ANLATTI neler yaşadığını.
Kalbinin nasıl ağrıdığını, çektiği acıyı. Yürek yaralarını. Travmalarını.
Sabahlara kadar nasıl uykusuz kaldığını.
Suyu çekilmiş dipsiz kuyularda çınlayan çığlığını.
Ve bu çığlığı ise duyması gerekenin duymadığını…
Beni merak bile etmedi dedi, düşünebiliyor musun? Neler yaşadığımdan haberi bile yok.
Kaç gün ve kaç gece geçti ardı sıra bir ses bile vermedi.
Oysa sesi bana ne iyi gelirdi.
İyileştirirdi yaralarımı.
Hep böyle olmuştu çünkü. Ne zaman sesi sesime değse bir başka olurdum.
Bana bir kelimesi bile yeterdi.
Yeterdi ama o bununla yetinmezdi ki… Bana yıldızlardan derlenmiş sevda sözleri gönderirdi.
Buket, buket.
Itırlı.
Kadife kundaklara sarılı sözlerdi bunlar. Saklardım onları. En güvenli yerde; kalbimde.
Kalbimi açar tekrar okurdum sonraları…
Şifaydı bana sözleri.
Kalbimi coşturan ne oldu da kalp ağrım olmuştu şimdi?
Oysa bir sitemdi sadece benim ki…
Bir görme isteği.
Birkaç sıkıştırılmış cümle.
O cümleler mi sıkıştırmıştı sevdiğimin kalbini de bana kalp ağrısı olarak dönmüştü.
Kalbimi saran cümlelerin sahibi neden şimdi bir tek kelime bile etmiyordu.
Bir kelime evet, bir kelime.
Ona bile razıydım.
Kalbim diyordu ama kalbimin ağrısını duymadı.
Duyamadı.
Kalbimin kaderi miydi bu?
Ne kederli bir kader o zaman, ne kederli ah.
Belki duydu, belki o da benden beter haller içinde zamanı mıncıkladı. Tırnaklarını geçirdi ve geceyi yırttı. Acıyı yudumladı.
Bilmiyorum.
En son denizi suladım biliyor musun? Denizi suladım. Deniz maviliğini kaybetti ve rengi karaya çaldı sonunda.
Kalp ağrısı denizin rengini değiştirir miydi? Değiştirdi işte, gördüm.
Benim gözümde yaş kalmadı ama denizde sanırım bir artış olmadı. Beraber baktık en son denize. Yürüdük yanında.
Bir daha döktük acımızı ona. Bu defa birlikte… Ben sesli, o ise yine sessiz.
Gözlerinde gördüm acıyı, dikkatlice bakınca.
Onun da acısı gözlerine sinmişti. Oysa o gözleri hep coşkulu görmüştüm önceleri. Yaralarını, yangınlarını şimdi görebildim.
Yaraladı yaralı bakışları. Sar dedi yaramı, sar. Senden başkası görmedi yaralarımı, açmadım kimseye. Sevgin kadar merhametine de muhtacım. Şefkatsiz bırakma. Kanadı kırık kuş merhamet ister, istemeyi beceremese de.
Şahidimiz oldu deniz. Aşkın şehidi olduğumuza tanıklık etti.
Meğer deniz ne çok şeyi görürmüş.
Meğer denize ne çok acılar dökülmüş, ne çok hüzün bırakılmış, ne çok göz yazı akıtılmış.
Denizin bizi anlaması bundanmış.
Kalp ağrımızı anlaması bu sebeptenmiş. Dalgalar bundan vururmuş şiddetle kıyıya.
Kalbimizin ağrısını anlayanlar işte bundan dolayı deniz yürekliymiş.
31.03.2018