SENİN İÇİN BURADAYIM

Evet, senin için buradayım.

Tüm koşmalarım, düşmelerim, kalkmalarım, telaşlarım, yorulmalarım, durulmalarım senin için.

Hep senin için. Usul yanan bir mum gibi bitişim senin için.

Sabah rüzgârıyla tekrar azimle mücadele kapısını açışım senin için.

Elimi yumruk haline getirişim de sımsıcak tokalaşmalarım da hep senin için.

Ağlayışlarım senin için…

Sızılarımı gecenin zifirinde demleyişim senin için…

Sızı sızı ancak sen olacağımı bildiğim için.

Sızısız insan olunamayacağını, özümüze özge bir hayat süremeyeceğimizi senden bellediğim için.

Senin için buradayım.

Sen gibi burada olmaya çalışarak buradayım.

Kimi zaman en yüksek dağlarda sert esen rüzgârlara direnişim de senin için. Aşağılarda bir kuytuda ayaklarımı içime çekerek içli içli hislenişim de senin için.

Hep senin için.

Hani koşa koşa yorulmuştuk… Bir tenhada iki nefes alalım diye gölgeye çekilmiştik ya.

Hatırladın mı?

Hani gözümüz değmişti biri birine, aman hâlimize, yârenliğimize göz değmesin demiştik ikimiz birden aynı anda…

Mavileri giyer bir sahil kasabasına gider çayın demini aldıktan sonra doyasıya sözü söze ularız diye kavilleşmiştik ya o bakışla…

Şehriyâr’dan türkü de isterim diye tutturmuştu gözlerinin kahvesi…

Ben sana hep Emrah’tan okumuştum oysa…

Çakmak o zaman çakılmıştı. Feleğe o zaman çatılmıştı kaşlarımız.

Alevi o zaman fark etmişti yüreğimiz…

Çıra çıra oluşu ruhumuzun işte o zaman başlamıştı.

Ve ben işte tam da o vakit gönlünde tura çıkmıştım…

Gönlünün karasında, göğünde ve dört cihetinde nefessiz kalışım o zamandan beri devam ediyor.

Kuyuların dibinde oluşum bundan.

Senin için buradayım.

Karanlıklar içinde ürpertilerim bundan.

Senin için buradayım.

Soğuklarda donmam, sıcaklarda yanmam hep bundan.

Senin için buradayım.

Söze gelişim senin için, dile düşüşüm senin için, yerlerde sürüklenişim hep senin için.

Senin için buradayım.

Susuzluklarımda bile suya tenezzül etmeyişim, kuru kalmışlığa, yanmışlığa rıza gösterişim bundan.

Varlıktan kaçışım bundan.

Kendimden sana göç edişim bundan.

Kimin ne diyeceğini değil senin ne söyleyeceğini önemseyişim bundan.

O tenha yerde gözün gözüme değmişti ya.

Göğün maviliğine erelim diye içimiz içimizden havalanmıştı ya. Hatırladın mı?

İşte o zamandan beri ben buradayım.

Senin için buradayım.

Sevda nöbeti tutuyorum.

İçin, içime ne zaman seslense hep bu cümleyi kuruyorum.

Buradayım.

Senin için buradayım.

… Ve hep olacağım!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir