SORU kıymetliydi bir o kadar da sarsıcı. Biz bugüne kadar birilerine nefes olmak, can sunmak yerine genellikle nefes kesmeyi tercih etmiştik.
Kimin nefesini keserek yere düşürmüşsek keyifle seyretmiş bundan haz almıştık. Bununla da kalmamış bunu orada burada bir övünç vesilesiymiş gibi anlatıp durduk.
Oysa bize bir boyun kurtarmak, bir can kurtarmak gibi konular önemle anlatılmıştı. İlahi buyrukta da bunlar yer alıyordu.
Nefes kesmek değil nefes olmak gerektiğini biliyorduk yani.
Nefes kesmek nefse uyarak gerçekleşirken nefes olmak kalpten mânâ üflemeyi gerektiriyordu.
Kalbimizden kaç kalbe üfledik diye kendimize sorduğumuzda nefesini kestiklerimiz yanında esamesi bile okunmuyordu.
Evet, soruyu tekrar edelim; kimin nefesi olduk?
Son günlerde ülkemizde yaşanan deprem sahnelerine baktığımızda bu konunun önemi daha iyi kavranabilir.
Sevgi elimiz uzanıyor mu?
Merhamet denizi coşuyor mu kalbimizden başka kalplere?
Diriltici bakışlarımız kaç yüreği alevlendirdi?
Kimin, kimlerin nefesi olduk?
Unutmayalım ki; nefesi olduklarımız gün gelir nefesimiz olurlar.
29.01.2020