UĞUR CANBOLAT
AHLÂK-I HASENE erleri, hayatın tüm karmaşıklığının Kur’an-ı Kerim ile çözümleneceğine inanan kişiler arasından çıkarlar. Çünkü bilirler ki, vahyin hamili olan Fahr-i Kâinat Efendimiz hayatın tüm problemlerini Kur’an ile çözümlemiştir. Her türlü yaraya O’nunla neşter atmıştır.
Kendilik bilinci açısından bu seviyeye ulaşamamış kişiler Şanlı Nebi’nin muhteşem ahlakındaki örnekliği göremezler. İzinden yürüyemezler.
Bu temel prensibe sahip olan güzel ahlak yolcuları hayatın tüm sorunlarını bu ana kitap ile çözümlerler. Bunun için ise vahyi asıl olarak kabul ederek her meseleye onun gösterdiği şekilde bakarlar. Kitaba gerçek iman zaten ancak bu şekilde sabitlenir.
Meselelerini çözmeyen, müşküllerini halletmeyen, düştüğü kuyulardan çıkarmayan, ruhi marazlarına şifa olmayan, zihni karmaşıklıklarını vuzuha kavuşturmayan bir kitaba tam ve sağlam bir şekilde iman edilemez.
Kitabın bu işlevlerine ikna olmayan, bunu deneyimleyerek sonuçlar elde etmeyen kişiler inandığını söylediği kitaba müracaat etmeyen insan haline gelir ki, bu büyük bir iman zaafıdır.
Gerçekte inanmadığının delilidir. Zira Kur’an’ın sorun çözücü olduğunu bilmesi halinde ilk ve yegâne problem çözücü kaynağa tüm sorunlarını arz etmek durumundadır.
Bu, hayatı anlamak, kavramak açısından güzel ahlak yolcularının asla vazgeçmeyeceği bir yöntemdir.
Buna inanmayanlar ise hayatı ayrı Rabbimizin gönderdiği vahyi ayrı yerlere koyarlar ki, içinde bulunduğumuz en büyük bela budur.
Müslümanlar olarak fırkalara bölünmüş olmak, ihtilafları çoğaltmak, meşrebinin elindekini kutsayıp onunla yetinmek Kur’an’ın aslında bir hayat kitabı olarak benimsenmediğini sadece sevap kazanmak ve oluşturduğu taraftarları bununla tutmaktan başka bir anlam taşımaz.
Kur’an-ı Kerim’in bir adının Furkan oluşu ve yine aynı isimle bir sûrenin bulunuyor olması O’nun ayrıştıran, her şeyi yerli yerine koyan, Hak ile batılı tefrik eden ve tüm sorunlara bu özelliği ile çareler sunduğunun en güçlü bir delilidir.
Kur’an çözücüdür.
Bizi şirkten çözerek tevhide bağlar. Nifaktan çözerek infaka iletir.
Münafıklıktan bağımızı kopararak sadakate isal eder.
Sahte kurtarıcılardan arındırarak vahyin çözümleyici umdeleriyle tanıştırır.
Hezeyanlarımızı bertaraf eder. Vartalarımızdan çekip çıkarır.
Ruhi bunalımlarımızı sona erdirerek huzura taşır.
Çelişkilerimizi ortaya koyduğu ilkelerle ortan kaldırır ve zihni karmaşadan asude kılar.
İyilik ve kötülük sorunsalını izale eder.
Fesadı ve bozgunculuğu tarif ederek bunlardan beri durmamızı öğütler.
Nebi’lerin kıssaları ile psikolojik ve sosyolojik hallerimize, duygu durumlarımıza açıklık getirir.
Kısacası hayatı anlamamızı, kavramamızı temin ederek doğruluk ve adalet üzere yaşamamızın yollarını hakikatli bir rehber olarak gösterir. Kendisinin “Hüda” olarak sunulması zaten bu demektir.
Ey hakikat yolunun hayatı Kur’an ile anlamaya çalışan kutlu yolcusu!
Sende eğer güzel ahlak yolcuları gibi bu yönde ilerlemek istiyorsan vahyin çözümleyici oluşuna inanıp güvenmeli ve bunu değişmez bir sabite haline getirmelisin.
Kur’an’ı anlayıp kavramaya başladığında tüm kitapları Kur’an’ı anlamak için okuduğun düşüncesinden vazgeçecek bütün kitapların ve hayatın sadece Kur’an ile anlaşılabileceği idrakine ulaşacaksın.
Kur’an’ı anlamadan hiçbir şeyi asla anlayamayacağın şuuruna erişeceksin.
Kur’an’ı anlamadan hayatı anlayamayacağın yüksek idrakine erdiğinde ve buna tam olarak güvendiğinde gerçekten işte o zaman Kitaba iman etmiş olacaksın.
Anlaşılmayanların Kur’an ile anlaşılacağı, karanlıkların ancak O’nunla aydınlanacağına kâni olduğunda güzel ahlak yolunda yürümenin lezzetini kalbinde duyacaksın.
05.12.2024