SUSARDIK BİZ KİMİ VAKİTLER

AMA ne bereketli bir susmak olurdu bu…

Kelimelerimiz, cümlelerimiz kadar verimliydi. Doyurucuydu. Donatıcıydı.

Ve bir o kadar da ürpertici.

Yeniden heyecanlanır, tekrar tanış olurdu gönüllerimiz.

Yeni baharların perdesi kaldırılırdı.

Çiçeklere koşardık. Güller dererdik keyfimizce.

İşte şu sana layık papatyam derdik, şu çiğdem, bu yasemin, bu dağ çiçeği…

Ama koparmazdık. Bunu Barış Manço’nun o meşhur şarkısıyla öğrenmiştik. Koparmanın ellere vermek olduğunu bellemiştik.

Ne ele ne de yele vermek istemezdik.

İçimizde çiçek tarlaları oluşurdu suskunluğumuzla. Seyrine dalardık.

Ve yine bilirdik bu seyrin birbirimizde seyretmek olduğunu.

Tazelenirdik…

Susardık biz birbirimize susadığımız vakitler…

Binlerce kelimenin söyleyemediklerini cömertçe anlatırdı suskun bakışlarımız.

Ve hadi derdik, susadık birbirimize madem susalım.

Susalım ki, sulansın yüreğimiz.

30.11.2019

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir