HEP düşlerimizi konuşacak değiliz elbette… Sorgulamalarımız da olmalı.
Herkesten evvel kendi yakamızı yine kendimiz tutmalı ve bir sorgulama çemberinden geçirmeliyiz kendimizi.
Sarsıcı olabilir bu gayretimiz ama asla yıkıcı değildir. Hatta onarıcıdır bile diyebiliriz.
Doğru yapılabildiğinde bir nevi kendimizi inşa çalışması yerine geçebilir.
Biz kimiz?
Kimi seviyoruz?
Ne kadar seviliyoruz?
Yolumuz nedir?
Menzilimiz hangi istikamette?
Yoldaşlarımız kimler?
Ne var azığımızda? Besin kaynaklarımız sağlıklı mı?
Kabukta mı dolaşıyoruz acaba? İçeriye girmek için kapıyı çaldık mı?
Neye talibiz?
Hayallerimiz hakikatimize ne kadar ulaştırabilecek kıvamda?
Hülyamız olmalı elbette… Ülküsüz olmak yakışık almaz. Peki, doğru aynalarda mı kendimizi seyrediyoruz?
Soruları çoğaltmak mümkün ama gerekli değil.
Çoğalan sorular genellikle arayışı azaltmak ve bunaltmak içindir. Cevabını gerçekten aradığın soruları sormalısın.
Ve o cevabı almadan yakasını bırakmamalı.
Sorular, sorgulamalar illa kelimelerle, cümlelerle mi olur? Hayır.
Genellikle en can yakanları sükût ile sorulanlardır.
Ve tenhada…
Kişinin kendi tenhasında kendisine sorduğu sorular, sorgulamalardır sonuç aldıranı.
Bazı zamanlar bu iş içindir.
Belki o zaman şimdidir.
Ne dersiniz?
30.04.2018