İslâm Bilim İnsanı ve Âlimlerinin Romanları

Batının popüler hâle getirilmiş sahte kahramanlarını hikâye eden kitaplar pek çoğumuzun elinde dolaşıyor. Hatta çocuklarımız öncelikle onlardan besleniyor. Bizim değerlerimiz ise tarihin arka odasına kilitlenmiş, kütüphanelerin tozlu rafları arasında âdeta terk edilmiş durumda.

Bu durumu tersine çevirmek için yoğun çaba sarf edip didinen bir yazar var. Hem çocuklar hem de yetişkinler için yazıyor. Sadece bir kaçının adını yarım yamalak duyduğumuz bu tarihi değerlerimizi gün yüzüne çıkaran yazar Hatice Kübra İpek sorularımızı sizler için cevaplandırdı.

UĞUR CANBOLAT

___ 

Yazarlık serüveni nasıl başladı? Nasıl bir okuma eylemi yaşadınız?

-Hikâyemin en başı okumayı düşlemek üzerine… Hani mutlu olabileceğiniz, sıkıntılarından kaçabileceğimiz, üzüntülerimizi unutabileceğimiz, belki daha hayalperest olabileceğimiz, yeni hayallerimizin umudunu bulabileceğimiz, huzuru tadabileceğiniz, olgunlaşma, öğrenme, tahlil etme, sorgulama ve belki de tasnif etmek üzerine bir havzadır ya okumak, beni çok küçük yaşlarda yakaladı bu güzellik. Yazarlığa öykünmenin en başta gelen sebebi, öykülerin güzel dünyasını, kurgunun güzelliğini ve okumanın insan üzerinde bıraktığı olgunluğu, bilgeliği, tevazu ve erdemli vasıfları hissetmekti.

Oyuncaklar yerine kalem mi vardı yani?

-Evet. Küçük yaşlardayken oyuncaklar yerine kalemi tercih ederdim. Evimizde televizyon yoktu ve büyük bir kütüphanemiz vardı. Vaktimizi kitap okuyarak geçirirdik. Takip ettiğimiz yazarların romanları haricinde, fikir eserlerini ve dünya klasiklerini de okuduğumu hatta üzerinde ailemle muhabbet ettiğimizi hatırlıyorum. Okumayı çok sevmenin bir yansıması da okuma yazma öğrendikten sonra okul yıllarımda sık sık öyküler yazmama ve kompoziyon yarışmalarına katılmama sebep oldu. Çok küçük yaşlarda sevdalandığım başörtüm ile yaşadıklarımız esnasında dert ortağım kalemim oldu ve verdiğim haklı mücadele içerisinde yazmaya devam ettim.

Yazdıklarınızın ilk olarak okurla buluşması nasıl oldu?

-2012 yılında bir seyahat esnasında o dönemin popüler bir kitabını okuyordum. Metnin altında saklamış bazı hususlara üzüldüm. Gençler şimdi bu kitabı okuyor ve ben boş boş duruyorum, buna seyirci kalıyorum diye hayıflandım. Bir şey bulmalıyım, bir şey yapmalıyım, derdiyle o zamana kadar yazdıklarımı toparladım, kitap olarak yayınlatmaya karar verdim.

İslam âlimleri üzerinde çalışma fikri nasıl oluştu, bir ihtiyaç mı vardı bu alanda?

-Yayınlatmaya karar verdiğim çalışmam ile yayıncılarla görüşmeye başladığımda henüz İslam Bilim Tarihi konusu üzerine yoğunlaşmamıştım. Bu görüşmeler esnasında bir yayınevi ile anlaşmaya vardık ve yaşım genç olduğundan benden bir alan seçmemi istediler. Tabi bu seçim kolay değil, çünkü biraz denemelerle, biraz tecrübe ile biraz muhabbetle en sevdiğiniz ve kabiliyetinizin olduğu sizinle özdeşleşebilecek bir konuyu belirlemek ciddi manada zaman istiyor. Konuyu seçene kadar bir süre düşündüm ve çokça çalıştım. Farklı alanlarda yazarak kendimi deneyimledim. Dergilerde öyküler, denemeler, kitap tahlilleri ya da İslam büyüklerinin hayatlarını ve tasavvuf konularıyla bağlantılı denemeler gibi birçok konuda yazmaya gayret ettim.

Kütüphanemde uyumadan önce küçükken bize okunan bir İslam Âlimleri Ansiklopedisi vardı. İçinde çok önemli isimlerin iki üç sayfalık biyografisi yer alıyor. Oradaki isimleri zaman zaman araştırıp, nasıl bir hayat sürmüşler, neler yaşamışlar ve insanlığa nasıl faydalı olmuş, öğrenmeyi çok severdim. Yayınevlerine götürdüğüm dosyanın içerisinde de Hezarfen Ahmet Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi’nin kurgulanmış uzunca bir öyküsü vardı.

O öyküyü yazarken gayeniz neydi?

-Adı unutulan ya da unutturulan fakat gelecek nesle yaşayışıyla, ahlakıyla, çalışmalarıyla, maneviyatıyla ve sözleriyle örnek olacak isimleri hatırlatmak adına bir köprü kurmaktı. Bu hikâyem üzerinden adı günümüzde çok fazla anılmayan, unuttuğumuz ya da unutturulan, Müslüman bilim insanlarının isimlerini toparlamaya karar verdim. Sonra az bilinmelerinin haricinde bu isimlerde öne çıkan noktalarda araştırmaya başladım ve 12 isim belirledim. 2014 yılına kadar aralıksız, muhabbetle kütüphanelerde seçmiş olduğum isimler üzerinde çalıştım. Başta biyografik özelliği ön plandaydı ama hem yetişkinlere hem de gençlere ulaşmanın yolunun roman olabileceğini, daha severek okunacağını düşünerek, bir noktadan sonra durdum. Tüm çalışmalarımı en baştan kurgu roman olarak yazmaya başladım. Maksat her evden bir Hezarfen çıkması olunca, çalışmalar da çok güzel bir muhabbetle şekillendi.

Kimleri çalıştınız bugüne kadar?

Roman olarak yayınlanan isimler: Hezarfen Ahmet Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi. Akşemseddin, Takiyüddin, Harezmi, Ali Kuşçu, Piri Reis, Cezeri.

Bu romanların içerisinde aynı zamanda bu isimleri etkileyen hocalarının özellikleri ve dikkat çeken yönleriyle hayatları, onları yetiştiren bilgeler ya da aynı devirde muhabbet ettikleri, tanışıklıkları olan bilim insanları, âlimler, hükümdarlar gibi isimleri de bulabiliyoruz. Mesela “Sen Elifsin Ben Vav” kitabımda Hezarfen Ahmet Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi’yi konu alırken aynı zamanda İsmail Cevheri’yi de görebiliyoruz. “Önce Sen Sonra Sen” kitabımda Akşemseddin haricinde hem Fatih Sultan Mehmed Han’ı, hem Hacı Bayramı Veli’yi hem de Somuncu Baba’yı görebiliyoruz. Yayına hazırlanan İslam Bilim Tarihi’ndeki isimleri konu alan dört romanım daha var. Gizemli Kitabın Kahramanları, 10 kitaplık bir seri ve büyükler için kaleme aldığım isimleri çocuklar içinde öyküleştirerek kaleme almıştım. Bu seride: Hezarfen Ahmet Çelebi, Akşemsettin, Biruni, Ali Kuşçu, Piri Reis, Seydi Ali Reis, Takiyüddin, Farabi, Harezmî ve Kâtip Çelebi isimleri mevcut.

Çocuklar için kaleme aldığım diğer seri ise Bir Acayip Fabrika. Bu seri on kitaplık bir değerler eğitimi seti. Yalan söylememek, dürüstlüğün önemi, bencilliğin zararları, cömertliğin güzelliği, emanete sahip çıkmak, sorumluluk bilinci, kibrin zararı, merhamet, çevre kirliliğini önlemeye çalışmak, doğayı korumak, saygı ve hürmet bilinci, arkadaş ve kardeş sevgisi, sevginin ve sabrın selameti gibi konularla bağlantılı hikâyeler ve masallar yer alıyor. Özellikle günümüzde unutulmaya yüz tutan, üzeri küllenen ya da çok sevdiğimiz değerlerimizi bir edebiyatçı olarak yazmaya gayret ettim. Kültürel motiflerimizle bezenmiş, çocuklara hitap eden, eğlenceli ve öğretici bir seri olduğuna inanıyorum.

Yeni romanlar var mı tezgâhta? Şimdilerde ne üzerinde çalışıyorsunuz?

-Kaleme aldığım fakat henüz yayınlanmış romanlarım ve çocuk kitaplarım var. Şimdilerde çocukların çok seveceğini düşündüğüm tarihteki meşhur bir ismin beş kitaplık bir serisini yazdım ve yayına hazırlanması üzerinde çalışıyorum.

Fikir, araştırma, yazma ve kitap olarak okuyucuyla buluşması nasıl bir süreçte gerçekleşiyor?

-Bir isim üzerinde çalışma fikri zannediyorum, yazacağım ismin emeğine ve çalışmalarına duyduğum hayranlıkla başlıyor. Bu ismi yazmadan ve araştırmadan huzur bulamıyorum. Roman ya da çocuklar için kaleme aldıklarımda ciddi incelemeler ve araştırmalar ile geçirdiğim bir süreç sonunda çalışabiliyorum. Ön hazırlık sürecim her çalışmamda oluyor ve kıraathane ya da kütüphanelerin envanterinden sıkça faydalanıyorum.

Tam olarak ete kemiğe nasıl bürünüyor?

-Önce konuya dair okumalarımın olduğu bir süreç, sonra yazacağım hikâyenin taslağını şekillendirdiğim bir süreç,  daha sonrasında ise sadece kurguya odaklandığım bir süreç oluyor. Bundan sonra bir ara veriyorum. Bu ara esnasında başka bir çalışma yapıyorum. Tekrar okumalarının ardından, yüksek sesle okuma kontrolüm oluyor ama özellikle; babam, eşim ya da kız kardeşimle dosyamı paylaşıyorum. Farklı aşamalarda fikirlerini alıyorum. Çocuk kitaplarımda ise ilk okuyucum oğlum Ömer oluyor. Ardından kendimce belirli kriterlere göre, son okuma dizimi tamamlıyorum. Nihayetinde yayıncı, editör, tasarımcı ve çizer arkadaşlarımızla titizlikle ve itinayla okuyucu için çalıştığımız bir dönem geçiriyoruz. Elbette bu durum genelde senelere yayılıyor, bu yüzden birkaç çalışmayı bir arada yürütüyorum. Birbirini besleyen okumalar, araştırmalar yapıyorum. Tarihi kurgu roman türünden farklı olarak kaleme aldığım romanlar veya öyküler yoğun çalışma sürecinde dinlenme alanı sağlıyor. Yorulduğumda başka bir işe geçerek enerji buluyorum. Beni en çok besleyen şeylerin başında da çocuklarla ve gençlerle, kıymetli okur dostlarımızla bir araya gelmek geliyor. Onların bir güzel sözü, gönülden bir duası, bir candan tebessümü adeta yeni hikâyelere motivasyon kaynağım oluyor. Umudum taze, kalbim ferah bir şekilde çalışmalarıma sarılıyorum.

İslâm âlimlerinin hayatını romanlaştırmak ne gibi riskler barındırıyor? Nelere dikkat ediyorsunuz bu hususta?

-Bilim tarihi söz konusu olduğunda bir bilim insanı multidisipliner biriyse, sizin ona dair araştırmanız da en az o disiplinlerin içerikleri kadar genişleyebiliyor. Elbette hikâye oluşturmak için edebiyatçının en ince ayrıntıya hâkim olması gerektiğini savunamam. Romanlarımı yazmaya başladığım ilk zamanlardan bugünlere kadar, çalışarak, zorlanarak, hata yaptığımda düzeltmeye gayret ederek daha iyi yazmayı öğrenmeye çalıştım. Çünkü maksadım sadece edebiyat yapmak değil, aynı zamanda bilim tarihi ile edebiyatı bir araya getirerek buradaki isimleri tanımak, tanıtmak, sevdirmek ve öykündürmek olduğu için öğrendiğim her ayrıntının sonrasında o karakterin tesirine etki edeceğine inanıyorum. Ne kadar çok ayrıntı bulabilirsem, zamanın atmosferine, keşif ya da icadın niteliğine o kadar mana yükleyebilirim, diye düşünüyorum. Şimdilerde bilim tarihinde yüksek lisans yapmaya başladım. Böylece iki farklı açıdan da yazdıklarımı değerlendirebilme ve geliştirebilme ve kendi içimde çözümsüz gibi gözüken konular ya da tartışmalar hususunda anlamlandırabilme imkânı bulacağıma inanıyorum.

Kitaplarda kahramanların manevi yolculuklarının izini nasıl veriyorsunuz?

-Yazdığım isimlerin bir kısmında, belki çoğunda bilimle ilgilenmelerinin yanı sıra maneviyatlarını kuvvetlendirmeye yönelik bir çaba da gördüm. Ziyaret ettikleri âlimler, hacca gittikten sonraki sözleri ya da tasavvufa dair konularda söylediklerine bakarak, ilmin kalplerinde Allah (c.c.) inancını nasıl pekiştirdiğini, öğrendikçe hayranlıklarını dışarıya taşarcasına manevi bir atmosferde arayış içerisinde olduklarını düşündüm. Bu da bana bazı âlimlerin hayatlarını tasavvuf hakikati ile bağdaştırabilme cesareti verdi. Çünkü etraflarında nasıl anıldıkları, haklarında anlatılan hikâyeler, çağdaşlarının onlar hakkındaki yazmış olduğu bilgiler ve daha birçok hususu göz önüne alarak aslında bir bilim insanının liyakatli, idealist, ahlaklı, maneviyatlı, erdemli, merhametli ve vicdanlı gibi güzel meziyetlere sahip olduğunda sözünün tesirinin de, nüfuzunun da, gerçekleştirdiği çalışmaların da hem kendi döneminde hem de sonrasında etkili olduğunu gördüm. Mesela bulunduğu döneme “Biruni Asrı” denilmesine vesile olacak çalışmalar yapan muhteşem bilim insanı Biruni’den örnek vermek istiyorum: “Benim bilimle uğraşma sebebim, Al-i İmran Suresi 191. Ayettir.” demektedir. Bu Ayet-i Kerime’de ise Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerinde yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru!”

Siz yazmadan önce Takiyüddin Türk okuru arasında ne kadar biliniyordu?

-Açıkçası Takiyüddin’i yazdığım dönemde onunla alakalı birkaç metin ve araştırma eserini bulabilmiştim, roman olarak yoktu elbette, ama makale olarak üzerinde durulmuş bir isimdi, tanıyınca ona hayran kalmıştım. Bazı isimleri ilk defa kaleme alan bir yazar olarak anılmak, çok sevindirici, teşekkür ediyorum.

Romanı tercih etmenizin özel bir sebebi var mı?

-Bu soruya aradan geçen seneler içerisinde kazandığım farkındalıklarla ve yaşanmışlıklarla cevap verebilmenin çok güzel bir etkisi var. Roman benim dinlenme, özgürleşme, yenilenme, filizlenme, yüklerimden kurtulma, yeni kazanımlar edinme, hatalarımı fark etme, empatimi geliştirme, farkındalık kazanma, ufkumu genişletme, sorumluluklarımın bilincine varma ve aktarma ve aradıklarımı bulma alanım. O hikâye örgüsü içerisine sizi aldıkça ve karakterle olan bağınız arttıkça özlemle yazabilmeyi beklediğiniz anlar oluşuyor. Bu beklemeyi ve bir romanın hikâyesinin son bulacağı ana kadar -hatta son noktayı koyacağınız ana kadar- mücadelesini vermeyi çok seviyorum. Ayrıca bir roman o son nokta ile de tamamlanmış olmuyor. Okura sunana kadar sorumluluk barındırdığı gibi sunulduktan sonra da sorumlulukları var. Bunun bilincinde olan sanatkâr için kalemini her daim geliştirmenin, sözlerini özenle dokumanın, insani özelliklerini “en güzel kul” olmak adına doğruluk, iyilik ve ahlakla bezemenin yollarını aramaya devam etmek de bir muştu halini alıyor.

Bize yayınlanmış kitaplarınızın içeriklerinden kısa kısa bahsedebilir misiniz?

-2014 yılında yayınlanan ilk kitabım “Sen Elifsin ben Vav & Hezarfenin Kanatları” romanıydı. Hezarfen Ahmet Çelebi’nin bilinen uçma hikâyesini kurgulayarak kalbine işlenmiş olan bir aşk hikâyesiyle işlemiştim.

2018’de yayınlanan ikinci romanım “Önce Sen Sonra Sen & Bir Akşemseddin Romanı” oldu. Akşemseddin’in hayatını, yaşadığı dönemi, onu yetiştirenleri ve yetiştirdiklerini anlatan bir çalışma. Akşemseddin’in hayat öyküsünün insanın ruhuna güzel gelen bir yanı olduğuna inanıyorum. Çünkü çok güzel fedakârlıklarla, özveriyle, samimiyetle dolu ve maneviyatla bezeli bir hayat hikâyesi var.

Akabinde belki en sevdiği isimlerden biri olan “Seni Buldum Kendimi Unuttum & Bir Takiyüddin Romanı” yayınlandı. Kendisinin hala yeni bir yönünü keşfediyorum. 1337 tane eser yazdığı söylenen böyle bir bilgeyi bir çırpıda tanımak elbette mümkün değil, lakin roman insanın hallerinin, vasıflarının geliştirilip, olgunlaşabilmesi için tasavvufi açıdan neler kat etmesi gerektiğine ayna tutan bir hikâyeyi yansıtıyor diyebiliriz. Takiyüddin, evlenmesi istenilen bilge bir kadınla ilmi konular hususunda mektuplaşıyor. Fakat neler yazılıyor, konu sonrasında nasıl gelişiyor, neler oluyor, romanda mevcut inşallah. Dördüncü romanım “Senden Geriye Kalan & Bir Harezmi Romanı”. Aslında bir Filistin öyküsü. Bu hikâye diğer romanlarımdan önce yazıldı. Bir gazete kupüründe gördüğüm ve unutamadığım bir fotoğraf karesi ile şekillendi. O fotoğraf içimde bir Riyah hikâyesinin yazılmasına sebep oldu. Roman içerisinde şiirsel bir anlatı da bir farkındalık kazandırıp, Harezmî’yi kalplerimizde filizlendirme amacını taşıdım. Sıfır mevzu bahsinden mütevellit, okuyucu sıfırdan başlayan birinin hayat hikâyesinde buluyor Harezmî’yi. Beşinci romanım ”Ey Gönül Pişman Mısın? & Bir Ali Kuşçu Romanı”. Ali Kuşçu, matematik ve astronomi eseriyle öne çıkan, İstanbul’a ayağı değmiş muhteşem isimlerden biri. Hocası Uluğ Bey’e haber vermeden bir yolculuğa çıkıyor, sonrasında onun tekâmülünü ve hayat hikâyesini tarihi kurgu bir roman içerisinde adım adım bizlerde görebiliyoruz.  Bir sonraki “Sensizlik Gitsin Sen Gel & Bir Piri Reis Romanı”, zannediyorum anlatmaktan da en keyif aldığım isimlerden biri çünkü benzersiz bir zekâya sahip olduğuna inanıyorum. Meşhur haritası üzerinden bir genci ne derece ve nasıl etkileyebileceği üzerine kurgulanmış bir hikâyesi var.

2012 yılında araştırmaya başladığım, zaman zaman kısım kısım yazdığım ve nihayet 2019 yılında tamamladığım son yayınlanan yedinci romanım ise Cezeri. “Bir Adın Kalmalı Geriye & Bir Cezeri Romanı”, yürekte kalması gereken isimlerden biri olduğuna son derece itimat ettiğim, bir film senaryosu olarak kaleme aldığım, gerçekten çok sevdiğim bir isim. Bugün ki teknolojinin temellerini İslam medeniyetinde nasıl yankı bulduğunu roman içerisinde görebiliyoruz ve yeni nesil teknoloji ile bağı olarak biraz bilim-kurgu yönü de olan bir roman oldu, inşallah.

Çocuk seriniz kaç yaşa hitap ediyor, konusu nedir?

-Gizemli Kitabın Kahramanları, yedi yaş ve üzeri için. Her birinde çocukların yaşına uygun, hikâye konusu bilim insanımızın hayatında örneklik teşkil eden bir yönüyle alakalı eğlenceli bir hikâye ve bilimsel bir konu yer alıyor. Resimler de değerli sanatkâr Ümran Aşkın Aydın’ın güzel çizimleriyle çocukların yaşına uygun bir şekilde onları eğlenerek öğrenebilecekleri bir atmosfere götürmekte. Bu serinin başlangıç noktası Beyazıt Kütüphanesiydi. Orada geçirdiğim onca güzel vaktin bir meyvesi olarak İsmail Saib Efendi’nin elinden alınan gizemli bir kitapla “Kedili Kütüphane” de başlıyor gizemli hikâyeler.

Değerler eğitimi konusunu siz nasıl işlediniz?

Daha çok bugün olmasını arzu ettiğimiz, görmek ve duymak istediğimiz merhamet, samimiyet, fedakârlık, saygı, sevgi ve cömertlik gibi güzel huyları masal bir dünya içerisinde çocukların hayalleriyle örtüşecek şekilde kurgulamaya gayret ettim. Çocuklara özel, gizemli, acayipliklerle bezeli bir fabrika düşledim. Yaşamayı arzulayabileceğimiz bir şehir nasıl olur? Çocuklar nasıl mutlu olur? Mesela kalbi kırılan, zorbalığa uğrayan, farklılıkları olan bu yüzden de hayata küstürülecek kadar örselenmiş ve içine kapanmış, yaşadıkları zorluklardan ötürü yaşıtlarından kopmuş ya da kötü hasletleri alışkanlık edinmiş ve yardıma ihtiyacı olanların kalbine nasıl dokunulur? Duygular nasıl onarılabilir? Kahramanlarımızla; birlikte iyileşebilmenin, çabalamanın, emek vermenin, samimiyetle sırt sırta, omuz omuza durarak çocukların dünyasını güzelleştirecek yollar bulmanın, merhametli ve erdemli olmanın anahtarını aradık. Bu yüzden her bir masalı kendi özelinde ayrı ayrı itinayla yazmaya gayret ettim ve sanatkâr Murat Tanhu Yılmaz Bey’in güzel çizimleriyle de çocukların inşallah beğeneceği bir çalışma oldu. Hayra, güzelliklere ve sevinçlere vesile olsunlar inşallah.

KUTU İÇİNDE

HATİCE KÜBRA İPEK KİMDİR?

1988 İstanbul doğumlu olan yazar Hatice Kübra İpek, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunudur. Bilim Tarihi bölümünde tezli yüksek lisans yapmaktadır.

Çocuklar için Müslüman bilim insanlarını ve değerler eğitimini konu alan kitaplar yazmıştır. Dergilerde birçok konuda hem yazarlık hem de yayın danışmanlığı yapmıştır.  Okullarda ve akademilerde öğrencilere yönelik konferanslara ve söyleşilere katılmaktadır. Akademiler ve atölyelerde her yaştan gruplara İslam Bilim Tarihi, deneyli ve etkinlikli Müslüman Bilim İnsanları’nın hayatları ve yazarlık gb. konularda eğitimler vermektedir.

Evli ve bir çocuk annesi olan yazarın yayınlanan eserleri şunlardır:

Sen Elifsin Ben Vav & Hezarfen’in Kanatları – Önce Sen Sonra Sen & Bir Akşemseddin Romanı

Seni Buldum Kendimi Unuttum & Bir Takiyüddin Romanı

Senden Geriye Kalan & Bir Harezmi Romanı – Ey Gönül Pişman Mısın & Bir Ali Kuşçu Romanı

Sensizlik Gitsin Sen Gel & Bir Piri Reis Romanı – Bir Adın Kalmalı Geriye & Bir Cezeri Romanı Gizemli Kitabın Kahramanları (10 Kitap) – Bir Acayip Fabrika (10 Kitap)

Çeviri: Benim Kur’an Hikayelerim, Tasaro GK – Çelik Yayınevi (2021)

26.04.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/islam-bilim-insani-ve-alimlerinin-romanlari/755804

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir