BUNA hakkımız yok, kıramayız. Kristalden de kristal olan gönül kâsemizi parçalayamayız. Başkalarının kırmalarına da müsaade edemeyiz. Buradan çıkan diğer doğal sonuç ise bizim de dışımızdakilere aynı hassasiyeti göstermemiz gerektiğidir.
Hayat bizden incelik bekler, zariflik bekler.
Kabalık, haytalık yaşamı içten içe zehirler. Öfkelerinin kurbanı olanlar içine düştükleri bu taşkınlık neticesinde hem kendi kâselerini paramparça ederler hem de ilişkide bulundukları kişilerin.
Kâseyi kırmak bir anlamda fıtratı bozmak anlamına gelir. Bu fitneye, fesada yol vermek demektir. Kaostur.
Bizi diri tutacak olan hakikat şarabına içeceğimiz peymanemiz olan gönül kâsemizin kırılmaması için her türlü tedbiri almak görevimiz olmalıdır.
Zira kırılan bu kâse kolaylıkla tamir edilebilir değildir.
Yıllar önceydi. “Kırmamalısın kâseyi” dediğinde elimde bir kâse olmadığından “Bu da nedir yahu?” demiştim içimden ama geçen zaman bunun ne kadar mühim olduğunu deneyimlerle gösterdi.
Evet, temel görevimiz bu billur kâseyi kırmadan geri götürmektir.
09.03.2020