UĞUR CANBOLAT
ÇERKES gelini bir Türkmen’di.
Sürgün sonrasında Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinin üst taraflarında yer alan yüksek bir dağın eteğine yerleşip yurt tutan Karaelli köyüne gelin gelmişti. Burası Kafkasya’nın sert rüzgarlarını aratmazdı. Tercih sebeplerinden birisi de buydu zaten. Beden daha önce hafızasına kaydettiği tabiat özelliklerine benzer niteliklere sahip yerleri tercih ediyordu. Bu sebeple meşe ormanlarının arasına yerleştiler. Zamanla tarla hâline gelen topraklarda ekip biçmeye başladılar. Temel özellikleri at üstünde olmaktı ama zamanla coğrafyanın şartlarına uyum sağlamayı başardılar.
…
DÖNDÜ ABLA alt köylerden birisine mensuptu. Oralar daha sulak arazilere ve yeşil söğütler ile uzun kavak ağaçlarının yanı sıra çeşitli meyve ağaçlarına sahiptiler. Akar suları vardı. Çimenleri boldu.
Geldiği yer ise kendi köyüne nazaran daha kurak ve sert bir iklime sahipti. Oysa aradaki mesafe o kadar uzak değildi.
Döndü ablanın köyünde kış ayları daha tahammül edilebilir seviyedeydi ama burada hükmünü daha sert icra ederdi. Haşindi. Tipi başladı mı göz açtırmazdı. Buzlanmış küçük pencerelerden dışarıyı seyretmek görece bir keyif veriyor olsa da sönmeye başlayan sobayı saman ve tezekle yeniden beslemek için dışarıya çıkıp samanlıktan saman, ahırdan veya tandırın bir kenarına yaz aylarında kurutulup istiflenen tezek getirme mecburiyeti vardı. Bu işleri oğlu Seyfettin yapardı aslında ama ona pek kıyamazdı ki… Hele de babası gerçek âleme göçtükten sonra üzerine daha bir titremeye başlamıştı.
…
KEVSER nenemin ahretliğiydi Döndü abla.
Esasen Döndü nene dememiz gerek ama herkes abla diye hitap ettiğinden dilimize böyle yerleşip kalmış. Kapı komşusu olsalar da daha ötesiydiler. Bir ev gibiydiler. Yokluk vakitlerinde ve uzun süren kış aylarında birbirilerini kollarlardı. Örneğin dar vakitte misafir gelse ve evde çay bitmiş olsa hemen bir bardak dolusu ödünç verirlerdi birbirlerine. Muhtaçlıkları kimseye aşikâr olmazdı.
…
DÖNDÜ abla ile nenem hemdert idiler. Sırdaştılar. Kalpleri yekdiğerine açıktı.
Birbirinin “Demirbaşı” desek yeridir. Erkekler namaz için camiye gittikleri vakit bir koşu gelir hemen evimizin önündeki dut ağacının dibine çöker halleşirlerdi. İçlerindeki tasayı, kederi bir nevi topraklama yaparak ferahlarlardı. Namaz dönüşünde büyüklerin ayak sesleri duyulmaya başladığında yeniden işe güce döner kaldıkları yerden devam ederlerdi.
…
DOĞRULARINDAN dönmezdi Döndü abla.
Yanlışı, eksiği varsa bundan hiç tereddüt etmeden hemen dönüverirdi. Yanlışta değil doğrularda ısrar sahibiydi. İyiliğe, tazeliğe, güzelliğe, hayırlı olana, yararlıya yeniden gelen, dönüş yapan demek olan döndü ismi tamamıyla onun şahsiyetini yansıtırdı.
Kocasını erken denilebilecek bir vakitte ahirete uğurlamasına karşın köyüne dönmemişti mesela. Onca zahmete, sıkıntıya ve yoksulluğa rağmen evini barkını sahiplenmeyi seçmişti. Bu, onun doğrusuydu ve bundan dönmemişti. Karamsarlığa prim vermiyordu. Yoklukları kendine mazeret yapmaya tenezzül etmiyordu.
…
DÖNDÜ abla bir dağ köyünde dağ gibi zorluklara göğüs germeyi tercih etmişti.
Bu davranış onun yalnızlığına rağmen ne kadar güçlü bir karaktere sahip olduğunun en bariz deliliydi. Bugünün gençlerinin daha iyi anlayacağı bir cümle kurmam gerekirse eğer güçlü bir iç motivasyonun sahibiydi demeliyim.
Mevsim şartları, ekonomik durum, kısıtlı imkanlar ve başında bir erkeğin olmayışı günün şartları ayrıntılarıyla düşünüldüğünde baş etmesi hiç kolay değildi. Ama o yürekliydi. Zorlukların karşısında dağ gibi durmayı biliyordu. Direnci tunç gibiydi. Çünkü sabrı kuşanmayı biliyordu.
…
DÖNDÜ abla tam bir Anadolu kadınıydı.
Gelenekliydi. Bunlara göre yaşamayı esas almıştı. Kutsal olana sahip çıkmayı, aileyi önemsemeyi, her şeye rağmen bunlara sahip çıkmayı önceliyordu.
O vakitler özgüven kavramı henüz dillere düşmemişti, bilinmiyordu. Ama özü onların yüreklerindeydi. Hayata taşıyorlardı ama bunun reklamını yapmazlardı. Propaganda alışkanlığı henüz ahlak hâline getirilmemişti. O sebeple sadeliğin güzelliği ile yaşarlardı. Abartısızdılar.
Makyajları yoktu. Yüzlere sürülen boyalardan haberdar değildiler. Zaten buna ihtiyaç da duymazlardı.
Onların süsü kişiliklerini besleyen rızaya dayalı hayat sürmekti. Gerçeklere dönmek bilmeyen bağlılıklarıydı. Etkileyici kararlılıklarıydı. Yardımseverliği imece ile ortaya koymalarıydı. Başa kakılmayan desteklerdi. Nezaketi varlığın özü saymalarıydı. Bilenmiş azimleriydi. Sebatla desteklenen sabırlarıydı. Sahih istikametlerden dönmeyi düşünmemeleriydi. Tüm zorluklara olanca yokluğa rağmen çözüm bulmaktaki başarılarıydı. Huzuru yüzlerinde bereketi ellerinde taşımalarıydı. Merhameti hakikatli insan olmanın sırrı saymalarıydı. Evlatlarını, torunlarını, komşularını yanlıştan ne pahasına olursa olsun koruma anlayışlarıydı. Gökyüzü gibi engin ve dingin oluşlarıydı. Dürüstlüğü övünülecek bir husus değil insan haysiyeti için zaten olması gereken bir nitelik olduğunu kabul edişleriydi.
…
HAYATA yakın plan baktığımızda kendimize örnek alacağımız Döndü abla gibi nicelerine şahitlik edeceğiz. Yanlıştan dönmek için hiç tereddüt etmeyen ama doğrulardan öldürsen dönmeyen bize rehberlik edecek nice misaller göreceğiz.
İyiliklerden dönmeyen ve güzelliklerle her dem yeniden doğanlardan olmak niyazıyla…
Ya Selam!
31.05.2025