GÖNLÜ aydınlıktı, herkese ışık saçardı. Onun yanına gidip karanlık ayrılan olmazdı. Nasıl olduğu çok anlaşılamazsa bile bu böyleydi.
Kategorize etmezdi kimseyi. Ayrıştırmazdı. İnsan oluşunun haricinde başka bir isimlendirme yapmazdı. Meslek meşrebi ayrımı yapmaz, aidiyetlere göre hareket tarzını belirlemez herkese eşit davranır bağrına basardı.
En çok bu yanını severdim.
Tüm insanlığı hatta bütün varlığı Allah’ın ailesi gibi görür O yarattığı için hürmete layık görürdü. Bu halini yadırgayanlar yok muydu, vardı elbette. Hatta bunu duymasını sağlayanlar bile olmuştu ama o duymamış gibi yaptı ve bildiği gibi davranmayı sürdürdü.
Özellikle muhabbetini sabote etmek için gelenler olurdu. Konuyu dağıtmak, gürültü çıkarmak adetleri olmuştu. Dayanması zor olsa da o bunu hissettirmezdi bile.
Birisi konuştuğunda kendisi susar onu sonuna kadar dinlerdi. Sonra kaldığı yerden hiçbir şey olmamış gibi devam ederdi. Söze ehemmiyet verdi.
Sözü yarıştıranlar da az değildi. Onları da ciddiyetle dinler içinde bir hakikat var mı diye bakardı. Bulduğu vakit diğer hışır kısmından hiç bahsetmez bu yönünü öne çıkararak kendisi de paylaşırdı.
Yıllarca bu tavrına bir ad bulmaya çalıştım. Aklıma gelenleri beğenmedim.
Geçen gün dosyamda notlarımı karıştırırken hafızam tazelendi. Okumalarım bitince dudağımdan dökülen cümle “Kendini arkada bırakan adam” oldu.
Evet, o kendini geride tutmuş sözünü öne çıkarmıştı.
05.08.2019