Teknoloji Kibri ve Dijital Narsisizm

UĞUR CANBOLAT

GÜN geçmiyor ki yeni bir kavramla tanışmayalım.

Yaşadığımız çağın hakkını vermek ve bulunduğumuz zamanın aktif bir okur yazarı olmak bir mecburiyet. Kendimizi izole edemeyiz. Sosyal çekilmeye imkân tanıyamayız. Bu, hayattan kopmak ve bulunulan zamanın sorularına kulak tıkamak olur. Sorulara tıkanan kulakların daha sonra devasa problemlerle karşı karşıya kaldığı da hepimizin malumu ve tecrübeyle sabit.

İNSANLIK hiçbir zaman kibrini gösterecek yerler ve hususlar bulma konusunda zorlanmamıştır. Daima egosunu parlatacak mevzular bulmuştur. Kimi ırkıyla kibirlenmiş, kimi mensup bulunduğu boyu ve obasıyla… Kimi ilmiyle, bilgi ve becerisiyle kibirlenmiş kimi de güzelliğiyle, endamıyla. Zanaatıyla kibirlenenler olabildiği gibi sanatıyla bu vartaya düşenler de vardır. Yaşadığı coğrafyanın ürünleriyle bile kibre düşenler var kendisinin bakım vermekten öte bir emeği olmamasına rağmen.

Kendi dininin dindarı olmadığı halde başkalarına karşı bununla övünüp kibirlenenler pek çoktur. Aynı şekilde aidiyet duyduğu meşrebin üstünlüğü üzerinden başkalarını dövmek isteyenlere de daima rastlanmıştır. Kısacası hepimizin bir biçimde tanıdığı bir duygudur.

TEKNOLOJİK KİBİR şu an üzerinde yaşadığımız dünyanın önde görülen çeşitlerinden birisidir. Mesele o kadar içimize sirayet etmiştir ki, normal bir mesele konuşur gibi lakırdılarımıza meze olabilmektedir. Üç yıl kadar önceydi. Bir arkadaşım vefat eden annesine niyaz için dostlarını davet etmişti. Yarım saat kadar süren Kur’an-ı Kerim ve Mevlit okunmasından sonra pasta börekler eşliğinde erkekler balkonda muhabbeti koyulaştırmış bindikleri arabaların markalarından, özelliklerinden, çıkabildikleri hızdan bahsetmeye başlamışlardı. Kimi alıp bindikten sonra değiştirdiği otomobilini anlatıyor bir diğeri en fazla bir bineğe iki yıl bindiğini iştahla ve gururla anlatıyordu. Bunlarla hayata tutunuyorlardı. Bir kenarda ibretli bir sessizlikle dinlemiştim. Başkaca hiçbir meseleleri yoktu. Bulunulan yerin taziye evi olması bile bunları konuşmaya mâni olamıyordu.

TELEFON meselesi var bir de…

Aldığı maaşla geçinme zorluğu yaşadığı halde kullandığı telefonun bilinen meşhur markaların son modeli olması ile ful özellikleri barındırması kaçınılmaz bir gerçeklik durumu artık. Buradan asla taviz verilemez. Bu sosyal aşağılanma ile eş değer bir husus. Günlük kıyafetlere uyum gösteren aksesuarları da hesaba katılmalı tabi. Masaların üzerine gururla konulmalı. Özçekimlerde görülüp fark edilmeli. Binilen asansörlerde bir kare çekim yapıp hikâyeye veya duruma konulmazsa muhakkak bir eksiklik hissedilmeli…

Teknoloji kibrinin kısa versiyonlu bir anlatımı yapmaya çalıştığım. Türlü çeşidi sizlerin gözlemlerinde zaten mevcut.

Sorum ise şu: Zaten mevcut olan kibrimizin bir sonucu mu teknolojik kibir yoksa bu diğerlerinden farklı tanımlanması gereken modern bir kibir olgusu mu? Zira mütevazılığına şahitlik edebileceğimiz nicesinde de bu durum görünüyor. Sanırım ilahiyatçılara ve sosyologlara havale etmek en iyisi olacak…

SOSYAL SIĞINMA açısından da meseleye bakılabilir ama bu daha çok kullanımıyla ilgili ve psikologların sahasına giriyor. Çevreden sıkılan, insanlarla temas etmekten korkan, ürken, tedirgin olan, stres yüküne mazur kalan, kendisine bir şey sorulmasından kaygılanan kimi sosyal fobikler katılmak zorunda kaldıkları ortamlarda yaşadıkları duygu durum sebebiyle telefon veya tabletlere sığınabilirler. Dışarıdan bakıldığında bir kibirlilik şeklinde görülse bile fotoğrafın aslı öyle değildir. Bir nevi sığınma veya bastırma eylemidir. Eleştirimiz onları kapsamıyor.

TEKNOLOJİ KİBRİ silahlar, uzay araçları, savaş teknolojisi, yeni yazılımlar ve yapay zekâ gibi pek çok mevzu ile de alakalı ve bu küresel bir durum. Korkutma ve caydırıcı olmanın yanı sıra savunma maksatlı kullanılmasının beraberinde diğer ülkelere karşı kibri de barındırıyor içinde. Gücü simgeliyor. Üstünlük ifade ediyor. Bunu da ülkelerin yönetimleri düşünsün.

DİJİTAL KİBİR var bir de. Diğer adıyla dijital narsisizm.

Başımızdaki en büyük belalardan biri. Dur durak tanımıyor. Sınırı yok. Artık her şey birbirine karışmış. Büyük küçük kavramları altüst olmuş. Bilmek, ilim sahibi olmak, bir konunun uzmanı sayılmak için yıllarca emek vermiş bulunmak sıfırla eşdeğer olmuş.

Dijital mecra ortamları kişisel narsisizmin haysiyet celladı bombalarının aralıksız patlatıldığı yerler halinde. İnancın bizi mecbur kıldığı ferdi sınırlar aşılmış durumda. İlim adamları bile birbirinin acımasız celladı olmuş buralarda. Bilim insanlarının yekdiğerini en acımasız tırpanlama alanı. Kültürel değerlerin en rahat ayaklar altına alınabildiği çöplük. Kadim mânâ kodları gitmiş yerine cehaletin, kabalığın, nobranlığın arsız kılıçlarının tokuşturulduğu savaş alanına dönüşmüş.

Konu hakkında en küçük bir bilgi sahibi olmayanların, iki sayfa okuma zahmetine katlanmayanların, bir kıymık tefekkür kırıntısına sahip olmayanların işin ehline karşı yorumlarda veba salgınlarına eş ağızlarından köpük saçarak sövüp saydığı, aşağıladığı kokuşmuş bataklıklara sahne oluyor. Reel hayatta muhatabına soru bile soramayacak olanların pervasızca ahkam kesme kürsüsü.

Öz kötülüklerin özgüven adı altında mikrop saçtığı balondan kişiliklerin birbirine kıydığı savaş meydanlarına döndü ki anlatmaktan, tarif etmekten acze düşmemek imkânsız.

Kibrin her türünden Allah’a sığındığımız dualara sanırım artık teknoloji kibri ve dijital kibirden korunabilme niyazını da dahil etmeliyiz.

Ya Selam!

18.05.2025

https://www.istiklal.com.tr/teknoloji-kibri-ve-dijital-narsisizm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir