Yozgatlı Odacı Şair: Osman Yüksel

UĞUR CANBOLAT

Şairler medeniyetimizin harcını karan kelime ve mısra ustalarıdırlar. Onlar acılarımızı yoğurarak geçmişi günümüze taşıyarak tarihten kopmamıza engel olurken geleceğe heyecan ve coşku ile ulaşmamızı da sağlarlar.

Sevdanın ve vatanperverliğin bayrağını onlar bizim için burçlara dikerler ve her daim orada özgürce dalgalanmasını temin ederler.

Ve bizlerin yüreklerini sürekli teyakkuzda tutarlar.

Yozgat’ın sevilen simalarından şair Osman Yüksel ile bugün siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için Anadolu’nun atan nabzını konuştuk.

İyi ki, şairlerimiz var.

Ve onlar hiç susmasın!

Şiir yazmaya ne zaman başladınız?

-Şiir yazmaya on veya on bir yaşlarında başladığımı hatırlıyorum. İlk denemelerim o yıllara rastlar. Büyük heyecanlar yaşıyor insan tabi. Kelimelerle haşir neşir olmaya başlıyorsunuz. Kendinizi en iyi ifade edebilecek kelimelerle dizeler meydana getirmek insana büyük heyecan ve mutluluklar veriyor.

İlk şiirinizin nerede yayınlandığını hatırlıyor musunuz?

-Tam hatırlayamıyorum aslında. Geçmiş zaman. O yıllarda şiirinizi yayınlatacak fazla yer olmuyordu zaten. Hafızamı zorladığımda Kayseri’de yayınlanan Çıngı adıyla bir dergi vardı. Yine adını şu an hatırlayamadığım başka birkaç dergi daha vardı. İlk çalışmalarımı bunlara göndermiştim ve bazıları buralarda yayınlandı.

Büyük heyecan olsa gerek, değil mi?

-Elbette. Az önce dile getirdiğim gibi gerçekten büyük heyecan. Aslında her şiir bir heyecan işidir. Biraz da tutkudur. Bu istek, bu tutku olmazsa, bir amacınız olmazsa şiir size pek uğramaz. Onu istemeniz, arzulamanız gerekir. Ve bunda ısrarlı olmak gerekiyor.

Emek çekilmesi mi gerekiyor yani?

-Tabi. Emek çekilmeden hiçbir şey olmaz ki. Hele şiir hiç olmaz. Şiir biraz da gayretle at başı gider. Kelimeleri yüreğinizde yoğurmanız gerekir. Onlara form vermeniz icap eder. Gelişi güzel değil belirli bir disiplin içinde kelimeler arka arkaya sıralanmalı, akmalı. Mânâ bütünlüğü olmalı. Belli bir mantığa sahip olmalı. Gerçeklere uymalı. Ayakları yere basmalı.

Şiirde aynı zamanda duygu da yok mu?

-Olmaz olur mu hiç? Şiir duygusuz olur mu, olmaz. Zaten şair önemli bir duygu yoğunlaşması yaşamazsa şiir kalbinden diline taşıp gelmez. Dizeler şairin dilinden dökülmek ister. Duyulmayı arzu eder. Kulaklara ulaşmak ister. Dinleyen kulaklardan kalplere ulaşmak ister. Kalpten geldiği için kendisini anlayacak, heyecanlanacak başka kalplere ulaşmak ister. Bu bakımdan heyecan olmazsa şiir de olmaz.

Ailede sizden başka şiir yazan var mı?

-Evet var. Ailede benden başka şiir yazan kişi ebemin dedesi Karga köyünden Âşık Halim. Annemin kardeşi dayım Âşık Osman Üngörmüş de şairdir. Ailede tek değilim yani.

Yazacağınız şiirin konusunu nasıl seçiyorsunuz?

-Bazen aklıma takılan konular olur, onlara yoğunlaşırım. Gördüğüm güzellikler şiire dönüşmek isterler. Yaşadığım olaylar, tanık olduğum hadiseler beni şiir yazmaya iter. Konular hayatın içinden kendiliğinden ortaya çıkmış olurlar böylece.

Bir şiiri yazmaya başladığınızda ne kadar sonra bitiriyorsunuz?

-Ben içimde olup biten, sıraya giren kelimeleri çok kısa sürede kağıda dökerim. Yani önce şiir kalbimde yazılır. Orada mayalanır. Kıvama gelir. Olgunlaşır. Yazmak için oturduğum vakit ise çok kısa sürede sonuçlanır. Mesela sekiz kıtalık bir şiir sekiz on dakikada ortaya çıkar.

İlhamdan söz edebiliriz o halde rahatlıkla değil mi?
-Şiir yazmaya Allah’ın verdiği ilhamla başlarım. Özünü oradan alırım. Onları aklımla, gönlümle ve yılların verdiği bir pratikle düzenlerim.

Şiirin adını mı önce belirlersiniz yoksa şiir bittikten sonra mı başlığı koyarsınız?

-Bende önce muhteva yani içerik önemlidir. Önce onlar ortaya çıkar. Şiiri yazıp bitirdikten sonra o şiirin ismini koyarım. Böylece tamamlanmış olur. Çocuk gibidir yani. Önce çocuk doğar ismi sonra verilir. Şiir bende bu şekilde isimlendirilir.


Gençliğinizden itibaren önemseyip değer verdiğiniz, okuduğunuz şairler var mı?

-Olmaz mı, elbette vardır. Gençlik yıllarımdan itibaren bu, böyledir. Okumayı önemsediğim, değer verdiğim şairler her zaman olmuştur. Hâlen de böyledir. Ayrıca böyle olması gerektiğine de her zaman inanmışımdır. Bu bizler için önemlidir. Başkalarının neler yazdığı, hangi konuları tercih ettiği, bunları ne şekilde kelimelere döktüğüne bakarım.

Şiirlerinizi halka okumayı sever misiniz?

-Evet, şiirlerimi halka okumayı çok severim. Bu paylaşmaktır. Başkalarının beğenisine sunmaktır. Şair yazdığı şiirleri kendine saklamamalıdır. Paylaşmalıdır. İnsanlara ulaştırmalıdır. Buna her zaman inanmışımdır. Dolayısıyla bende yazdığım şiirleri dostlarımla paylaşırım. Bir araya geldiğimiz toplantılarda onlara okumaktan büyük zevk alırım.

KUTU İÇİNDE OLABİLİR Mİ BU ŞİİR

O zaman şimdi bizimle de bir şiirinizi paylaşır mısınız?

-Tabii. Memnuniyetle paylaşırım. Size şimdi “Bu Sabah” ismini taşıyan şiirimi okuyayım.
BU SABAH
Bilmem ki karşıma nereden çıktın

Yüreğime alev saldın bu sabah
Dünyamı başıma bir daha yıktın
Aklımı başımdan aldın bu sabah

Nefsimi sakladım karadan, kirden
Sana zarar gelmez sevdiğim benden
Usanıp bıkmadım billahi senden
Bağrımı taşlara çaldın bu sabah

Arzumsa boy değil güzel huy idi
Hani sevgi, saygı, sevda pay idi
Kırk yıl önce sözleşmemiz var idi
Gönlümün gamını sildin bu sabah

İlhamla yükledim gamlı özüme
Ezelden vurgunum tatlı sözüne
Hâlâ tebessümle bakan gözüme
Şu ruh kovanımda balsın bu sabah

Gamla keder sarmış idi sinemi
Yine bürünmüşsün pullu yemeni
Geldin şenlendirdin gönül hânemi
Gülmezken yüzüme güldün bu sabah

Bakmadın yüzüme asla el gibi
Yanakların al al hâlâ gül gibi
Çoşturdun Yükseli’yi çoşkun sel gibi
Yâr gönül deryama daldın bu sabah

Çok teşekkür ederim Yükseli Baba. İçinizden coşup taşmış maşallah. En çok hangi tür şiirler yazmayı tercih ediyorsunuz?

-Burada tam bir ayırıma gitmek istemem çünkü hangi tür olursa olsun şevkle yazmayı tercih ediyorum. Kanaatimce mühim olan budur zaten. Şiire hakkını vermek esas olmalı. Hangi türü tercih ederseniz edin önemli olan şiiri önemsemektir. Ona değer vermektir. Kıymet biçmektir. Onu şevkle yazmaktır. Bu sebeple ben hangi türü tercih edersem edeyim ilk birinci prensibim ona değer vermek ve şiirimi şevkle yazmaktır.

Kimlere güzelleme şiirler yazdınız?

-Bu tür yaygın bir türdüm. Anadolu insanı yürektendir. Yozgat ise malum yiğidin harman olduğu yerdir. Herkese iyi gözle bakar. İyilikler diler. Her zaman güzel yanlarını görüp onların bilinmesini, duyulmasını ister. İyi ve güzel şeylerin yaygınlaşmasına şairler aracılık ederler. Hatta öncü olurlar. Bu onların görevleridir. Toplumun önüne her zaman iyi şeyler koyarlar. Sulh ve sükûn içinde yaşamalarını isterler. Güzellerin güzelliklerinin zuhura gelmesini arzu ederler. Bende Yozgatlı bir şair olarak bunu önemserim. Bu sebeple çok kişilere güzelleme şiirler yazdım.

Taşlama şiirlerinizde hangi konulara ağırlık veriyorsunuz?
-Taşlama şiirin önemli bir türüdür. Şair bir nevi bu şiirleri ile şeytanı ve şeytanî olan her şeyi taşlar. Yanlışlıkları halkın gönün önüne serer. Onları uyandırmaya çalışır. Uyarmaya çalışır. Toplumsal bir şuur oluşturur. Haksızlıklara karşı durur. Hırsızlıkları ortaya çıkarır, hırsızları kelimeleriyle vurur.  Utandırır. Yoksulluklara dikkat çeker. İçinde yaşadığı halka bu açıdan tercüman olur. Vatan hainlerini teşhis eder. Onları teşhir eder. Onları taşlar, hicveder. Ülkemizi bölmeye çalışan teröristlere savaş açar, terör belasını lanetler. Bende vatansever bir şair olarak bunları çekinmeden, korkmadan yazarım.

Ağıtlar Anadolu kültürümüzde neden önemli?

-Ağıtlar her zaman geçmişi hatırlatır. Geldiğimiz yerleri şairler unutturmamaya çalışır. Yaşadığımız acıların unutulup gitmesine gönlü razı gelmez. Bu vatan bizlere kolay kazanılıp emanet edilmedi. Her karış toprağında acı saklı, gözyaşı var. Kahır var. Zorluklar var. Bunları anlatmak bizim diğer görevlerimizden birisidir. Tüm sebeplerden dolayı ağıtlar çok önemlidir. Onlar ruhumuzun acılarının kimliğidir.

Acıları unutmamalı mı diyorsunuz?

-Geçmişin acılarını unutan nesiller bugünü tam kavrayamazlar. Vatan duygusunu yaşayamazlar. Bilmezlerse yeterince sahip çıkamazlar. Çünkü milletleri en çok acılar birleştirir, ortaklaştırır. Bu sebeple ecdadımızın çektiği acıları unutamayız. Bu hafıza kaybı demektir. Hafızanı kaybedenler kendilerinin kim olduklarını bilemeyeceğinden ülkü sahibi olamazlar. Vatan savunmasında geri kalırlar. Bu sebeple biz şairler acıların bekçiliğini yaparız. Onları unutturmayız. Ağıtlar yakarız, yazarız.

Türkü sever misiniz?

-Türkü sevmemek mümkün mü hiç? Hele de bir Yozgatlı olarak. Yozgat türkülerini bilenler bilir. Bir başkadır. Türkiye’mizde “Yozgat Sürmelisi”ni bilmeyen var mıdır? Buna hislenmeyen var mıdır? “Çamlığın Başında Tüten Bir Tütün” türküsünde yüreği burkulmayan kaç kişi vardır yurdumuzda? Yine “Hastane Önünde İncir Ağacı, Baştabip Geliyor Zehirden Acı” ile “Mihrican mı Değdi” gibi pek çok türkümüz vardır ve hepsi de yüreğimizin en özel en güzel yerindedir. Benimde yazdığım türkü sözleri vardır.


– Yükselî mahlasını ne zaman kullanmaya başladınız?

-Daha önceleri “Pervane” lakabıyla yazardım. Rahmetli hocam Osman Yüksel Serdengeçti ile tanıştıktan sonra senin ismin Yozgatlı Osman Yüksel olsun, şiirde mahlasın ise “Yükselî” olsun dedi. O günden bu güne kadar mahlasım Osman Yükseli’dir. Bazan da “Yükselî Baba” da diyorlar. Bu isim altında şiirler yazmaya gayret ediyorum. Tarih olarak 1974’ten beri “Yükselî” mahlasını kullanıyorum.


“Hoş Kokan Güller” şiir kitabınız ne zaman yayınlandı?

-Yirmi beş kitabım yayınlandı. Birinci kitabım sizin bahsettiğiniz “Hoş Kokan Güller” ikinci kitabım “Satır Satır Sevgi Kıvılcımları.” Diğerlerinin adını burada zikretmem uzun sürebilir. Sorduğunuz soruya gelirsek ilk kitabım 1986 yılında yayınlandı diye hatırlıyorum.


Yozgat’ta şu anda yaşayan sizin gibi başka şairler var mı?
-Evet. Yozgat’ta benim bildiğim yüz seksen altı şair vardır. Hepsi de kayda değer, çok kıymetli şairlerimizdir.

Şair ve ozan dostlarla bir araya geldiğiniz bir dernek var mı?

-Olmaz mı hiç? Şairlerle bir araya geldiğimiz derneklerimiz vardır. Üç dernek binamız vardır. Yirmi sekiz yıldır bu derneklere hizmetim var.

Şair Kaplani’yi bilir misiniz?

-Şair Kaplani’yi çok iyi biliriz. Kendisi kıymetli bir şairimizdir. Pek çok kişinin iyi bildiği ve zevkle okuduğu “Yürüyorum Dikenlerin Üstünde” türküsünün güftesi ona aittir.

Şair Hüzni’den sonra bu kadar bilinen başka bir şair çıktı mı Yozgat’tan?
-Hüzni’den evvel Karalı Âşık Hamdi, daha sonraları Alıcılı Âşık Muhittin’dir. Yine Alıcılı Âşık Kasım Hicivleriyle ünlüdür. Yozgat’ta yaşayan Yusuf Yıldırmer, Akdağlı Şair Ahmet Yetimi, Profesör Bayram Durbilmez, Yusuf Dursun, Yusuf Özcan, Çetin Kılıçaslan gibi şu an hatırıma gelmeyen nice önemli şairlerimiz vardır.

Kültür Sanat Etkinlikleri oluyor mu Yozgat’ta?

-Elbette. Geçen hafta 21. Uluslararası Sürmeli Festivali Yapıldı. Yozgat Belediye Başkanımız Celal Köse ile Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen bir aradaydı ve etkinlikte iki belediye başkanı tarafından Yozgat ve Üsküdar’ı “Kardeş Anadolu Şehri” ilan edildi. Pek çok etkinlik gerçekleştirildi. Grup Patika, İsmail Altunsaray, Elif Buse Doğan, Ferhat Göçer, Mümin Sarıkaya ve Bengü gibi sanatçılar türkü ve şarkılarıyla eşlik ettiler. Bunların yanı sıra ilçelerde de şiir etkinlikleri olmaktadır.

ŞAİR OSMAN YÜKSEL KİMDİR?

1946 tarihinde Yozgat Merkez İlçeye bağlı Yudan köyünde doğdu. İlkokul mezunu. Askerlik dönemine kadar inşaat ustalığı yaptı. Asker dönüşü Milli Eğitim Bakanlığına 1972 yılında odacı olarak girdi. 1974’ten itibaren Evrak Müezzinliğine geçti. İlk Öğretim Genel Müdürlüğü müsteşarlık, evrak kayıt bürosu, levazım, askerlik öğretim, Sivil Savunma ve Talim Terbiye Başkanlığında hizmetler yaptı. 1979 yılı 7. ayında, kalpten rahatsızlanarak tayinini Yozgat’a aldırdı. Yozgat Milli Eğitim bünyesinde evrak kayıttan 1993 yılında emekli oldu. Evli ve üç çocuk babası.

10.08.2022

https://www.istiklal.com.tr/haber/yozgatli-odaci-sair-osman-yuksel/705957

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir