CEVELAN

SORMA nedir ve neden diye?

Bir cevelan işte…

Bir kaynayıp durma, yerinde duramama ve sürekli içime bir akma hâli…

Kesintisiz, kesiksiz…

Üstelik nasıl da bereketli… Avuçlarını yeni kaynayıp taşan su gözesine daldırıp daldırıp içmek gibi.

Sabah ısıtan, öğlen serinleten, akşamsa rahatlatan… Huzur sunan.

Bir dolaşma hali bu… Evrende. Yok, bildiğin gibi değil. Sadece dış dünyada bir gezinti değil.

Gönül göğünün tüm derinliklerinde seyahat… Doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde. Arzında ve semasında.

Yürümek gibi bir yandan da…

Taşraya doğru adımlamak değil, öze doğru, içe doğru bir yürüme…

Enfüsüme…

İçimdeki sana doğru bir cevelan yürümesi…

Yürüdükçe yürüme iştihasının arttığı, buldukça bir daha bulma isteğini çoğaltan…

Kendine cevelan.

Kendi idrakinde yükseliş…

Bir sanat eserinin adım adım yontulması gibi kendinde fazla olanları atma, eritme ameliyesi…

Yoksa nasıl döşe konulsun, bileğe takılsın?

Diyorum ya bu bir gönül cevelanı… Kendinde ve sevdiğinin yüreciğinde…

Kendi gözünü arayan bir ceylanın cevelanı gibi bir de…

Sekişi gibi.

Dereler, ovalar aşması gibi.

Gözünü görecek, gözünde kendisini görecek bir başka ceylan bakışlıyı bulmak gibi.

Sorma demiştim nedir ve neden diye.

Anlatamadım işte.

Gönlün bana bir cevelangah sevdiğim.

Bense orada bir ceylan, durmadan cevelan eden…

30.04.2018

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir