İMAN ZAN DEĞİLDİR

İLK cümle olarak bunu söylediğinde henüz oturup soluklanmamıştım bile. Bir iki nefes aldıktan sonra duysam daha iyi olmaz mıydı? En azından daha kolay karşılar üzerinde düşünebilirdim.

Aklımdan geçen bunlardı.

“Hakkın kabulü zanna değil kesin bilgiye kabule dayanmalıdır” cümlesi meseleyi biraz daha vuzuha kavuşturdu.

Bildiklerimiz doğrudur kolaycılığından bizi çıkarmak istiyordu belli ki. Bu ise ancak sarsılmakla mümkündü bizim gibi tembeller için.

Kesinleşmemiş, doğruluğu kuşkulu olan zan ile net bir kanaat oluşmazmış.

Vehmin sınırlarında dolaşmanın tehlikeli ve zaman kaybı olduğunun altını defalarca çizerek yakîn bir imana ulaşmamızı diliyordu.

“Kuruntu ile iman olmaz. Tahmin ile olmaz. Kanaat ile olmaz” gibi vurguları belirgin cümleler bugün gafletimizi silkeledi.

Zannın isabet ile hatayı aynı anda barındırabileceğine işaret ederek düşünme alışkanlığı kazanmamızı amaçlıyordu.

“İnancım güçlü diyebilmeniz için bilgim de güçlü diyebilmelisiniz” demişti. İlim farzının ne kadar mühim olduğunu bir kere daha anlamıştım. Bunun için okumalıydık. Ama nasıl?

“Hakikati aramak için okumalısınız, temel ilke budur” dedi.

Savunma refleksi ile gerçekleştirilen okumalar boşa emek çekmekmiş. Eskiden öğrendiğimiz kesinliğinden kuşkulu olmamız gereken bilgiler varsa bunları tam bir kabul ile sahiplenip muhafaza etmek istiyorsak yeni bilgilere ulaşamazmışız.

Kafam karışmadı desem doğru olmaz. Doğruya ulaşmak sanırım hem zor hem konfor bozucu…

Yorulacağız. Başka çaresi yok.

02.07.2020

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir