UĞUR CANBOLAT
ŞEVKLE yaşamaya ve amaca dönük yaratıcı coşkulu eylemlere tutku diyebiliriz.
Tutkusu eksik olan her faaliyet eksiktir. Yavandır. Bir süre farklı sebeplerle yapılabilse bile sürdürülebilirliği tartışmalıdır. Tutku hayatımıza anlam katar. Yaşadıklarımızı renklendirir. Kazandırdığı derinlikle kişiye yöneldiği eylemde haz vereceğinden başarılı olmasını da sağlar. Zaten bir işin delisi olmadan velisi olunamayacağını kültürümüz bize fısıldar.
Tutku kalbimizi ateşler. Farkına varmamızı sağlar. Potansiyelimizin açığa çıkması açısından da belirleyicidir. Bitmeyen bir motivasyon sunar ve heyecanla bunu destekler.
Tutkulu kişiler başkaları tatil yaparken üretmenin ve bunu paylaşmanın tadını peşin ödül olarak alırlar. Bu heyecan ve yönelimle yıllarca laboratuvardan çıkmayan insanlar vardır. Bin kez yaptığı ve istediği sonucu alamayan tutkulu şahıslar heyecanını kaybetmeden yenisini hiç yüksünmeden yaparlar. Kullandığımız teknolojiler onların gayretlerinin meyveleridir. Sağlık alanında geliştirilen teknoloji ve ilaçlar yine aynı şekildedir. Mevcut konforumuz, bizler yan gelip yatarken tutkuyla çalışan insanların bizlere hediyesidir.
Yıllarca bir virgülün yerini hesap eden tutkulu şairlere rastlanır. Yıllarca istediği sesi bulmaya çalışan virtüözler az değildir. Defalarca yazdıklarını yırtıp kendine acımadan yenisini yazan meşhur yazarları hayat hikayelerinden biliriz. Keşifler tutkulu dâhilerin ve parlak zekaların hayalleri ve yorulmak bilmeyen çalışmalarının ürünüdür. Geçip giden zamana yenilmeyenler zaferlerle ortaya çıkarlar.
…
TUTKULU aşkların hikayeleri hepimizin hatırındadır. Leyla’nın Leyla oluşu da Mecnunu mecnun eden de bu tutkudur. Tutkulu derin sevgiler onların öyküleriyle anlam dünyamıza konuk olurlar.
Yakıcı bir arzu şeklinde kendini ortaya koyan tutku duygu ve düşüncelerimizi besler. Bizi süslediği, tezyin ettiği oranda bizler de bunu yaşama taşır ve hayatı renklendiririz.
Tutku esasen sıradanlığa meydan okumaktır. Aleladeye razı olmamaktır. Bıktırıcı ruhsuz rutinlerin dışına taşmaktır. Statükonun çemberini kırmaktır.
…
TUTKU belirlenen bir amacın amansız takibidir. Bir fikri hayata taşımaktır. Yapılan her faaliyeti coşkuyla kaynatmak ve tortulardan arındırarak lezzetlendirmektir. Rafine bir zevke sahip olma çabasıdır.
Şu da unutulmamalıdır ki; kendi çerçevesini aştığında tutku tersine inkılap eder. Bilinçli kontrolün dışına çıktığında hesap edilemeyen olumsuz neticeler mukadder olur. İradenin sınırlarını zorlayıp aştığında hayatın itici gücü olan tutku, tutku olmaktan çıkarak ihtirasa dönüp kaotik bir evreye geçer.
…
KAOTİK TUTKUNUN olumsuz sonuçlarını hepimiz biliriz. Günlük gazete sayfaları, televizyonların haberleri bunlarla dolup taşar. Heyecan veren tutku çerçevesi tam çizilemediğinde kaotik tutkuya dönüşüp can yakar. Kimi canları ise maalesef hayattan koparır.
Bu karmaşıklıktır. Tüm iplerin birbirine dolaşması ve kördüğüm olmasıdır. Mevcut halinden çıkan duygu ve düşüncelerin çapraşık hale dönüşerek yakıcı, yıkıcı ve kıyıcı olmasıdır.
Yolumuzu aydınlatıp hayatımıza heyecan katan tutku hırsa yenik düştüğünde kosa dönüyor. Kıskançlığa kurban verdiğimiz doğal tutku kaotik tutkuya döndüğünde artık iki tarafı da yiyip bitirir.
Duygu durumunda dalgalanma yaşayan âşıklar o muhteşem ısıtıcı sevdanın kanatlarını aniden ateşe veya buza dönüştürür. Sürekli kontrol altında tutma, her adımından dakika dakika haberdar olma gibi cendereye sıkıştırmalar yaşanan güzelliğe kezzap döker. Aidiyet duygusunun çerçevesi tahrip edilerek sahiplik hissi abartıldığında muhatabın özel sınırları ihlal edildiğinden ona hususi zaman bırakmaz. Ailesinden, arkadaşlarından, dostlarından koparır. Kontrollü gerilim stratejisi uygulayan kaotik tutkunun sahipleri muhataplarını nefes alamaz durumlara sürükler.
Kaotik tutkunun sahipleri sevdiklerini bağımlılığa iter. Kendi başlarına bir şey düşünemez duruma gelirler. Sürekli onay alma mecburiyeti hasıl olur. Bu ise kişiliği örseler. Özgüveni berhava eder. Kaygıları tetikler. Korkular ormanının içine atar. Sadece emre sorgusuz sualsiz itaat eden robotlara dönüştürür. Bunun diğer adı kölelik elbette.
…
GÖNLÜMÜZÜ harekete geçiren bu duygu yakıtı artık bizi yakmaya başlar. Amaçlar kaybolur. Hedefler şaşar. Güven zemini ortadan kalkar. İlkeli yaşamın adı bile silinir. Ferdiyet dediğimiz bireysellik tamamen yok olur. Özgürlük gasp edilir ve irade hırpalanır. Dolayısıyla ruhu tatmin edecek tüm araçlar kaotik tutku ile tahrip edilmiş olur.
…
KAOTİK TUTKU tahmin yeteneğini sıfırlar. Kişinin neyi ne zaman ve hangi olaylara bağlı olarak gerçekleştireceği tahmin edilemez olur. Duyarlılıklar tahrip edilmiş olduğundan büyük bir hassasiyet ve özenle başlayan aşklar yerini karamsarlığa, yılgınlığa, öfkeye, kızgınlığa ve hınca bırakır.
Kişinin kendini yenilemesine, geliştirip dönüştürmesine set olur. İlkelliğe mahkûm eder.
Duyguları düğümler, karmaşık hale getirir, çözümsüzlüğe sürükler. Muhabbet ve özlemle örülen mutlu anlar kendisini korkulu zeminlere bırakır. Yaşanan ilişki doğal süreçlerin dışına atılır. Kalbin ritmi kadar biyolojik ritimlerde zarar görür. Sevme ve sevilme dinamikleri işlemez olur. Gönlün dalga boyları artık birbirine değmez. Ruhun trafiği karışır, gönderilen iletiler alınamaz.
Öngörülemezlik iki tarafında zindanı olur. Edebiyat tat vermez artık, şiir dinlenemez veya okunamaz, müzik aşıklara yeni heyecanlar çağrıştırmaz.
Birbirini ölçemeyen, tartamayan, sevinç ve kederlerini duyumsayamayan bir körlüğe mahkûm eder.
Yaratıcılığımızı bileyen, azmimizi ateşleyen, neşemizi çoğaltan, coşkumuzu yükselten, çabalarımızı destekleyen, hayalimizi süsleyen, enerjimizi çoğaltan motivasyonumuzu aktif tutan tutku kaotik tutkuya döndüğünde tam tersine evrilir ve hepsinden yoksun bırakır.
Tüm mesele yerli yerindelik… İtidal…
Ne yapıp edip dengeyi kaybetmemenin, sınırları muhafaza etmenin bir yolunu bularak tutkuyu kaotik tutkuya dönüştürmemeyi başarmalıyız. Yoksa ilişkiler, arkadaşlıklar, dostluklar, sosyal ve iş yaşamı enfekte olacağından kalbimizi ve ruhumuzu yakan bu ateşte acı içinde kıvranmaya devam edeceğiz.
Ya Selam!
30.07.2025