NE SORSALAR aynı cevabı verirdi. Dilinde zikirdi adeta.
Ne yapıyorsun? Hiç.
Nasılsın? Hiç.
Adın ne? Hiç
Ne olmak istiyorsun? Hiç.
Böyle uzayıp giderdi. Zamanla adı sanı unutulmuş üzerine bunu bir isim olarak giyinmişti.
Belki de hiç olmak istiyor bir varlık emaresi taşımak istemiyordu bu dünyada. Bir ismi, bir nişanı olsun istemiyordu. Hatta izim bile kalmasın diyordu. Bu fani dünyadan gelip geçtiğim bile unutulsun arzusundaydı.
Kimilerine hiçlik dayanılacak bir şey değilken o hep hiç olmak emeli güdüyordu. İşte sorun tam da burada başlıyordu. Benden geriye bir şey kalmasın derken tersine bir durum gelişmişti. Hiç adında müthiş bir varlığa bürünmüştü.
Hiç derken farkında olmadan hep varlık izhar etmiş, adı hiç olan onlarca dünya elbisesi giyinmişti. Bir gün yolu bir ârifin eşiğine düşmüştü. Kendisini nasıl tarif edeceği hususunda sıkıntıya düşmüştü. Bu bile varlık derdiydi. Fazla marazlanmasına gerek kalmadı. Duyduğu ilk söz şu olmuştu:
Evladım, bitir şu hiçliği!
09.04.2019