YORUM SAVAŞLARI

UĞUR CANBOLAT

“DÜNYADA ne çok savaş var” diyerek bir peşrevle söze girmek istemiştim.

Uzunca baktıktan sonra yüzüne tatlı bir tebessüm kondurarak “Say bakalım, nelermiş bunlar?” diye sormuş bende uzun uzadıya sıralamıştım.

Çocukluğumuzda başlayan kıskançlık savaşları.

Ebeveynden daha fazla onay alma savaşları.

Daha sonraki yıllarda “Beni görün, ben de varım” savaşları.

Sonrasında eğitimde öne geçme ve herkesi geride bırakma savaşları.

En iyi puanlarla diploma ve sertifika alma savaşları.

İş başarısı savaşları.

Çevredeki en güzel kızın gönlünü çalma, en yakışıklı delikanlının dikkatini çekme savaşları.

En çok mutlu olma savaşı.

En fazla parayı kazanma savaşları.

İyi evde oturma savaşları.

Her yıl aracını yenileme savaşları.

Kariyer basamaklarını hızlıca tırmanma savaşları.

“Ben senden hatta herkesten daha iyiyim” savaşları.

“Benim çocuğum senin çocuğunu döver” savaşları.

Gardrop savaşları.

Her yıl en lüks ve pahalı yerlerde tatil yapma savaşları.

Benlik, senlik savaşları.

Aile asilliği savaşları.

Irk ve üstünlük duygusu savaşları.

Daha fazlasını saydırmayın burada, hepinizin yakinen bildiği savaşlardı işte ustanın sorusuna mukabil dile getirdiğim.

Hepsini dinledi ve ağzından şu cümle döküldü: “Bir de yorum savaşları”

HAFIZAMIZIN mahzenleri bu savaşların tortularıyla dolu.

Birazcık eşeleyecek olsak kim bilir karanlık köşelerde saklanmış daha başka ne kavgalar çıkacak gün güzüne?

Ama kırk yıl düşünsem “Yorum savaşları” hatırıma gelmezdi.

HEPİMİZİN bir felsefesi var.

Herkesin bir düşüncesi var kendisine özgü ve özgül ağırlığının olduğunu düşündüğü.

Hepimizin bir dini var aynı olan ama yoruma gelince iş tamamen başkalaşıyor.

Üstünlük ve tutarlılık iddiaları devreye giriyor.

Hepimizin bir evliyası var kâinatı elinde tutan ve nasip dağıtan…

Birimizin şeytan dediğine aynı ölçülere sahip olmamıza karşın diğerleri melek diyebiliyor.

Bizim sevap dediğimize prensipler tek olmasına rağmen yekdiğeri rahatlıkla günah damgası vurabiliyor.

Yani beyaz diye bir kavram var herkesin zihninde ama hepimizin beyaz tanımı farklı.

Ve beyazlarımız başka.

Elimizdeki kitap bir ve aynı ama anlamlandırmalarımız farklı.

Herkes kendi sözünü yani yorumu daha değerli, daha kurtarıcı, daha kapsayıcı görüyor.

Bu elbette bir yere kadar tolore edilebilir ancak kimse kendi yorumunu yorum olarak kabul etmeye yanaşmadığından “Hakikat” olarak pazarlıyor.

Tek ve yegâne doğru olarak sunuyor.

Ne oluyor peki, sonrasında?

Bu anlayışa göre diğer tüm yorumlar “Hakikat dışı” oluyor, sapkın sayılıyor.

Kelimeleri ileride kendi işlerine yarayacak, emellerine uygun düşecek şekilde anlam çarpıtmasına tâbi tutuyor.

Bunun da elbette yıkıcı bir neticesi bulunuyor; şiddet.

Hakikati tekelinde sananlar şiddet üretiyor.

Diğer yorumları bastırmak için çareler arıyor, hatta saldırıya geçip savaş açıyor.

GERÇEK ile yalan aynı yatakta uyuyabilir mi?

Hak ile bâtıl sarmaş dolaş olabilir mi?

Adalet ile zulüm aynı terazide eşitlenebilir mi?

Helal ile haram aynı anda bir kalbi mekân tutabilir mi?

Demem o ki; yorumun, yorum olduğunu bilip kabul ettiğimizde siyah ile beyazı dövüştürmekten vazgeçebiliriz.

Doğru yalnız benim elimdedir yanlış fikrini çöpe atabiliriz.

Ve Kur’an-ı Kerim’in kesin bilgisi ile Sevgili Peygamberimizin mübarek ve muhteşem örnekliğinde buluşabiliriz.

Yorumun fedaisi ve savaşçısı olmaktan kendimizi kurtarıp boynumuzu hakikate sadakatle eğebiliriz.

Ya Selâm!

03.11.2022

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/yorum-savaslari/719825

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir