Deprem Kentleri Teknoloji Kullanılarak Yatay Mimari ile Kurulmalı!

UĞUR CANBOLAT

Milletimiz tarife sığmayacak bir acının içinden geçiyor. Yardımlaşma ruhunu içselleştiren bu toprakların insanları âdeta yekvücut oldu, yaralara sarmaya çalışıyor. Diğer yandan bilindiği gibi her gün uzmanlar konuşuyor, yorum yapıyor ve önerilerde bulunuyor. Bilim adamlarına her zamankinden daha fazla kulak vermemiz gereken bu zaman diliminde ne yazık ki, şehir plancılarına yer verilmiyor.

Bu eksikliği gidermek için alanın önemli bilim insanlarından Doç. Dr. Okan Murat Dede’ye sorularımızı yönelttik ve önemli cevaplar aldık.

Yönetim sorumluluğu taşıyan herkesin duymasını istediğimiz bu söyleşiyi dikkatinize sunuyoruz.

UĞUR CANBOLAT

___

Hocam asrın felaketi olarak sunulan son yaşadığımız depremi mesleğiniz açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Gerçekten asrın felaketi demek yanlış olmaz. Sadece 9 saat arayla ve birbirine kuş uçuşu yaklaşık 80 kilometrelik mesafe içinde birbirinden bağımsız 7,8 ve 7,6 şiddetinde iki depremin olması, bu işin uzmanlarınca dünyada daha önce gerçekleşmemiş bir felaket olarak adlandırılıyor. Çok üzgünüz. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve evsiz yuvasız kalan insanlarımıza da sabır, metanet ve kolaylıklar diliyorum. İnşallah devletimiz ve milletimiz bu felaketin derin etkilerini de en kısa zamanda atlatacaktır diye umuyorum. Mesleğimizin adı şehir planlama mesleği, bu deprem afetinde de en çok ve en ağır etkilenen yerleşim birimleri şehirler olduğundan bizim mesleğimizin doğrudan ilgi ve faaliyet alanı içinde yer alıyor. İmar planlama mesleki sorumluluğu sadece şehir plancılarında olduğu için bu konuda en başta konuşması ve yorumları alınan meslek sorumluları içinde şehir plancılarının da olması gerekmektedir. Kentsel kullanımların yer seçimleri, konut alanlarının yoğunlukları, dolayısıyla buna bağlı olarak konut alanlarında yer alacak binaların kat adetlerinin belirlenmesi, kentsel alanlar içinde açık ve yeşil alanların yer seçimleri, tüm kentsel kullanımları birbirine bağlayan ulaşım sistemlerinin güzergahları; yerleşmelerin imar planlarının yapımından sorumlu olan şehir plancıları tarafından belirlenmektedir. Bu yüzden özellikle deprem olmak üzere doğal afetlerin yıkıcı etkilerinin azaltılmasında, bunlar için gerekli tedbirlerin şehir ölçeğinde alınmasında şehir plancıları doğrudan sorumludurlar. Deprem felaketinin yaralarının sarılmasında, resmen enkaza dönen şehirlerin afete dayanıklı bir biçimde tekrar ayağa kalkmasında en öncelikli rollerden birini “şehir planlama” mesleği oynayacaktır.

“Şehir ve Bölge Planlama” nedir tam olarak?

-Şehir ve Bölge Planlama kentsel ve bölgesel ölçekteki mekânlar hakkında bugüne ve geleceğe dair kararları alan, bu kararları alırken doğa bilimlerinin yanı sıra sosyal bilimlerin farklı disiplinlerinden de destek alan bir mesleki disiplindir. Akademik olarak bu mesleğin öğretildiği bölümün adı Şehir ve Bölge Planlama Bölümü olmasına karşın, kişiler mezun olduklarında meslek olarak “Şehir Plancısı” ünvanını almaktadırlar. Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, şehir planlama mesleğinin ilgi alanı kentsel mekân ve kentsel mekânın düzenlenmesi olmakla beraber odak noktası sadece fiziki bir planlama değil, toplum ve toplumsal yaşamın geleceğe yönelik olarak fiziksel, ekonomik, sosyal, kültürel açılardan planlanmasıdır. Toplumu oluşturan en küçük birim tek tek bireyler olduğuna göre, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, insan unsuru yoksa planlamanın da bir anlamı olmaz. Bununla birlikte Şehir ve Bölge Planlama açısından ülkemizde belirtmem gereken çok önemli bir gerçeklik bulunmaktadır.

Nedir o?

-Türkiye’de şehir plancıları aslında şehir planları değil, imar planı yapmaktadırlar. Halbuki şehir planlama kavramı, imar planlama kavramına göre çok daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Yukarıda da belirttiğim gibi imar planlama kavramı işin sadece fiziki boyutunu göstermektedir. Esasen bu konuyu daha çok açmak istersek, felsefi boyutu çok derin ve büyük olduğundan dolayı tüm röportaj zamanımız sadece bu soru için gidebilir. Siz de tamam derseniz diğer sorulara geçebiliriz.

Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğrencilerinize neler öğretiyorsunuz? Yani şehir planlama eğitimindeki ana unsurlar nelerdir?

-Bu soruya iki boyutlu olarak cevap vermem gerekiyor. İlki dersler ve ilgili olduğu konular, ikincisi ise planlama ile alakalı olgular. İkincisinden başlayayım. Öncelikle şehir planlama mesleğini öğretmeye çalışıyoruz. Meslek öğretiminin yanı sıra, meslek etiğini, planlama mesleğini kamu ve toplum yararına yapmaları gerektiğini, diğer disiplinlerle koordineli biçimde çalışmaları gerektiğini öğretmeye çalışıyoruz. Son maddeye dayanarak ders konularına geçebilirim. Derslerimiz çok geniş bir yelpazeye dağılmış durumdadır. Ekonomi, sosyoloji, antropoloji, coğrafya, istatistik, demografi, imar hukuku, tasarım, ekoloji, arkeoloji, yol ve altyapı mühendisliği gibi disiplinler, bu geniş konulardan başlıcalarıdır.  

Biraz daha netleştirebilir misiniz?

-Elbette. Derslerden somut örnek vermem gerekirse, mesleğin inceliklerinin öğretildiği Stüdyo Dersleri, Topografya, Şehir Planlama İlkeleri, İmar Hukuku, Kent Ekonomisi, Kent Coğrafyası, İmar Bilgisi, Kentsel Koruma, İnsan Yerleşmelerinin Evrimi, Kentsel Analiz Teknikleri, Konut Alanları Planlaması, Ulaşım Planlaması, Kentsel Teknik Altyapı, Şehir Toplum Yönetimi gibi dersler ilk aklıma gelenlerdir.

Alanınız şehrin ihtiyaçlarını hangi parametrelere göre belirliyor?

-Şehir planlama ile uğraşan ve şehir plancısı olarak adlandırılan profesyoneller, ülkemizin şu anda yürürlükte bulunan planlama ve imar mevzuatına göre en üst ölçekten başlayarak çevre düzeni planı, nazım imar planı, uygulama imar planı hazırlanmasından sorumludurlar. Bu planların hazırlanmasında nelerin yapılması gerektiği başta İmar Kanunu olmak üzere Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği gibi hukuki belgelerde yer almaktadır. Bununla birlikte bunların anlatımı oldukça uzun olduğundan şu hususları belirtmeliyim ki, herhangi planlanan bir şehrin ihtiyaçlarının belirlenebilmesi için öncelikle geleceğe ilişkin nüfus kestiriminin doğru tekniklerle ve tutarlı bir biçimde yapılması gerekiyor. Sonrasında ekonomik durum ve istihdam durumu, özellikle planlama ile oluşturulacak yeni istihdam olanakları ve sayısı önemlidir. Bunların yanı sıra ilgili şehrin tarihsel geçmişi, yerel kültürüne bağlı olarak yaşam şekli ve alışkanları önemlidir. Sonuç olarak; nüfus yapısı, istihdam yapısı, ekonomik özellikler, sosyal yapı, tarihsel gelişim süreci ve kültürel özellikler, planlama disiplini içinde önemli parametrelerdir. 

Şehrin doğal yapısı ve zemin özellikleri planlama sürecini ne ölçüde yönlendiriyor uygulama aşamasında?

-Mevcut mevzuatımıza göre herhangi bir şehir parçasının jeolojik etütleri olmadan imar planı yapamazsınız. Bu durum çok net. Denebilir ki, o zaman çok sağlam olmayan zeminler üzerine neden yapılaşma yapılıyor? Jeolojik etüt raporlarının sonuçlarına göre önlem alarak planlar yapılıyor. Örneğin çok fazla katlı yapılaşma önerilmiyor veya teknolojinin kullanılması öngörülüyor. Doğrudan plan üzerinde görülmese bile, plan, plan notu, plan raporu bir bütün olarak ele alındığından alınması gereken tedbirler mutlaka plan notu veya raporunda yer almalıdır. Doğal yapı ve çevreye gelirsek, orman alanları ve nitelikli tarım alanları da kentsel gelişme açısından sınır teşkil ediyor. Herhangi bir yerleşmenin imar planı yapılmadan önce ilgili tüm kurum ve kuruluşlardan görüş alınıyor ve plan bunlara göre şekilleniyor. Örneğin, İlgili kurumlardan gelen görüşlerde alanın nitelikli tarım alanı olduğu ve yapılaşmaya açılmaması gerektiği gibi yönlendirici ve zorlayıcı görüşler geliyor.

Çalışacağınız alanın ekonomik şartları planlarınız üzerinde ne kadar belirleyici?

-Ekonomik şartlar bir alanın planlaması üzerinde başlıca belirleyicidir.  Çevre düzeni planından başlayarak diğer kademelerdeki imar planları yapılırken ekonomik yapının araştırılarak ekonomik şartların iyileştirilmesi, istihdam olanaklarının artırılması, ekonomik ve sosyal refahın artırılması planlamanın başlıca amaçlarından biri olmaktadır.  Basit olarak düşünmek gerekirse planlama faaliyeti insanın olduğu yer için yapılır. Ekonomisi çok kötü, istihdam imkânı olmayan, sürekli nüfus kaybeden bir yerleşim için planlama faaliyetinin temel amacı en azından doğal artışla artan nüfusu olduğu yerde tutmak için istihdam olanaklarını artırıcı, ekonomiyi iyileştirici politika ve stratejiler kurgulamaktır. Bu açıdan bakıldığında bu tür bir planlama faaliyeti fiziksel durumu belirleyen bir imar faaliyeti değil de daha çok bölge planlama faaliyetidir. Özellikle çevre düzeni planlarında bu tür kararlar alınmaktadır. Buna bağlı olarak da alt kademe Nazım İmar Planları ve Uygulama İmar Planları hazırlanmaktadır.

Şehir plancıları yapıların yapımının öncesiyle mi ilgilenir sadece?

-Şehir plancıları mevcut kanunların kendilerine verdiği yetki ile Stratejik Mekânsal Planlar, Çevre Düzeni Planları, Nazım İmar Planları ve Uygulama İmar Planlarının hazırlanmasından sorumludurlar.  Ölçek açısından bakarsak 1/250.000 ila 1/1.000 arasındaki ölçek aralığını kapsıyor bu sorumluluk. Uygulama İmar Planı şehir plancısının sorumlu olduğu son nokta olmasına rağmen, 1/500 ölçekli kentsel tasarım projelerinin hazırlanmasında da mimarlar ve peyzaj mimarları ile birlikte rol oynayabilirler. Bu ölçekten sonraki ölçekler ise artık yapı ölçeği olup başlıca sorumlu meslek erbabı “mimar”lardır. Sorunuza gelirsek; evet sadece yapıların yapımının öncesiyle ilgilenmekteyiz.

Plan yapım sürecinden sonra nasıl bir rol üstlenmelidir?

-İmar planlarının yapım sürecinden sonra, gelişmiş ülkelerde belki de sürecin en önemli parçası olan fakat ülkemizde ne yazık ki ihmal edilen hatta hiç düşünülmeyen “izleme” yani yabancı dildeki söylenişi daha çok bilinen “monitoring” süreci gelmektedir. Planlar ne kadar iyi olursa olsun izleme süreci planların uygulanmasının kontrolü açısından en önemli süreçtir. İmar planlarından sonra imar programları hazırlansa da, izleme süreci zayıf olduğundan bu imar programlarının doğru uygulanıp uygulanamadığı ve planların toplumsal açıdan etkinliği tam anlamıyla ölçülememektedir. Bu yüzden plan hazırlama safhasından sonra izleme süreci için şehir plancılarına önemli görevler verilmelidir.

Planlama çalışmalarına tasarım ve estetik kaygılar ne ölçüde yön veriyor?

-Planlama çalışmalarında tasarım öncelikli bir amaçtır. Aslında sadece bir amaç değil aynı zamanda da planlama içinde bir araçtır. Mekânsal bir düzenleme için tasarlamak gerekmektedir. Tasarım bu bağlamda düzeni sağlar. Tasarım ve estetik kaygı aynı zamanda kentsel mekânda yer alacak fonksiyonların daha düzenli ve birbiri ile uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlayacaktır. Bu yönden bakılırsa tasarım ve estetik kaygılar kentsel fonksiyonların düzgün çalışmasını sağlayan mekanizmalar olarak önemlidirler. Bununla birlikte tasarım prensiplerini planlama prensiplerinden ayrı düşünemeyiz. Aynı şekilde işleyen mekanizmalardır. Her iki süreçte de sırasıyla problemin tanımlanması, bilgi toplama, analiz etme, yaratıcılık ve buluş, çözüm bulma ve uygulama safhaları yer almaktadır.

Yeniden imar edilecek bir şehrin kültürü, demografik durumu planlarınıza nasıl yansıyor?

-Öncelikle planlanacak bir yerleşim için en önemli değişken nüfus değişkenidir. Plan, tabir yerindeyse nüfus için yapılır. Plan içinde oluşturulacak tüm fonksiyonlar, konut yoğunlukları, istihdam olanakları, ticaret, turizm fonksiyonları, eğitim, sağlık gibi hizmet fonksiyonları, ulaşım sistemleri hakkında verilecek olan tüm kararlar nüfus değişkenine bağlıdır.  Küçük ölçekli bir yerleşim ile büyük şehirlerin planlama özellikleri mutlaka birbirinden farklı olacaktır. Basit bir örnek vermek gerekirse kentler çok büyüdükçe klasik otobüs sistemine dayalı toplu taşım sistemleri yeterli olmamakta, raylı sistem gereksinimleri ortaya çıkmaktadır. Kültür olgusuna gelirsek; mekânsal farklılaşmaları oluşturan en önemli öge kültür ögesidir.

Teknoloji geri olmasına karşın, eski insanlarımızın yaptığı yapılar neden daha sağlam?

-Hem daha sağlam hem de daha kullanışlıydı. Bunun sebebi kültür’dür. Çok uzun yılların birikimi ile tecrübe edilmiş ve yaşam içinde uygulanan her sistem kültürün bir parçasıdır. Kültür farklılıklarının mutlaka plana yansıması gerekir. Eğer yansımazsa, yerel kültürleri ve gelenekleri birbirinden çok farklı yerlerde, örneğin, Mardin’de, Rize’de, Mersin’de, İzmir’de, Edirne’de hep birbirine benzeyen, kimliksiz, sırf rant uğruna katlar çıkılmış apartmanlar karşımıza çıkmaktadır.

Bir şehir plancısının temel ahlaki sorumluluğu nedir?

-Şehir plancısının birçok sorumlulukları bulunmaktadır. Bunların her biri birbirinden değerli sorumluluklardır. Bir öncelik sıralaması yapmak oldukça zordur. Bununla birlikte temel ahlaki sorumluluğu diğer her meslekte olduğu gibi doğru ve dürüst olmak, kendi çıkarları veya başka tür çıkarlar doğrultusunda mesleğinin kendisine verdiği yetki ve sorumlulukları kötüye kullanmamaktır.

Diğer sorumluluklarını da başlıklar halinde alabilir miyiz?

-Tabi. Halka hizmet; toplumun esenliği ve kuşaklar ötesi yararların gözetilmesi, planlama sürecinin doğru yönlendirilmesi, kamusal yararlara bağlılık, karar çevresi karşısında mesleki bağımsızlığın korunması, kamu yararı ve özel mülkiyet ilişkisinde sorumluluklar; özel mülkiyet hakları karşısında tarafsızlık, bilimsel temele dayanma, diğer disiplinlerin bilgisinden yararlanma, kapsamlı ve bütüncül yaklaşma sorumluluğu, risklerin ve belirsizliklerin giderilmesi sorumluluğu, kamusal kaynakların korunması ve geliştirilmesi sorumluluğu.

Kentlerin planlama sürecinde hangi uzmanlık alanları hangi aşamalarda sürece dâhil olmalı?

-Çevre Düzeni Planı, Nazım İmar Planı, Uygulama İmar Planlarının hazırlanmasından şehir plancıları sorumlu olmakla birlikte, planlama olgusu aslında çok boyutlu ve çok disiplinli bir olgudur. Planların üzerine işleneceği halihazır haritaların yapımı harita mühendislerinin sorumluluğundadır. Şehir planlarının olmazsa olmaz şartı olan jeolojik etüt raporlarını hazırlayanlar jeoloji mühendisleridir. Plancının ihtiyaç duyduğu sayısal verileri kullanılabilir hale getirenler istatistikçilerdir. Şehirlerin ekonomik analizlerinin yapılmasında şehir plancısının danıştığı ve beraber çalıştığı meslek kişileri ekonomistlerdir. Kentlerin sosyal yapılarının çözümlemesinde sosyologlar şehir plancılarının yol göstericisidir.  Şehir planlarındaki açık ve yeşil alanların tasarımını yapan peyzaj mimarları olmaktadır. İmar planı sonrasında parselasyon planlarından sorumlu meslek grubu harita mühendisleri ve haritacılardır. Yapılaşma koşullarına göre binaların tasarımlarını yapan mimarlardır.

Ulaşım ve altyapı sistemi şehir planlama sürecinde hangi yaklaşımlarla ele alınıyor?

-Çok rahatlıkla diyebiliriz ki, bir kentin omurgası ulaşım sistemidir. Nasıl ki bir insan ancak omurgası sayesinde ayakta durabiliyorsa, şehirler de ulaşım sistemleri ile birlikte etkinliklerini sürdürebilirler. Aynı şekilde altyapı sistemleri için de, şehrin damarları diyebiliriz. Bu sistemlerde oluşan bir aksaklık tüm şehrin sağlık koşullarının bozulması için bir vesiledir. Bu denli önemli olan bu sistemler de imar planlama kapsamı içinde ele alınmaktadır. Halbuki özellikle nüfusu kalabalık metropoliten alanlarda ayrıca bir ulaşım planlamasının ve altyapı planlamasının da mevzuatta zorunlu olmamasına rağmen yapılabildiğini görmekteyiz. Esasen tüm yerleşmelerde bir ulaşım ve altyapı planının da imar planı ile eşgüdümlü olarak hazırlanması gerektiğini düşünüyorum.

Günümüzde şehir plancılarının iş olanakları ve çalışma alanları nerelerdir?

-Şehir plancılarının iş olanaklarını kamu kesimi ve özel sektör olarak ayırmak mümkündür. Kamuda; başta her kademeden belediyelerde olmak üzere, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve aynı bakanlığın il müdürlüklerinde, Büyükşehir Belediyesi olmayan illerde İl Özel İdarelerinde, Kalkınma Ajanslarında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve aynı bakanlığın il müdürlüklerinde, Tarım ve Orman Bakanlığı ve aynı Bakanlığın il müdürlüklerinde, Karayolları, Devlet Su İşleri, Toplu Konut İdaresi, AFAD, TCDD gibi kamu kurumlarında ve bu kurumların il teşkilatlarında iş bulabilirler.  Kamu kesiminin yanı sıra, özel sektör olarak, şehir planlama büroları da şehir plancıları için önemli oranda istihdam olanağı sağlamaktadır. Şehir planlama bürolarının yanında, kısıtlı sayıda şehir plancısı istihdam etseler de; peyzaj mimarlığı büroları, mimari bürolar ve büyük inşaat firmaları da özel sektör iş olanakları arasında yer almaktadır. Ayrıca şehir plancılarının, akademisyen olarak çalışma, bankalarda, oda temsilciliklerinde, sivil toplum kuruluşlarında çalışabilme imkânları da bulunmaktadır. Gerekli sınavları verdikten sonra gayri menkul değerleme uzmanı olarak da çalışabilirler.  

Belediye ve bakanlıklarda çalışan meslektaşlarınız ne kadar etkili olabiliyorlar? Yani mesleğinizin önemi kamuda yeterince anlaşılmış mıdır?

-Planlama genel çerçevede baktığınızda kamusal bir iş, kamu yararına bir faaliyet olduğundan kamu kurumlarında ve özellikle belediyelerde olabildiğince çok sayıda şehir plancısının görev alması gerekmektedir. Kamu kurumlarında gerekli sayıda şehir plancısının çalıştırılmamasının yanı sıra ne yazık ki meslektaşlarımızın bu kurumlarda çok fazla bir etkinliği de bulunmamaktadır. Çünkü belediye bünyelerinde kadrolu şehir plancıları olmasına rağmen, belediyeler imar planlarını özel bürolara ihale etmeyi tercih etmektedirler. Mevzuat buna müsait. Planlama faaliyeti, oldukça maliyetli, uzun süreçli ve mesuliyeti yüksek bir iş olduğundan belki bu tür bir yola başvuruyorlar. Hazırlanan planlar Belediye Meclisinden geçerek yürürlüğe giriyor. Belediye Meclisi kabul etmediği takdirde plan düzeltiliyor. Bu açıdan bakarsanız başta belediyeler olmak üzere kamu kurumlarında çalışan şehir plancılarının çok fazla fonksiyonları ne yazık ki yok. Özel bürolarda da tabi ki ilk odak noktası para kazanmak olduğu için hukuki mevzuatın sınırları içinde işlerini yapıyorlar fakat Belediye Meclis kararlarına karşı gelme şanslarının çok fazla olmadığını söyleyebiliriz. Bu açıdan bakarsak, şehir plancılarının sadece imar planı hazırlama yetkilerinin yanı sıra bu planı sürdürebilme ve plan kararlarını uygulama yolunda daha fazla yetkili olmaları gerekiyor.  Bir de planlamada “katılım” olgusu var. Halkın katılımı sadece planlar askıya çıktığı zaman itirazlar şeklinde oluyor. Halbuki katılım olgusu çok farklı boyutları olan ve yönetişim kavramıyla birebir ilişkili bir konu. Halkın plana katılımında ve söz sahibi olmasında şehir plancıları yetkilendirilebilir ve aktif rol oynayabilirler. Böyle bir oluşumun da yakın zaman içinde gerçekleşmesi şehir plancılarının rollerini daha aktif hale getirecektir.

Yapıların denetimlerinde şehir planlamacılar görev alıyorlar mı?

-Hayır alamıyorlar.  Yürürlükte olan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’ne göre yapı denetimlerinde görev alan meslekler, tabi ki kendi alanları esas olmak üzere; mimarlar, inşaat mühendisleri, makine mühendisleri ve elektrik mühendisleridir.

Yıkılan deprem bölgesinde olduğu gibi yeni acıların yaşanmaması için alanınızın etkisinin arttırılması konusunda ne düşünüyorsunuz?

-Biraz önce de söylediğim gibi, planlara halkın katılımı doğrudan sağlanmalı ve şehir plancıları da bu yönetişim yapılanması içinde koordinatör ve sevk edici roller üstlenmeliler. Bu şekilde şehir plancılarının etkinliği artırılabilecektir.  Bunun yanı sıra mevcut planlama sistemi ile ilgili olarak, nasıl olabileceği ve olabilirliği hakkında çok fazla umudum yok ama şehir plancısı, mimar gibi teknik personellerin, imar planlarının nihayetlendirilmesi konusunda Belediye Meclisi üyeleri kadar yetkileri ve güçleri olması gerekmektedir. İlk söylediğim ve şimdi söylediğim bu tür bir yapılanma kamu yönetimi açısından adeta bir reform olur ama dediğim gibi bu tür konular şu an için ancak tartışmaya açılabilirler. Çünkü, mevcut bürokrasi ve mevzuat içinde pek mümkün bir durum değil. Bunların yanı sıra bu konuya eklemek istediğim bir başka durum ise, planın hazırlanması sonrasında plancının işinin bitmemesi, aksine peyzaj mimarları, mimarlar, yol mühendisleri, altyapı mühendisleri ile beraber çalışmaya ve planın uygulanmasını sağlamaya devam etmelerinin sağlanmasıdır. Gerek ulusal gerekse yerel ölçekteki her türlü karar verici mekanizmalarda şehir plancılarının görev almasının sağlanması için kanuni şartlar ve mevzuat düzenlemeleri yapılırsa, bu durum planlama etkinliğinin tüm toplum bazında hissedilmesi açısından olumlu bir rol oynayabilir. Liyakatli ve meslek etiği olan kişilerin öncülüğünde bilim ve teknik ön plana çıktıkça afetlerden dolayı oluşacak yeni acıların yaşanması riski minimuma indirgenecektir.

Yeniden inşa edilecek on şehrimiz için ne gibi önerileriniz olabilir?

-Sadece il merkezlerini değil, ilçe merkezlerini de sayarsak aslında on değil, onlarca şehir için cevaplayabilirim bu soruyu. Deprem sonrasında yapılacak son safha şehirlerin tekrar inşasıdır. Bu tekrar inşa süreci acele ile yapılmamalı, geniş kapsamlı düşünülerek ve doğru stratejilerle yapılmalıdır. Özellikle büyük alanlı şehirlerin tamamen boşaltılması ve farklı bir yere taşınması mümkün olmadığından, mevcut alanlarda zemin dezavantajlarına rağmen teknoloji de kullanılarak yatay mimari ile bu kentler tekrar kurulabilir. Bunu yaparken geniş yolların olmasına, açık ve yeşil alanların bol bir biçimde şehrin farklı mahallelerinde dengeli bir şekilde dağıtılmasına fiziki planlama içinde dikkat edilmesi gerekmektedir. Yeni gelişme alanları için ise zemin şartları değerlendirilmeli ve jeolojik olarak eğer varsa mevcut şehirlerin yakın çevresindeki sağlam zeminli alanlar seçilmelidir. Tabi ki, burada tek önemli olan sadece fiziki yapının düzenlenmesi değil, o şehirlerin tekrar cazibelerini artıracak ekonomik, sosyal önlemler de almaktır. Öncelikle o şehirlerde sanayi-ticaret-turizm gibi istihdamı artırıcı sektörler ile ilgili planlama kararları getirilerek şehirlerin tekrar canlandırılması gerekmektedir.  İstihdam artırıcı ve geliştirici önlemlerin yanı sıra, sosyo- kültürel alanların ve bu alanlarda sosyal ve kültürel aktivitelerin artırılması da planlamanın öncelikli amacı olmalıdır. Şehir planları içinde her türlü risk azaltıcı tedbirlerin de mutlaka ele alınması gerekmektedir.

OKAN MURAT DEDE KİMDİR?

Doç. Dr. Okan Murat Dede, 1969 yılında Erzurum’da doğdu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden, lisans derecesiyle 1991 yılında mezun oldu. 1994 yılında aynı üniversite bünyesinde Yüksek Lisans ve 1999 yılında da Doktora eğitimini tamamladı. 1992-2009 yılları arasında O.D.T.Ü, Gazi Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Bozok Üniversitesinde farklı akademik görevlerde yer aldı. 2009 yılından bu yana Amasya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 

22.02.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/deprem-kentleri-teknoloji-kullanilarak-yatay-mimari-ile-kurulmali/740161

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir