da denedim ve zamanla alıştım. Onun sağlam yapı kurma hususundaki özenini bildiğimden bunu kendime bir vesile sayarak güvenini daha fazla kazanmaya çalıştım. Onun enerjik yapısı ve atılgan kişiliğini her daim göz önünde bulundurdum. Maceraperest olmasa bile yeniliklere açık oluşu en fazla dikkatimi çeken hususiyetiydi. Sanatkarları severdi. Mahallesindeki zanaatkarlarla olan muhabbeti dikkat çekiciydi. Büyük adamlarla arada ciddi yaş farkı olmasına rağmen iletişim kurma biçimindeki ciddiyetini örnek almaya çalışırdım.
İnsanlara karşı duyarlıydı. Hissiyatlarını ciddiye alır kendisine anlatılan kederli bir mesele varsa bunu gündemine taşır ve çözümler geliştirirdi. Hâdiseleri belirli bir çerçevede uçup kaçmadan yorumlamaya çalışırdı. Burada bir yılgınlığa düşmeye fırsat vermezdi. Dostlarına olan sadakatini bu şekilde zuhura getirirdi. Örnek alıp uzun süre ilk öğretmenlerimden biri olarak kabul ettiğim Kalender, hayatın akışı içerisinde yıllar sonra bir başka şehre iş dolayısıyla gidince irtibatımız kopmuştu.
…
ISPARTA’DA acemi eğitimi sonrası dağıtımım İskenderun Akçay Kışlasına çıkmıştı. Bir iki ay sonra subay gazinosu ve kantinlerin yönetildiği ofise eleman olarak seçilmiştim. Eğitimden muaf olduğumdan çarşıdan her gün gerekli satın almaları yapıldıktan sonra kendime epeyce zaman kalıyordu. Vakit namazları için kışlanın camisine gidiyordum. Orada muhabbeti kaynatıyorduk. Resmi görevli olan Ordulu imam arkadaş gevezeliğimden ötürü bayram namazı öncesi kürsü sohbetini bana yüklemeyi başarmıştı. İlk deneyimimdi. Önceleri ürksem de İstanbul kürsülerinde dinlediğim merkez vaizleri Timurtaş Uçar ve Osman Demirci gibi hocalara olan anlatım hayranlığım galip geldi ve cahil cesaretiyle tamam demiştim. Gün geldi çattı ve vazife icra edildi. Namaz sonrası bayram tebrikleşmesi başladığında uzaktan tebessüm eden tanıdık bir çift göz gördüm. Ki, bu gözü nerede olsa tanırdım. Hayranlık ve sevgiyle bakıp müspet enerjisini salan Kalender’den başkası değildi.
…
NASIL özlemişiz ah nasıl…
Dakikalarca kucaklaştık. Bırakmadı. “Vay kurbanım, vay imanım, vay nazarım” deyip durdu. Meğer Kalender aynı kışlanın Topçu Taburunda altı aydır askermiş. Akşama kadar avludaki bankta bir o yana bir bu yana dönerek sohbet ettik. En sonunda eski hâlime dönerek “Nasılsın Ağabey?” demek aklıma geldi. “Bilişsel uyumsuzluk içindeyim imanım ve bu kalenderliğimi zedeliyor” şeklinde cevaplandırdı. Bu kavramı ilk defa duyuyordum.
…
PSİKOLOJİ profesyonellerinin şimdilerde daha çok kullandığı bir kavram “Bilişsel çelişki” ya da “Bilişsel uyumsuzluk.” Zihni çalışan ve aklını aktif kullanan bir insan olması sebebiyle okudukça ve hâdiseler üzerinde düşündükçe eski bilgileriyle yeni öğrendikleri arasında ciddi makas açılmaları açığa çıkıyor ve bunlar üzerinde tefekkür etmesi kendisini yoruyordu. Geceler boyu ofisimde bunları konuştuk.
…
YÜCA KİTABIMIZ Kur’an-ı Kerim’in söylediği ile anlatıcıların söylediğini ifade ettikleri arasındaki muhteva farkını gördükçe açmazlara sürüklenmiş. Çelişkiler üzerinde düşünmeye başlamış. Duygu, düşünce ve eylemler arasındaki farkları tespit edip çözüm üretmeye girişmiş. Eski bilgi ile yeni veriler arasındaki çatışmanın arasında kalması onu yıllarca uykusuz bırakıp yıpratmış. İnancını bir psikolojik tutarlık düzlemine çekmesi hiç kolay olmamış. Rasyonel olan ile hayal olanı birbirinden ayrıştırmak çok yorucu bir faaliyet. Vahyin kanıta dayalı kesin bilgisiyle bugüne kadar ilim adına anlatılanlar arasındaki korkunç uçurumu kavradığında ruhen sancılanmış. Aklın görevini iptal edip anlatılan hikâyelere yaslananlar için bu durum geçerli değil elbette. Meydana getirilen, eskilerin gaflet dediği şimdiler de konfor alanı olarak tarif ettiğimiz bu hücrelerden çıkmak hiç de dolay değildi. Gönüllü ikiyüzlülük diyebileceğimiz münafıklık illetine yakalanmamış, yanışa toleransınız düşük, çalışan bir aklın ve işleyen bir kalbin sahibi olarak vahyin önüne sâdık bir talebe ciddiyetiyle oturduğunuzda sancılanmak elbette kaçınılmaz. Kalender yüksek bir stres yükü anlamına gelen bu hâlini ne yazık ki kimseye tam anlatamamış. Nadir de olsa dostluğuna, karakterine ve ilmi tecessüsüne güvendikleriyle paylaşmayı denemişse de istediği desteği alamamış. Mayınlı alan saydıkları bu mevzulara girmedikleri gibi kendisine kötü davranmışlar ve diyaloglarını anında kesmişler.
…
HAKİKAT yolculuğu yalnız yürünen bir yolculuktur. Kalabalıklar genellikle çelişkileri örtmek için kullanılır. Bunlara odaklanılmaması için her türlü hipnotik çapalama işlemleri ustalıkla yapılır. Mest edici hayali hikâyeler kutsallık atfedilerek kullanır. Vahiy insanın ayaklarını yere bastırarak sorumluluğa dâvet ederken bu yaklaşımlar kişinin ayağını zeminden keserek havalandırır ve gerçeklikle bağını böylece hissettirmeden koparır.
Geçenlerde Üsküdar’da yeniden karşılaştık Kalender ile… Çelişkileri izale olmuş bilişsel uyumsuzluk yerini net bir iman ve ikrara bırakmıştı. Darısı başımıza inşallah.
Ya Selam!
08.09.2025