HEP öyle derdi; gül yüzlüm. Al yanaklım.
Ne kadar da yakışırdı diline anlatamam. Sanki dilinde de güller açardı.
Dede ile torun arasındaki bu sevgi dili ısıtırdı beni. Gece uykuya yattığımda hep gözümün önüne gelirdi. Bir tebessüm belirirdi yüzümde. Uykuya dalardım.
Huzurla uyanışımın sebebi buydu. Kimseler bilmezdi. Bir ben bilirdim bunu.
Büyüdüm sonra…
Dilimdeki kelimeler aynıydı. Sevdiğimi böyle severdim. Küçük bir değişiklik yaptığım olurdu kelimeler üzerinde. Yanağı al derdim, al yanaklı yerine.
Kimi zaman ise gülru.
Böyle seslenmek hoşuma giderdi. Hem dışıma hem içime seslenmiş gibi hissederdim gülru dediğimde.
Gönlüm tefsir ederdi sonra. Hümeyra derdi.
Ve daha neler, neler.
Seni gördüm ya dün.
Gözlerin yanaklarınla âhenk içinde cilveleşmişti güneşin sabah cama vuruşu gibi.
İçime düştü bakışın.
Tebessümün.
Yanağın al al oluşu.
Al yanaklım diyesim geldi diyemedim.
Gül yüzlüm demek istedim o da olmadı.
Yanağı al demeyi denedim, başaramadım.
Gülru demeyi denedim, sonuç alamadım.
Ama ne demek istediğimi anladığını anladım.
İşte o zaman şebnemin düştü gözlerime.
Ve…
Ve hepsini söyledim bir bir.
Dilersen yine söylerim. Yanağı al derim. Gül yüzlü derim. Gülru derim.
Sen iste yeter ki.
Ben sana neler derim!
25.06.2018