28.ci Sene-i Devriyesinde Haluk Nurbaki

İLİM ve maneviyat dünyamızın sönmeyen yıldızlarından Dr. Haluk Nurbaki Hocamız gençliğin imanını türlü tuzaklarla çalmak isteyen sahtekâr hokkabazlarla ilim kılıcıyla savaşarak hilelerini bozuyor ve gençleri gönlün sükûnetli sahasına alıyordu. Bu toprakların mayalanmasında Fahr-i Kâinat Efendimizin sevgisi enerjisini maharetle kullanıyordu. Akıl ve kalbin ortak hareketini temin edip şirkten arınmış bir imanı anlatarak şerre hakikatli tokatlar atıyordu. Bu uğurda tüm platformları kullanıyordu. Gazete yazıları, radyo programları, televizyon söyleşileri, kürsü vaazları ve halka açık konferansları ile zahiri hekimliğinin yanı sıra gönüllerin ve ruhların şefkatli tabipliğini hünerli anlatımlarıyla icra ediyordu. Mü’minlere karşı merhametli ilim münafıklarına ve müşriklere karşı şeditti. Çok sevildi, okundu, dinlendi. Bir doktor ve gönül insanı olarak “İman Cesaretini” herkese korkusuzca gösterdi.

Aramızdan ayrılışının 28.ci sene-i devriyesinde oğlu Ahmet Veysi Nurbaki ile babası ve mürşidi Haluk Nurbaki’yi sizler için konuştuk.

UĞUR CANBOLAT

————————

Haluk Nurbaki hocamızın âlem-i cemale yansımasının bu sene 28.ci sene-i devriyesi, fizik varlığı ile gaybubeti arasında nasıl bir fark var?

-Malum fiziki varlık zaman ve mekâna bağlıdır, yani fiziki varlıkla iletişim kurmak belli bir saatte belli bir mekânda buluşmayla mümkün olur. Ancak insan dünyasını değişince beden kalıbından kurtulur, böylece kabiliyeti ölçüsünde âlemlere yansır. Nurbaki de bu âlemi terk ettikten sonra dostlarıyla irtibatı kesmedi tabi, Rabbimin lütfettiği ölçüde.

Gaybubet dediğimiz bu görünmezliğe öğrencilerini ve sizi alıştırmış mıydı?

-Öncelikli olarak gaybubeti bir ayrılık olarak değil de bir mekân değişikliği, ölümsüz âleme bir geçiş olarak anlatırdı. Her öğrencisiyle farklı himmet ilişkisi vardı. Yani genel olarak tüm öğrencilerine anlattığı konular, kavramlar olduğu gibi kişilere özgü yol gösterimi, telkinleri ve öğretileri vardı. Âlem-i cemale yansıdıktan sonra öğrencilerine ve kendisinden ilim öğrenmek isteyenlerin gönlüne daha kolay yansıyabileceğini söylemişti. Bazen insanlara rüyalarında telkinde bulunuyor, bazen de akıllarına takılan bir sorunun cevabını bir iletide bulabiliyorlar, bazen de sorunun cevabı gönüllerine bir ilham gelerek cevaplanıyor. Nurbaki’yi bu âlemde ruberu görmeyen çok insana denk geldim. Kitaplarını okumuş, sohbetlerini dinlemiş Nurbaki ekolünü özümsemiş ve kendilerini Nurbaki’nin ihvanı olarak tanımlamışlar ve Allaha Nurbaki’nin anlatımlarıyla yaklaşmışlar. Son derece saf, son derece samimi ve canı gönülden duygularla Fahr-i Kâinat Efendimize ve onun çizgisine gönül vermişler.

Elbette hiç unutmuyorsunuzdur ama size en çok kendisini hangi konularda aşikâr ediyor?

-Öncelikle şunu söylemeliyim ki bildiği her şeyi insanlara olduğu gibi aktardı. Hiçbir bilgiyi kendine saklamadı. İslamiyet’in temel taşlarını sıraladı ve üstüne öğrencilerinin durumlarına göre bina çıktı. Mânâ ile kesin bir irtibatı vardı. Senin de bildiğin gibi radyo sohbetlerinde, konferanslarında bir noktaya bakar ve duraklamadan konuşurdu. İslamiyet’le ilgili bazı ince detayları yakalar ve naklederdi. Bizler de bunu nasıl fark etti, bunu nasıl anladı diye düşünür dururduk. Kitap ve sohbetlerindeki akıcı dile ve derinliğe baktığınız zaman bunun bir manevi himmet olmadan olamayacağını anlarsınız. Benim için bana aşikâr ettiği konulardan en çok dikkatimi çeken kabir ziyaretleri olurdu. Gerek aile kabristanına gittiğimizde gerek ağabey diye hitap ettiği mürşidi Faik amcamın kabrine gittiğimizde gerekse de Çifte Sultanları ve Hz. Hacı Bayram Veli’yi ziyaretimizde ve Hz. Veysel Karani’yi ziyaretimizde ayrı bir coşku, ayrı bir sohbet, ayrı bir huzur olurdu. Bunlar düzenli ziyaretlerimizdi.

Aile kabristanı dediniz…

-Evet. Aile kabristanında ise onlarla olan gönül sohbetlerini aktarır ve benim sormak istediğim bir şey varsa onu iletirdi. O velilerin, büyük zatların mekanlarına çok önem verir hepsini mekânlarında ziyaret ederdi. Ben bu noktayı çok önemli buluyorum. Çünkü bazıları oturdukları yerden onun için dua etmeyi yeterli görüyor ancak ben bunu yeterli görmüyorum. Bunun sebebi ise Nurbaki’nin mekanlara verdiği önemden geliyor. Senin de bildiğin gibi bir şehire varınca saatin kaç olduğuna bakmaksızın o şehrin mânâ sahibini ziyaret eder sonra gideceği yere giderdi.

Şu an fizik beden olarak yanınızda olsaydı en çok ne sormak isterdiniz?

-Varsayım olacak ama, Muaviye’nin dininden Hz. Muhammed’in getirdiği İslam’a nasıl geçeriz derdim. Bir de şu anki zaman diliminde yaşayan sahte şeyhlerin bir listesini isterdim. Ki tüm Müslüman dünyasıyla paylaşayım.

Hocamızın önemle üzerinde durduğu konulardan birisinin “İlim farzının terki” olduğunu biliyoruz. Bu devam ediyor mu yoksa olumlu yönde bir gelişme gözlüyor musunuz?

-Malum yaptığı Sûre ve âyet yorumlarında gerçek ilimin zaman ilerledikçe nasıl ortaya çıktığını, Kur’an’ın bu bilgileri 1400 sene önce bildirdiğini anacak insanoğlunun bunları kavramakta geciktiğini söylerdi. İlim de Kur’an’ın ön planda tutulduğu senelerde İslam dünyasının ne kadar ileride olduğunu anlatırdı. Kur’an’ı duvara asarsan, kafana göre yorumlarsan, gerçeklerin üstünü örtersen ilmen ilerleyemezsin derdi. İlim topluma farz olan bir şey olduğu için tüm İslam toplulukları bu farzı yerine getirmedikleri için hem geri kalmışlar hem de delalet çukuruna düşmüşlerdir. Dediğim gibi ilimin farz oluşu bir orucun farz oluşu gibi değildir. Oruç bireyseldir ilim ise toplumsaldır. Son yıllarda bu konuda batı dünyasında pozitif gelişmeler var. Özellikle sonradan Müslüman olan  (Kur’an’ı okuyarak anlayarak) gruplar bu konuda yani İslamiyet’in getirdiği ilim üzere istikrarlı çalışmalar yapıyorlar. Ki bu da bir umut kapısıdır.

Aynı şeyi döne döne söylediği “İnfak” hususunda da söyleyebilir miyiz?

-İnfak İslamiyet’in olmazsa olmazı. Bakara Sûresi net bir şekilde gayba iman, namaz ve infak diyor. Buna göre de sadece namaz veya sadece infak tek başına olamaz. Dolayısıyla, infak bir Müslüman için namaz kadar önemlidir. Ancak bizim toplumumuzda yeteri kadar üstünde durulmamış ve zekât veya sadakanın içerisinde kaynamış gitmiştir. Bir vaazında kendi diyor ki; Haluk Hoca da bu infaka amma taktı diyorsunuzdur ama âyet var, ne yapabilirim ki diyor. Yine başka bir vaazında adam ben şeyhim her şey bana malum oluyor dese de, keramet gösterse de namaz ve infakı yoksa inanmayın, beş para etmez demiştir.

İnfak Müslüman toplumlar için sadece maddesel bir katkı değildir (maddesel olan sadakadır), Rabbim sana lütfettiği her şeyi diğer Müslümanlarla paylaşmaktır. Bu paylaşım aklınıza ne geliyorsa içerir, yeri gelir bir gülümseme, bir hatır sorma, birinin kışın odununu temin etme gibi gibi…

Video sohbetleri yapıyordunuz bir süredir. Bu sohbetlerden beklediğiniz sonucu aldınız mı?

-Şöyle böyle diyebiliriz, amacımız Nurbaki’yi daha geniş kitlelere ulaştırmak olduğu için iki hafta da bir Nurbaki’ye dair diye bir program yaptık uzun süre. Bu programlar amaca belli bir katkı sağladı ama daha ötesine geçemedi, biz de sonlandırdık.

Hocamızın kürsü ve ev sohbetlerinden hareketle düzenlediğiniz kitap çalışmalarınız vardı değil mi? Nasıl bir ihtiyaçtan doğmuştu bu çalışma?

-İnsanlar bize ulaşıp kitap bulamadıklarını söylüyorlardı, biz de Damla Yayınevine yönlendiriyorduk. Ancak buradaki kitapların da çok büyük bir kısmı bitmişti, sonrasında insanları Nadir Kitaba yönlendirdik. Şimdi eski kitaplar piyasada tek tük kaldı. Biz de yaklaşık üç yıl önce yeni kitapları hazırlamaya başladık. Bu kitaplar camii vaazlarından derlenmiştir. Üç tanesini Nefes Yayınevinden çıkardık. “Rabbini Nasıl bilirsin?” kitabı 3 baskı yaptı. “Resulullah’ı Nasıl Bilirsin?” kitabı 2 baskı yaptı. “Kendini Nasıl bilirsin?” kitabı ise yakında 2. baskıya girecek.

Bir ilgi oldu yani, öyle mi?

-Evet, oldu. Bu üç kitap ve bu kitapların sosyal medyada tanıtımları tekrar Nurbaki’ye olan ilgiyi artırdı. Eskiden tanıyanlar için de bir hatırlatıcı oldu. Çok güzel yorumlar alıyoruz ve bu yorumları da sosyal medya platformlarında paylaşıyoruz. Nasip olursa planladığımız 12 kitap daha piyasaya çıkacak.

Harika bir müjde bu. Adını neden “Kur’an Hakikatleri Serisi” olarak koydunuz ve nasıl devam edecek?

-Bunların hepsi sûre yorumları olduğu için bu ismi verdik. Diğer sûre yorumlarıyla da bu seri devam edecek. Bu ismi vermenin temel sebebi Kur’an hakikatlerinin gerçek anlamda ilmi boyutlarla birlikte sunulmasıdır. Bu yorumlar da klasik tefsirlerin dışında bir değerlendirme sunulmuştur. Diğer bir seri de “Namaz Hakikatleri Serisi” ve “İnsan Hakikatleri Serisi” olacak inşallah.

İlk üçlemenin üçüncüsü “Kendini Nasıl Bilirsin?” ismini taşıyor. İlk ikisinin ismini düşünürsek kişi Rabbini ve Efendimizi bilmesi sonrasında mı kendisini bilebiliyor?

-Evet, insanın kendini bilebilmesi için önce Rabbini anlaması, bilmesi lazım sonrada, Resulullah’ı bilmeli ki kendini bilebilsin.

Kitaplara ulaşabilme sorunu çözülebildi mi peki?

-Eski kitaplarda ciddi sorunlar var, nadir kitapta olan bazı 2. el kitaplara fahiş fiyat koymuşlar. Yeni serinin ilk kitabı “Namaz ve Ötesi” olacak inşallah. Allah nasip ederde planladıklarımızı devreye alabilirsek toplamda 15 kitaplık bir külliyat olacak ve dostların İslamiyet’i anlayış ve yaşayış tarzına çok büyük katkısı olacak.

Nurbaki hocamızın kürsü sohbetleriyle yazı dilinin farklı olduğunu düşünürsek bu iki farklı tarzı kitaplarda nasıl buluşturdunuz?

-Evet bu çok önemli bir konu, burada yazı dili ve konuşma dili farkı olduğu gibi âyet yorumlarının da farkları vardı. Şöyle ki; sûre yorumlarının enfüsi açıklamaları ağırlıklı olarak vaazlarda, zahiri yorumları ise ağırlıklı olarak kitaplarda yer almaktadır. Bu toparlamayı Nefes Yayınevi editörü Çiğdem Hanım, bizim “Nurbaki İlim Platformu” Koordinatörü Hüseyin Şensu ve ben yapmaya çalıştık. Bir kitabın baskıya hazır hâle gelmesi en az altı ay alıyor. Bu noktada şunu da belirtmek isterim ki, ilk  üç kitap İngilizceye çevriliyor. Çeviriyi yapan arkadaşlar New York da. İlk kitabın yarısından çoğu bitti, nasip olursa bu yaz tamamlanmış olacak. Bu İngilizce kitaplar Fons Vitae yayınevinden çıkacak. Bu noktada da 2. kuşak kuzenim İkbal’in çok büyük katkıları oldu.

Eski sohbetlerine ulaşmak isteyenler için bir adres var mı?

-Youtube da Haluk Nurbaki kanalı var. Burada epeyce bir sesli yayın var. Ayrıca nurbaki.org sitesinden de epeyce bilgiye ulaşabilirler. Bunlara ilaveten FaceBook ve Instagram’da da düzenli yayınlarımız var. Arzu eden dostlar buralardan erişebilir. Ayrıca nurbaki.org sitesi düzenli olarak kitap satıcılarını izliyor. Çıkan üç kitap hangi sitede en uygun fiyata ise o siteyi tavsiye ediyor.

Çalışmaları yoğun biçimde sürdürüyorsunuz anlaşılan…

-Evet, Rabbim imkân verdiği ölçüde kitap yayınlarına devam edeceğiz. Ayrıca yine sosyal medyada sesli yayınlarımız da var spotify gibi yerlerde. Bunu da İstanbul gibi büyük şehirlerde trafikte olan dostlar için düşündük. İsteyen dostlar bu platformların hepsinden Nurbaki’yi takip edebilirler

28.05.2025

https://www.istiklal.com.tr/28-sene-i-devriyesinde-haluk-nurbaki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir