SESİNİ KAYBETME

KENDİ sesini kaybedenler başkalarının sesiyle konuşurlar.

Yapma bunu lütfen. Zira bu ziyanlıktır, her açıdan kaybetmeye ramak kalmaktır.

İnsan sesini kaybeder mi demeyin, kaybeder. Biri size  “En son ne zaman kendi sesinizle konuştunuz?” diye sorsa verecek bir cevabınız var mı?

Nicedir kayıp sesler ülkesinde yaşıyor gibiyiz. Kendi sesimizi unuttuk.

Sözlerimiz orijinal değil çünkü bize ait değiller. Cümlelerimiz kopyalanmış. Başkalarının fikir ve düşüncelerini kendimize ait saydığımızdan beri zihnimiz kuraklaştı. Çölleşti. Ödünç ses ve kelimeler olmadan konuşamıyoruz. Aslından bu durumda konuşmasak ne çıkar ki… Zaten kimseye tesir etmiyor.

İç sesimiz içine çekildi. Hırıltıları bile duyulmuyor nicedir.

Bir ataş var içimizde, yanıyor. Yakıyor.

Bu da bize ait olmadığından buradan bir olgunluk devşiremiyoruz.

Ne közü köz, ne külü kül. Rüzgâr savurmaya bile tenezzül etmiyor.

Bir büyüğüm “Kendini kendinden devşiremeyen derviş olamaz” demişti. Olamıyoruz. O nedenle mükemmel taklidimiz var ama beklenen kemalat yok.

İşin özü şu; önyüzü olup içi olmayan sadece dış duvarı kalmış evler gibiyiz. Kapı kocaman bir boşluğa açılıyor.

Ve biz oraya düşüp kayboluyoruz.

Çığlık attığımız ses bize ait olmadığından duyup imdadımıza gelen yok.

Dualarımız bile kabul görmüyor. Çünkü iç sesimiz ortadan çekilmiş başkasına ait olan seslerle ezberlenmiş tekrarları dua sanıyoruz.

Kaybettiğimiz sesi bulmaktan ve hem kendimize hem çevremize o sesle seslenmekten başka çaremiz yok.  

27.03.2020

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir