PEK KALABALIK İÇERİSİ

UĞUR CANBOLAT

KALMAK umuduyla gitmiştim.

Kendimi orada var etmekti hülyam.

Bir bilinç yolculuğu olacaktı bu.

Kendimden kendime yapacağım bir yolcuk…

İnişi çıkışı bol, badireleri fazla, aşılacak eşikler ise çokça idi.

YOLUM çok uzundu.

Epeyce zahmetlere katlandım.

Açlık ve susuzluk gibi yolcuyu yolundan eden hususlar da oldu elbette ama tahammül etmeyi bildim.

Uykuyu da heybeme atmıştım.

Herkes gibi bende severdim bir ağaç altında serinleten rüzgârın hafif okşamalarıyla uyumayı.

Ne çare ki, menzil ulaşılmayı beklerdi.

YILMADIM, umudumu asla yere düşürmedim.

Ruhumda yanan kandili ise bir kez olsun bile söndürmedim.

Tek emelim vardı, bir tek emelim: Kavuşmak.

Ve karışmak…

Hemdem olmak.

Hemhal olmak.

Hemdert olmak hatta.

Belki daha da ötesi.

Nefesim ne kadar yeterse, sabrım ne kadarına kifayet ederse…

BİR tek gayem vardı. O da gönlümü yakıp kavuran hasret ateşini söndürmekti.

Her gün bu umudu ruh toprağıma ekerek, yeşerterek, taze tutarak ilerledim.

Değişik haller görüyordum kendimde.

Bazen coşkunun zirvesine çıkıyordum.

Kimi vakitlerde de kuyunun en dibine düşüyordum.

Aralarda da öldüm mü, kaldım mı şaşkınlığına yakamı kaptırıyordum.

Zorlu bir yolculuktu işte.

KOLAYA talip olmak yakışmazdı bana.

İstemezdim böylesini.

Tadı olmazdı hiç.

Zorlukları olmayan yol, yol mudur?

Böylesi yolculuklar, yolculuk mudur?

Tatlı rüyaları da içermeli elbette motivasyon için ama aynı zamanda uyarıcı kâbusları da içermeli.

Sancıları olmalı sabrı zorlayan.

Tahammül eşikleri sınanmalı.

Ki, yol yol olsun.

SUSAMAYAN suyu ne yapsın?

Acıkmayana yemek neylesin?

Üşümeyene palto yük değil midir?

Yokluğu bilmeyene varlık ne ifade edebilir ki?

Dersiz olan şifayı neyler?

Hasreti demlemeyene türküler n’itsin?

Firkati yudumlamayana vuslat hak mıdır?

Merakı olmayana bilgi uğrar mı?

Görmeyen için gözün açık veya kapalı olmasının ne anlamı olabilir?

Sevmeyen bir kalbin başka ne işlevi var ki?

ULAŞTIM sonunda, içim içime sığmıyordu.

Ellerim titriyordu.

Dizlerime hükmedemiyordum.

Sesim çıkmıyordu.

Aklımsa başka bir yere hicret etmiş gibiydi.

Muhakeme edemiyordum.

Çaldım aralık duran kapıyı birkaç kez.

Gel sesini duymak istedim ama nafile. Bir uğultudan başka şey işitilmiyordu.

Başımı hafifçe uzattım içeriye.

Pek kalabalıktı.

Kimsenin kimseyi duyacağı yoktu.

Geri döndüm.

Ve…

Sadece kendi kalbime ünledim.

Ya Selâm!

 16.05.2023

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/pek-kalabalik-icerisi/760669

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir