FEYEZE FEYZULLAH

UĞUR CANBOLAT

ENGİN gönüllü bir âdemoğlu…

Kendi hâlinde sanatla uğraşarak yaşayıp gider.

Kimseyle bir meselesi olduğunu görmedim.

Sanırım derdi kendiyle.

Olması gereken zaten bu değil mi?

GÖNLÜ bir atölye…

Her an bir iş üzerinde didinip durur.

Onun uğraştığı hususlar öyle herkesin ilgilendiği konulara benzemiyor.

Hazır almak yanlısı değil.

Ne yapacaksa ham olarak alıp hazır hâle getirir.

Netice de o, Feyeze Feyzullah…

BUGÜNLERDE mini çalışmalar peşinde.

Masalarımızda, vitrinlerimizde, duvarlarımızda bizlere seslenen küçük tablolar yapıyor.

Masada ise arkasında şövalyesi var.

Hepsi de kendi el emeği, göz nuru çalışmaları.

Eş dost ziyaretlerimizde bize kilo olarak geri dönecek ürünlerden uzak kalmayı akıl ettiğimiz vakit Feyeze Feyzullah’ın kendisi minik ama düşündürdükleri büyük o eserlere yönelebiliriz.

Laleler.

Gelincikler.

Bahar çiçeği.

Sonbahar.

Martı.

Sahil.

Semazen.

Bekleyiş.

Kız kulesi.

Mini fotoğraflar 7×10 cm.

Mini şövalye 8×12 cm.

Mini çerçeve 8×11 cm.

Ulaşmak isteyenler feyeze.bilgi@gmail.com’a yazabilecekleri gibi 0544 5339393 nolu telefondan da arayabilirler.

OLDUM olası minik sanatlarla uğraşanlara hayranlık duymuşumdur.

Bu sebeple saatçilere her defasında gıpta ile bakmışımdır.

Son zamanlarda bu şaşkınlık karışımı takdir hislerimi Feyeze Feyzullah’a yöneltmiş durumdayım.

ÇOK uzun zamandır radarımda olduğunu inkâr etmeyeceğim.

Takipteyim.

İlk hayranlığım su ile olan ilişkisini öğrendiğimde başlamıştı.

O gün bugündür sürüyor.

Pişman mıyım?

Asla.

Bilakis arttırarak devam ediyorum.

ONU takibe alırsanız suyla yeniden tanışacaksınız.

İnanın.

Esaslı bir tanışıklık olacak bu.

Öyle böyle değil.

SU ve ışığın nasıl muhteşem kavuşmalar yaşadığını yakından göreceksiniz.

Ve belki de gözlerinize inanamayacaksınız.

“Nasıl yani” diyecek tekrar tekrar bakacaksınız.

Yine tatmin olmayacak sorular sormaya başlayacaksınız.

Sorular ki, sökün etti mi ardı arkası kesilmez.

Her soru bir cevabı, her cevap yeni bir soruyu doğurur.

Ve bu bereketli bir sohbetin kapısını aralar.

Kendinizi bazen su ile özdeşleştirirsiniz bazen de ışıkla…

Sonra renklerin cümbüşüne kendinizi kaptırıp gönlünüzü dansa kaldırdığınızın farkına varacaksınız.

Zira bitmeyen bir raks başlamıştır.

Her figür, her hareket, her salınış içinizde yeni duyguları ateşleyecek…

Bu dünya hercümercinden yürek ufkuna hicret edeceksiniz.

Uzun bir fikrî yolculuk başlayacak.

Bitmesini istemeyeceğiniz bir yolculuk.

Tortularınızı atmak istemez misiniz biraz da olsa?

Sıkılmadınız mı yaşadığımız bu çerçevelenmiş hayattan?

Nefeslenmeye ihtiyacınız yok mudur?

“SU zuhuratları” diyorlar…

Her an bir sürpriz mânâsına geliyor bu.

Donma yok.

Durağanlıktan uzak.

Her dem yeni bir oluş, yeni bir renk dansı, yeni bir cümbüş…

ÇAĞRIŞIMLARI o kadar bol ki, her fotoğrafın altına uzunca alt yazılar yazabilirsiniz.

Denemiştim oradan biliyorum.

Hatta bir ara fotoğraflarla bu hissiyatı geniş paragrafları buluşturan bir kitap yayınlayabilir miyiz diye düşünmüştük.

Bu yükün altına girebilecek bir yayınevi bulamadığımız için henüz vücut bulmadı.

Ümidimiz var.

Enseyi karartmadık.

Olmamış olması olmayacak anlamı taşımaz.

Kim bilir, bir gün bu gözler onu da görür.

DENİZ yanar mı?

Yanar.

Feyzullah Baytekin ustanın su yüzeyi çekimlerine baktığınızda daha nelere tanık olacaksınız anlatamam.

Kimi zaman kendinizi bir hücrenin içinde dolaşıyor gibi hissedersiniz.

Bazen de ebru teknesinden yeni çıkmış bir oluşa hayranlıkla bakıyor gibi kalakalırsınız.

Mavinin, kırmızının ve yeşilin tonları arasında kendinize yol bulduğunuz vakitleri kayda geçirirsiniz.

Literatüre ‘Su Yüzeyi Fotoğrafçılığı’ şeklinde kaydedilmiş.

Sergiler mârifetiyle meraklıları ile buluştuğu da oldu.

Siz bunları kaçırmışsanız ınstagram sosyal mecrasından feyzuli şeklinde arayarak bu yolculuğa çıkmanızı öneririm.

Daha fazla geç kalmamalısınız.

BİR kaç yıl önceydi.

Dostlarımızla Bursa gezisinden sonra akşam Cumalıkızık köyüne gitmiştik.

Muhabbet, meşk…

Feyzullah ağabey orada bizimle bilinen bir şarkının bilinmeyen kendisine ait bir bestesini paylaşmıştı.

“Üsküdar’a giderken aldı da bir yağmur…”

YAĞMUR berekettir.

Rahmettir.

Tazelenmektir.

Sanatta öyle.

Feyzullah ve Ayşe Baytekin o bereketin içinde yaşayıp gidiyorlar.

Bize onları seyretmek düşüyor.

O arada bir “Ben Üsküdar’ın Tıkandı Babasıyım” der.

Bense ona “Karanlıklarımızı Sanatla Tıkayan Baba” diyorum.

Ya selam!

11.02.2021

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir