UĞUR CANBOLAT
NE YAZIK Kİ bildiğimizi sandığımız pek çok şeyi bilmiyoruz.
Bu fena bir yanılsama…
Elinize bir kitap geçer ve bu algıyı alt üst eder.
İşte bugün siz değerli istiklal Gazetesi okuyucularına sunduğumuz bu söyleşi aynı görevi üstlenecek. Okuduğunuzda meğer ne çok şeyi kaçırmışız diyeceksiniz.
Roman dikkatli bir yaklaşım ve kılçıksız bir Türkçe ile yürek katılarak yoğun bir emekle vücuda getirilmiş.
Kendisini dikkatle takip ettiğim değerli romancı İkram Arslan roman hakkındaki sorularımızı içtenlikle cevaplandırdı.
___
İmam Şafii hakkında bir kitap, dahası bir roman yazma fikri nasıl doğdu?
-Türkiye’de Şafii mezhebine mensup hatırı sayılır miktarda insan var malumunuz. Ama bu mezhebin kurucusunu, tesis edenini anlatan yeterli miktarda kitap yok ne yazık ki. Mezhepleri konu alan kitaplarda ya da biyografilerde özet denecek miktarda bilgi yer alıyor, hepsi o kadar. Onu da zaten çok az insan görüp okuyabiliyor. Mezhebe bağlı olmanın yanı sıra, İmam Şafii ehlisünnet imamlardan bir tanesi… Üstelik İslam hukukunun sistematiğini oturtan imam olması hasebiyle söyledikleri önemli olan birisi İmam Şafii…
İslam hukuku ne demek? Ve İmam Şafii onu nasıl oturtmuş?
-Malumunuz üzere hukuk, insanların davranışlarını, fiillerini düzenleyen, yeri geldiğinde sınırlandıran devlet tarafından belirlenmiş kurallar manzumesidir. Toplumun düzenini şekillendiren ve insanların uymakla yükümlü oldukları kurallardır. Bu kurallar belirlenmediği zaman birlikte yaşamaktan söz edilemez. Herkes kendi düzenini dikte etmeye kalkar. Bu da kaos anlamına gelir.
Aynı şekilde İslam hukuku da Kur’an’ın emirleri ve sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in uygulamaları, sözleri çerçevesinde oluşturulmuş hukuk sisteminin adıdır. İslam hukuku dediğimiz sistem, Müslümanların bütün hayatlarıyla ilgilidir. Aile hayatını, sosyal hayatını düzenlemekle kalmaz, şahsî hayatında uyması gereken kuralları da belirler. Bir yönüyle de ahlâki manzumeler bütünüdür.
Tam olarak İmam Şafii hazretlerinin rolü nedir?
-İmam Şafii’nin buradaki önemli rolü fıkıh metodolojisi konusundaki önemli çalışmalarıdır. Esasen ondan önce de fıkıh çalışmaları yapılmıştır ama, tabirimiz mazur görülsün, biraz dağınık durumdadır. İmam Şafii bunun esaslarını oturtması açısından önemli çalışmalar yapıyor, mebzul miktarda eser kaleme alıyor. Risale isimli kitabının bu konuda yapılmış ilk çalışma olduğu söyleniyor. Hayatının son dönemlerine doğru el-Ümm kitabını çıkarıyor ki bu oldukça detaylı ve hacimli bir fıkıh külliyattır.
İmam Şafii’nin fıkıhtaki hizmetini büyük müfessir Fahreddin Razi (ö. 1210) şöyle niteler: “Bilmiş ol ki! Usul ilmine nispetle Şafii’nin yeri, mantık ilmine göre Aristo’nunki gibidir. Aynı şekilde aruz ilminde Halil bin Ahmed’in yeri ne ise, usul-ü fıkıhta Şafii’nin mevkii odur.”
Burada bir parantez açıp sormak isterim. Az önce İslam hukuku demiştiniz, şimdi fıkıh diye nitelediniz… İkisi aynı şeyler mi?
-Her ikisi birbiri yerine kullanılmakla beraber aralarında şöyle bir nüans olduğu ifade edilebilir: Fıkıh teori, İslam hukuku ise uygulama yönünü ifade ediyor denilebilir.
Peki… O zaman öyle anlıyorum ki aslında daha önce fıkıh çalışmaları var ama İmam Şafii bunun metodolojisini kuruyor, öyle mi? Öyle ise bunu nasıl yapıyor?
-Evet, öyle. İslam hukukunu belirleyen kaynakların öncelik sıralamasını ve bunun sağlamasını yaparak daha sistematik bir hâle getirmiştir. Sonraki dönemlerdeki diğer mezhep âlimleri de bunu tasvip ediyor ve kullanıyor. Yani İmam Şafii burada mezhepler üstü bir sistem tesis ediyor diyebiliriz. Akabinde hadislerin doğru bir şekilde anlaşılıp yorumlanması açısından yaptığı çalışmalar da birer formül hükmünde değerlendirilebilir.
Buraya kadar anlattıklarınız tamam, güzel. Ama ben en baştaki sorduğum soruyu düşünüyorum da bütün bu anlattığınız fıkıh, İslam hukuku gibi konular bir tarihî romanda nasıl anlatılabilir? Siz nasıl anlattınız?
-Evet, hiç de kolay olmadı elbette. Şöyle söyleyeyim. Bu kitaba ben 2014 yılında, Halid bin Velid (ra) tarihî romanımız neşredildikten sonra çalışmaya başlamıştım. Yani dokuz yıllık bir süreçte ikmal edebildim. Zaman zaman ara verdiğim, başka daha kısa süreli çalışmalara yer verdiğim de oldu ama ana hatlarıyla bir şekilde hep zihnimde yoğrulup durdu. Yeri geldi günlerce, hatta aylarca içinden çıkamadığım mevzular oldu. Çünkü burada iç içe birkaç yorucu durum daha var.
Nedir onlar?
-Birincisi, İmam Şafii bir mezhep imamıdır. Dolayısıyla ne gibi çalışmalar yaptığını görmek hasebiyle kitaplarını incelemek, eseriniz için değerlendirmek durumundasınız. İkincisi, diğer mezhep imamlarının hemen hemen ortasında bir yerde yaşaması durumu var. İmam Azam Ebu Hanife’nin vefat ettiği yıl dünyaya geliyor ama onun fıkhını İmam Azam’ın meşhur talebelerinden aldığı için ondan uzak değil. Aynı zamanda kendisi Maliki mezhebinin kurucusu olan İmam Malik’in talebesidir. Ondan da uzun yıllar dersler almış. İmam Ahmed bin Hanbel de İmam Şafii’den dersler almıştır. Dolayısıyla aslında İmam Şafii bir şekilde diğer üç mezheple hatta günümüze ulaşmayan diğer bazı mezheplerle bağlantılı bir isimdir. Bu da demek oluyor ki bütün bunlar hakkında da çalışmalar yapılması gerekiyor. İşte bütün bunlar bir araya gelince gerçekten de içinden çıkılması kolay olmayan bir konu olduğunu ifade edebilirim.
Ama kitabı okuyunca böyle bir zorluk dikkate çarpmıyor. Kolay bir şekilde okunuyor…
-Evet, çünkü eseri bir de okur gözüyle değerlendiriyorum. “Bir okur olarak bu kitap bana ne katacak?” ve “Nasıl bir dil kullanılmış?” gibi soruları dikkate alarak yazmaya özen gösteriyorum. Bu nedenle her bölümü defalarca düzeltmişliğim vardır. Başlangıcıyla bitişi arasına dokuz yıl gibi oldukça uzun bir zaman girince de gözünüze başta hoş görünen yerler zamanla değişebiliyor. Bu şekilde yeniden, yani tamamen değiştirdiğim bölümler vardır. İşte bunlar hep rahat ve anlaşılır bir eser ortaya çıkarmak için…
O halde bazı duygusal yaşanmışlıklardan, hatıralardan da bahsedebiliriz, değil mi?
-Çok doğru. Bununla ilgili başımdan geçen şöyle bir olayı da paylaşmak isterim yeri gelmişken. Ömer bin Abdülaziz romanımızın ilk çıktığı günlerdi. Bir arkadaşımız bizi ziyarete gelmişti. Ben de yeni çıkan romanımı büyük bir heyecanla ona takdim etmiştim. Arkadaşımız kitabı hemen okumaya başladı ve akşam mesai bitimine doğru kitabı bitirdiğini söyledi. Bu kadar hızlı okuması beni şaşırtmıştı. Ona şöyle demiştim: “Ben o kitabı bir buçuk yılda tamamladım. Sen ise bir günde bitiriyorsun. Lütfen emeğe biraz saygı gösterelim.”
Bu bir sitem mi, şaka yollu bir takılma mı?
-Bu bir şakaydı elbette. Ama içimden geçen şöyle bir hissi de ele veriyordu: Ben bu kitap için dile kolay bir buçuk yıl çalıştım. Kimi zaman sabahladığım oldu. Bazen işin içinden çıkamadığım ve tıkanıp kaldığım zamanlar oldu. Arkadaşlarım açık alanlara çıkıp tatiller yaparken bir yerlere kapanıp tamamlamak için o kadar uğraştım. Neden? İşte cevabı, başımdan geçen bu olaydı. Yani insanlar bu konuları daha kolay elde etsinler diye… Buradan belki şöyle bir sonuç cümlesi de çıkarabiliriz: Bir konu hakkında yazılmış kitap, yazarın pek çok eser içerisinden süzerek ayrıştırdığı berrak bilgilerin okuyuculara sunulmasıdır.
Biraz da İmam Şafii’ye değinebilir misiniz? Kitapta İmam Şafii hangi konumda?
-Başrolde tabiri caizse… Ama şöyle bir kurgumuz var. İmam Şafii’nin büyük talebelerinden olan ve vefatından sonra kendi yerine geçmesini vasiyet ettiği İmam Büveyti’nin gözünden bir anlatımı var kitabın. İmam Büveyti, İmam Şafii’yi torunu Abdullah’a defalarca anlatmıştır. Onun hayatına hayran kalan Abdullah kendi arkadaşlarını da toplayıp dedesine getirir ve otantik bir Mısır akşamında Büveyti anlatmaya başlar. İmam Şafii’nin çocukluğundan başlayıp vefatına kadarki süreci, hem başına gelenleri hem de yaptıklarını ve yazdıklarını, kendine has üslubu ile anlatır.
Çok güzel. İnşallah okuyanlar da İmam Şafii’yi tanırlar ve bu alanda çalışmalarını derinleştirirler.
-Bu meselede çorbada tuz kabilinden bir katkımız olacaksa kendimizi bahtiyar addederiz elbet.
Peki… Biraz da bize kendinizden bahseder misiniz? İkram Arslan kimdir?
-Hayatının yarısı çoğunlukla yayıncılık sektöründe geçmiş birisidir. Gerçekten de hafıza defterimi şöyle bir yokladığımda, anılarımın bir köşesinde kitabın dekor olarak her zaman yer ettiğini görebiliyorum.
Hayatımın diğer yarısı ise çok, hatta çok çok hızlı geçmiş gibi hissediyorum. Ağrı’nın küçük bir ilçesi olan Eleşkirt’te dünyaya gözlerimi açmışım. Ovalarında koşmuş, çayırlarında hayvan otlatmış, çaylarının soğuk sularını yudumlamışım. İlkokul, ortaokul derken lise için başka bir ilçesi olan Patnos’a gitmişim. Burada geçen 3 yıllık lise dönemim, bu ilk 20 yıllık süre içerisinde en çok hatıramın olduğu yıllardır diyebilirim. Yatılı okulun vermiş olduğu gariplik hissinin bunda etkisi fazla olabilir. Sonra yine hızlı bir seyir…
Yirmi yaşındayken yayıncılığa başladım. Birkaç yıl yayıncılıkla ilgili farklı kademelerde çalıştım. Sonrasında asıl mesleğim olan editörlüğe başladım. Bir şeyler kattığım ama daha çok istifade ettiğim kitap/yazar sayısı hiç de az değildir.
Kitapla beraber yürüttüğüm başka şeyler de oldu. TV, radyo programları hazırlayıp sundum. Bazı kültür dergilerinde yazılarım yayımlandı. Bunlar güzel şeylerdi. Editörlük mesleğiyle birlikte pek çok tecrübe kazanmama, farklı simalarla tanışmama vesile oldular.
___
Peki kitaplarınız?
-Evet, bu süreçte kitap çalışmalarımız da oldu elbette. İlk olarak Ömer bin Abdülaziz’in hayatını kaleme aldığım tarihî roman çalışmam neşredildi. Güzel ilgiye mazhar oldu, elhamdülillah. Sonrasında Halid bin Velid (ra) kitabım çıktı. Akabinde İmam Şafii’nin çalışmalarına başladım. Bu sene tamamlayıp neşredebildik. Bunların haricinde birkaç çocuk kitabı kaleme aldım. Bunlardan ilki, fantastik bir kurguyla yazdığım ve A5X ismiyle neşredilen on kitaplık bir settir. Bir de “İslam Öncüleri” başlığı altında iki yazar arkadaşla beraber hazırladığımız bir seri var. 10+ yaş için hazırladığımız ve şimdilik 10 önemli ismin biyografisine yer verdiğimiz bir seri… Ömer bin Abdülaziz ve İmam Şafii’nin hayatlarını bu çerçevede hazırladım ve neşredildi. Şimdilik dört kitap neşredilmiş oldu ama yazım süreci devam ediyor bu serinin.
___
Başka ne gibi çalışmalarınız var? İleride ne gibi kitaplar okuyabileceğiz sizin kaleminizden?
-Şu sıralar çocuk kitaplarına yoğunlaşmış durumdayım. Okul öncesi çocuklara yönelik kadim şehirlerimizi anlatan beş kitaplık bir hikâye seti kaleme aldım. Şimdi çizim çalışmaları yapılıyor. İnşallah yakın zamanda Çelik Yayınevi bünyesinde neşredilecek. Yine yıllar önce yazımına başladığım ama bazı nedenlerden dolayı ara verdiğim on kitaplık eğlenceli bir hikâye seti var. İnşallah yakın bir zamanda bunu da ikmal etmeyi hedefliyorum. Hâlihazırda çalışmalarım bu şekilde…
Allah kolaylıklar versin, ilminizi arttırsın.
-Âmin, Allah razı olsun.
Sevgili İkram Arslan, çok teşekkür ederim. Başarılarınızın devamını dilerim.
-Asıl ben size çok teşekkür ederim. Sayfanızda ağırladınız, vesilenizle şerefyab olduk.
24.05.2023