ÖYLE gönül alıcı konuşuyordu ki onu anarken içinden ‘Bal dillim’ diyordu.
Onun bal dili yüreğini onarıyordu.
Sessizliğinde ses idi onun için. Gecenin karanlığına düştüğünde onu hatırına getiriyordu.
Ve hemen içi aydınlanıyordu.
İç aydınlanınca dışın hiç hükmü kalır mı?
O gündüzün yorgunluklarını, kendi iç telaşlarını ‘Bal dilli’si ile aşıyordu.
Ne vakit ‘Bal dilli’si hatıra gelirse her yanı süzme bal kıvamında şifaya kesiyordu.
Buna kendisi de hayret ediyordu evet.
Nasıl oluyor bu diyordu?
Beni nasıl yürek salıncağında sallıyor, gönlünde nasıl ısıtıyor diyordu. Sonraları nasılsa nasıl demeye başladı.
Mühim olan benim hücrelerimi aydınlatması değil mi?
Ruhumu ‘Bal dili’ ile mutluluğa bulaması değil mi?
Evet. O zaman gerisini kurcalamam diyerek sorularını geri almıştı.
‘Bal dilli’den uzak kaldığında üşümeye başlıyordu.
Formülü bulmuştu o da… Hemen hatırlayıveriyordu.
Ve tekrar ruhu süzme bal kıvamına dönüyordu.
05.05.2017