KALMAK umuduyla gitmiştim. Yolum çok uzundu. Epeyce zahmetlere katlandım. Açlık ve susuzluk gibi yolcuyu yolundan eden hususlarda oldu elbette ama tahammül etmeyi bildim.
Uykuyu da heybeme atmıştım. Herkes gibi bende severdim bir ağaç altında serinleten rüzgârın hafif okşamalarıyla uyumayı. Ne çare ki, menzil ulaşılmayı beklerdi.
Yılmadım, umudumu yere düşürmedim. Ruhumda yanan kandili bir kez olsun söndürmedim.
Tek emelim vardı kavuşmak.
Bir tek gayem gönlümü yakıp kavuran hasret ateşini söndürmekti. Her gün bu umudu ruh toprağıma ekerek, yeşerterek, taze tutarak ilerledim.
Değişik haller görüyordum kendimde. Bazen coşkunun zirvesine çıkıyordum. Kimi vakitlerde de kuyunun en dibine düşüyordum. Aralarda da öldüm mü, kaldım mı şaşkınlığına yakamı kaptırıyordum.
Zorlu bir yolculuktu işte.
Ulaştım sonunda, içim içime sığmıyordu. Ellerim titriyordu. Dizlerime hükmedemiyordum. Sesim çıkmıyordu. Aklımsa başka bir yere hicret etmiş gibiydi. Muhakeme edemiyordum.
Çaldım aralık duran kapıyı birkaç kez. Gel sesini duymak istedim ama nafile. Bir uğultudan başka şey işitilmiyordu. Başımı hafifçe uzattım içeriye. Pek kalabalıktı. Kimsenin kimseyi duyacağı yoktu.
Geri döndüm.
20.03.2019