KAYAN yıldızları gördün mü hiç diye söze girdi. Görmem mi emmi, elbet gördüm diye cevap verdim.
Henüz ergen yaşlarımızda bazı mevsimler çoban sebebini bilmediğim şekilde erkenden bırakırdı sürüleri.
Biz gençler kısa bir süre sonra onları harmana çıkarıp otlatırdık.
Bizim için tadına doyulmaz bir neşe kaynağıydı. Neden öyleydi bilmiyorum ama öyleydi.
Gökyüzünün daha bir farkına varırdık. Yıldızları görürdük. Hatta sayma çılgınlıkları da yapardık.
Şaşırır bir daha sayardık. Yorulana kadar bir daha, bir daha.
Düşen yıldızları gördüğümüz de olurdu.
Şaşakalırdım. İçimde tarif edemediğim bir ürperti meydana gelirdi. Heyecanlanır bağırarak haber verirdim yanımdakilere…
Biri ölmüş derdik. Birinin yıldızı kaydı bu dünyadan şeklinde düşünürdük. Bunun bir aslı, esası var mı bilmezdik.
Günün önemli olayı olurdu bizim için. Eve döndüğümüzde paylaşmadan edemezdik. Konunun ertesi güne taşıp konuşulduğu zamanlar da az sayılmazdı.
Bunlar geçti hatırımdan hızlıca. O sebeple bilmem mi dedim hemen.
Emmi devam etti. Gökyüzü tek değil biliyor musun dedi, tek değil. Çok var.
Sende var, bende var. Hepimizde var yani.
Gönlümüz engin bir gökyüzü diye devam etti. Buradaki yıldızlarını tanı, belle. Yerlerini iyi tayin et. Zaman zaman kontrol et. Parlaklıklarına odaklan, gözle onları.
Işıkları azalanlar varsa fark et onları. Müdahale et.
Gönül göğündeki yıldızların ışıklarının azalmasına müsaade etme. Eğer onlarda bir eksilme varsa bu senin onlara yeteri kadar sevgi ve ilgi göstermeyişinden olabilir. Eğer bunu yapmazsa yıldızların azalır. Kayarlar, düşerler.
Hiçbir cümlesini kaçırmadan dinledim. Su gibi içtim neredeyse. Bunun farkındaydı emmi.
Uzunca bir sessizlik oldu. Sonra seksen yıldır gönül göğümdeki yıldızlar hiç düşmedi dedi. Kaybettiğim hiç olmadı. Çünkü şu anda seninle gökyüzüne baktığımız gibi hep onlara baktım. Sevgimi gönderdim. İlgimi hep sürdürdüm.
Yıldızların hep parlak olsun evlat dedi son cümle olarak ve yanımdan kalktı gitti.
Âmin diyebildim sadece.
Âmin.
30.07.2018