SİZİ bilmem ama benim kendimi bu şekilde hissettiğim zamanlar olmuştur.
Elinde fotoğraf makineniz vardır, durmadan deklanşöre basarsınız. Düzinelerce fotoğraf çekerseniz. Üstelik epeyce de emek vermişsinizdir ama sonunda fark edersiniz ki içinde film yoktur.
Hiçbir kare bulamazsınız.
Bîçare ve yıkık kalırsınız.
Eğer iyi hissettiğiniz günse bir ihtimal yaşadığınız deneyimden aldığınız keyfi yeterli görebilirsiniz. Ancak bu daima tekrarlanan bir durumsa izah için yeterli gelmeyecektir.
İhlası olmayan ibadetlerimiz de aynen bunun gibi değil midir? İçinde film olmayan çekimler yani maksada ulaşmayan bir eylemler.
Sevgisiz, merhametsiz, bilgisiz yaptığımız faaliyetleri de buna benzetiyorum.
İlginin bilgiyi doğurduğunu unutmadan bize uzun menzilli bakışı kazandıracak çalışmalar yapmalıyız.
Gözümüzü açtığımızda gördüklerimiz yetmez, bize gönlümüzün görüp çektiği fotoğraflar gerekli. Kendi değişim hikâyemizi yazabilmemiz biraz da buna bağlı. Hayat becerilerimizi arttırmamız da…
İyi fotoğraf için her şey çok net olmalı. Gürültü kaynaklarından uzaklaşmalı. Umutla olan ilişkimiz iyi kurulmalı. Yani çok iyi fotoğraflar çekeceğimize güvenimiz tam olmalı. Kameramız temiz bulunmalı. Bakış açımız netleşmeli.
Tüm bunları tutkulu bir âşık gibi yapabildiğimiz zaman ömür merdiveni donanmış olarak çıkarız.
Yani hayatın öte yakasına içinde film olmayan makine ile gitmeyiz.
07.12.2019