Kendilik Bilinci Arayışları ve Felsefi Danışmanlık

İnsan olarak en büyük emelimiz kendimizi aramak ve bulmaktır. Bu konuda vahyin bilgisi ile kadim bilgeliğin insan fıtratına uyan ilkelerinden yararlanarak yol almak kaçınılmaz.

Çağımızın kaoslu anaforunda yolumuzu bulmak uzman yardımı almadan pek kolay görünmüyor. Ancak bu alan kirlenmesi ve ehil olup olmayan pek kişinin sahaya iştahla inmesi sonucunda biraz daha çetrefilli hale geliyor. İşte bu kafa karışıklığını gidermek için Türkiye’nin ilk Felsefi Danışmanlarından olan Prof. Dr. İbrahim Özdemir hocanın görüşlerine müracaat ettik.

Uzun söyleşimizin ilk bölümünü sizlere takdim ederken İstiklal Gazetesi okuyucuları olarak Türk medyasında ilk olarak sizlerin okuyacak olmasından dolayı mutluyuz.

UĞUR CANBOLAT

___

Felsefi Danışmanlık Nedir?

-Felsefi danışmanlık, insanların hayatla ilgili derinlemesine düşünmelerine, ahlaki sorunları ele almalarına ve varoluşsal soruları keşfetmelerine yardımcı olan özel bir danışmanlık yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, felsefi düşünceyi temel alarak bireylerin iç dünyalarını anlamalarına, anlam arayışlarına rehberlik etmelerine ve hayatın anlamını keşfetmeye çalışarak daha iyi kavramalarına yardımcı olur.

Felsefi danışmanlık, bireylerin iç dünyalarını, inançlarını ve temel değerlerini keşfetmeleri için teşvik eder.  “Kendini tanı!” ile işe başlar. Şu ana kadarki tecrübelerimiz insanların büyük ekseriyetinin bu soruyu hiç sormadıkları ve kendilerini tanımadıkları yönünde.

Felsefi danışmanlık neden önemli hocam?

-Modern insan dünyamız, gezegenler, yıldızlar, hayvan türleri tuttuğu spor takımının oyuncuları başta olmak üzere birçok konuda çok ayrıntılar biliyor, ama kendisini tanımıyor. Daha doğrusu kendisini tanımaya çalışmamış. Ya da cesaret edememiş. Bundan dolayı Felsefi Danışmanlık, insanların kendi hayatları üzerinde derinlemesine tefekkür etmelerine, kendilerini daha derinlemesine anlamalarına ve hayatın anlamını sorgulamalarına teşvik eder.

Felsefi danışmanların buradaki rolü nedir?

-Felsefi danışmanlar, bireylerin felsefi ve ahlaki sorunları ele almalarına yardımcı olur. Onları daha bilinçli bir şekilde yaşamaya teşvik ederler.

Bu kadar mı?

-Hayır. Diğer önemli bir nokta ise, Felsefi danışmanlığın, felsefi düşünceyi ve soru sormayı merkeze almasıdır. Bireylerin hayatlarıyla ilgili temel soruları sormalarına ve bu sorulara makul cevaplar vermelerine yardımcı olur. Örneğin,

“Ben kimim?”, “Hayatın anlamı var mı?”, “İyi ve kötü nedir?” “Neden kanser oldum?”, “Neden doğal felaketlerde binlerce masum insan hayatını kaybediyor? “Tanrı nerede? Neden doğal felaketlere izin veriyor?” gibi sorular sıkça ele alınır.

Erdemlilik, ahlâki davranışlar konusunda da bir misyon yükleniyor mu?

-Elbette. Felsefi Danışmanlık, bireylerin ahlaki sorunları ele almalarına da yardımcı olur. Ahlaki değerlerin sorgulanması, insanların neyin doğru ve yanlış olduğunu düşünmelerine teşvik eder. Kişisel ahlaki bir çerçeve oluşturmanın ve ahlaki kararlar vermenin önemini vurgular.

Bir nevi varoluş sorgulaması mı?

-Kesinlikle. Felsefi danışmanlık, varoluşsal sorunların ele alınmasında da etkilidir. Ölüm, özgürlük, ölümsüzlük ve anlam arayışı gibi temel varoluşsal konular, bu yaklaşımın merkezinde yer alır. Bireyler, bu konuları düşünerek ve sorgulayarak daha bilinçli bir şekilde yaşamaya teşvik edilirler.

Kısacası, Felsefi danışmanlık, bireylerin hayatlarının anlamını sorgulamalarına, iç dünyalarını keşfetmelerine ve ahlaki değerlerinin farkına varmalarına ve geliştirmelerine yardımcı olan özel bir danışmanlık yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, felsefi düşünceyi ve soru sormayı teşvik ederken, bireylere daha derinlemesine düşünme fırsatı sunar. Bize danışmaya gelenlere Sokrates’in şu sözünü sık sık hatırlatırız: “Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez!”

Peki, Felsefi Danışmanlık nasıl ortaya çıktı, dünyadaki öncüleri kimler?

Felsefi danışmanlık, bireylerin hayatın zorlukları ve varoluşsal sorularıyla başa çıkmalarına yardımcı olmak için var. Bunu yapmak için de felsefi ilke ve fikirlerden yararlanan bir terapi şekli. Bundan hareketle bu alana önemli katkılarda bulunmuş ilk filozofun Sokrates (M.Ö. 469-399) olduğunu söyleyebiliriz. Genellikle Batı felsefesinin babası olarak kabul edilen Sokrates’in diyalektik sorgulama yöntemi ve kendini sorgulamaya yaptığı vurgu, felsefi danışmanlığın birçok yönüne zemin hazırladı.

Ancak bugünkü anlamda felsefi danışmanlığı Almanya’da Dr. Gerd Achenbach‘ın başlattı. Achenbach’ın Köln yakınlarındaki Refrath’da 1980’de işe koyuldu. 1981 yılında kurduğu Felsefi Danışmanlık Enstitüsü kısa sürede farklı disiplinlerden profesörlerin de dahil olduğu 110 üye sayısına ulaştı.

Burada kalmamıştır herhalde?

-Kalmadı. Achenbach’tan etkilenen bazı Hollandalı felsefeciler 1984 yılında bir çalışma grubu oluşturarak felsefi konuşmalar konusunda birbirilerini eğittiler. İki yıllık ciddi bir eğitim ve Achenbach’ın metinlerini incelmeden sonra bu felsefeciler Hollanda’da kendi danışmanlık merkezlerini açtılar. Achenbach’un fikirleri 10 yıl içerisinde Avrupa’nın birçok ülkesinde karşılık buldu. Avrupa sınırlarını aşan bu fikirler Kanada, Güney Afrika ve İsrail gibi farklı ülkelerde felsefe danışmanlıkları açıldı. Daha birçok isim sayılabilir.

Psikoloji profesyonelleri işe dahil olmadılar mı?

-Olmaz olur mu hiç. Bu bağlamda meslekten psikiyatrist olan ancak felsefeye büyük vurgu yapan Viktor Frankl, Rollo May ve Irvin D. Yalom’a daha birçok kişiyi de zikredilebilir. Amerikalı bir varoluşçu psikolog olan Rollo May, kaygı, özgürlük ve insan potansiyeli temalarını araştırmıştır. Varoluşçu psikoloji üzerine yazıları felsefi danışmanlık uygulamalarını etkiledi. Kendisini May’ın şakirdi olarak tanıtan Amerikalı bir psikiyatrist ve varoluşçu terapist olan Yalom, özellikle varoluşçu psikoterapi ve grup terapisi üzerine kapsamlı yazılar yazdı ve felsefi danışmanlık pratiğine dair değerli bilgiler sundu.

Çok yönlü katkılar söz konusu anladığım kadarıyla…

-Evet. Daha birçok düşünür, insan varoluşu, ahlak, anlam ve insanlık durumu hakkında bizlere derin bir anlayış kazandırmaya çalışarak felsefi psikolojik danışmanın gelişimine katkıda bulundular. Bugün birçok felsefi danışman, bireylerin varoluşsal soruları ve hayatla ilgili zorluklarını keşfetmelerine ve ele almalarına yardımcı olmak için genellikle yukarıda bahsettiğimiz bu düşünürlerin eserlerinden yararlanırlar.

Hocam birazda Felsefi danışmanlığın Amerika’daki gelişiminde bahseder misiniz?

-Tabi. Felsefi danışmanlık, ABD’de gelişen ve büyüyen bir danışmanlık yaklaşımı. Bu alandaki gelişim, felsefi düşüncenin ve soruların kişisel gelişim ve danışmanlık süreçlerine nasıl entegre edilebileceği konusundaki ilginin artmasıyla şekillenmiş. Felsefi danışmanlığın ABD’deki kökenleri, 20. yüzyılın ikinci yarısına dayanır. Bu alandaki ilk öncülerden biri, biraz önce bahsettiğimiz gibi Rollo May’dir.  Aynı dönemde, Albert Ellis gibi psikologlar da felsefi düşünceyi terapötik uygulamalarına dahil etmeye başladılar.

Örneklendirebilir misiniz?

-Elbette. Felsefi danışmanlığın ABD’deki yaygın tanınmasında büyük bir etkisi olan isimlerden biri Lou Marinoff‘tur. Marinoff, “Plato, Not Prozac!” adlı kitabıyla geniş bir kitleye felsefi danışmanlığın temellerini tanıttı. Kitap dilimize “Prozac’ı Bırak Platon’a Bak: Felsefe Terapisi” adıyla tercüme edildi. Ben de Marinoff’un kitabını okuduktan sonra bu alanda çalışmaya başladım.

Bunun ne gibi çıktıları oldu?

-Kitabı okuduktan sonra Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölümünde Felsefi Danışmanlık dersini seçmeli olarak okutmaya başladım. Öğrencilerin ilgisi muazzamdı. Daha sonra Yüksek Lisans dersi olarak de vermeye başladım. Amerika’ya gelince Prof. Lou Marinoff’u New York’un bir köyündeki evinde ziyaret ettim. Saatlerce bu konuda tartıştık. Felsefi Danışmanlık Sertifikası almamı o önerdi.

ABD’de felsefi danışmanlık alanında eğitim ve akademik programlar oldukça gelişmiş. Bazı üniversiteler ve eğitim kurumları, felsefi danışmanlık eğitimi veriyorlar. Bu programlar, felsefi danışmanların profesyonel olarak yetişmelerine ve sertifikasyon almalarına imkân tanıyor. Bu da felsefe mezunu öğrencilere yeni istihdam imkânları sunuyor.

Hocam bu gayretlerin daha iyi sonuçlar verebilmesi için organize olmak gerekli mi?

-Kesinlikle. ABD’de felsefi danışmanlık alanına adanmış mesleki dernekler ve organizasyonlar kurulmuş. Bu dernekler, felsefi danışmanların fikir alışverişi yapabileceği, en iyi uygulamaları paylaşabileceği ve alanın etik standartlarını teşvik edebileceği bir platform sağlıyor. Örneğin ben Marinoff’un kurucu başkanı olduğu Amerikan Felsefe Uygulayıcıları Derneği (APPA)nın üyesiyim. Dernek çeşitli etkinlikler düzenliyor. Her ay bir uzmanı konuşmacı alarak konuk ediyor. Haziran ayı konuşmacısı olarak ben davet ettiler. Yaklaşık iki saat çok güzel bir sohbet oldu.

Bu çalışmalar alan çeşitlenmesine sebep oluyor mu?

-Oluyor. ABD’de felsefi danışmanlık, farklı uygulama alanlarına yayılmış. Danışmanlar, kişisel gelişim, aile danışmanlığı, iş danışmanlığı ve eğitim gibi çeşitli alanlarda çalışabiliyorlar. Son yıllarda, felsefi danışmanlık ABD’de daha fazla bilinirlik kazandığını ve popülerlik kazandığını söyledik. Bunun bir sonucu olarak insanlar, günlük ve toplum hayatında karşılaştıkları karmaşık sorunlarla başa çıkmak ve derin soruları ele almak için felsefi danışmanlara başvurmayı tercih ediyorlar. Zira felsefi danışmanlar kendilerine danışmak için gelenlere “hasta muamelesi” yapmıyor.

Sanırım bu kişilerin etiketlenmemesi bakımından önemli değil mi?

-Evet, çok önemli. Biz sorusu olanları hasta olarak görmüyoruz. Doğrusu, soru sormayı ve makul cevaplar peşinde gitmeyi teşvik ediyoruz. “Aklını kimsenin cebine koyma” diyoruz. Kant’ın aydınlanmanın kapısını aralayan meşhur “Sapere aude!” (Aklını kullanma cesaretini göster!) sözünü hatırlatıyoruz.

Yaşanmış bir örneğiniz var mı bu konuda?

-Var, evet. Örneğin, psikoloğa gitmeyi reddeden bir genç benimle konuşmayı kabul etti. Saatlerce konuştuk. Sorularına birlikte cevap aradık. Çok memnun olarak ayrıldı. Sonuç olarak, ABD’de felsefi danışmanlık, felsefi düşünceyi kişisel gelişim ve danışmanlık süreçlerine entegre eden bir danışmanlık yaklaşımı olarak önemli bir gelişme göstermiş ve göstermeye devam ediyor. Amerikalı düşünür HENRY DAVID THOREAU’nun şu sözüyle bitirelim: “Filozof olmak yalnızca incelikli düşüncelere sahip olmak ve hatta bir ekol kurmak değildir… Hayatin birtakım problemlerini sadece teorik olarak değil, pratik olarak da çözmektir.”

Felsefi Danışmanlığın temel kavramları ve soruları nelerdir?

-Özellikle Felsefi Danışmanlık felsefe tarihinin engin hazinelerinden beslenir. Felsefeyi tıpkı kadim zamanlarda olduğu gibi, sokağa, çarşıya, pazara ve kamusal alana taşır. Kadim filozoflar için her yer bir dershaneydi. Zamanla felsefe üniversitelerin kampüslerine ve sınıflara hapsedildi. Felsefe tahsil etmek için üniversiteyi kazanma ve öğrenci olmanız şart koşuldu. Felsefecilere ulaşmak âdeta imkânsız hale geldi. Şimdi yeniden felsefeye ilgi duyan herkesle buluşturmaya çalışıyoruz. Bundan dolayı da hayatın içinden gelen sorulara birlikte cevap arıyoruz. Dolayısıyla, bir dizi temel kavram ve soru etrafında şekillenir ve bireylere hayatlarını daha derinlemesine anlama fırsatı sunar.

Hocam kendilik bilinci sorgulamaları ya da iyi kötü sorunsalı gibi konular gündeme geliyor mu?

-Felsefi danışmanlık, bahsettiğiniz gibi bireylere bir dizi temel soruyu düşünme fırsatı sunar. Bu sorular, insanın mahiyeti, ahlaki değerler, öz kimlik ve diğer temel konuları içerir. Örneğin, “Ben kimim?”, “Ne için yaşıyorum?”, “İyi ve kötü nedir?” gibi sorular sıkça ele alınır. İnsanlar, neden var oldukları, hayatın anlamı ve değeri gibi temel sorulara cevaplarını keşfederler. Bundan dolayı anlam arayışı, felsefi terapinin merkezinde yer alır ve insanların hayatlarına daha fazla anlam katmalarına yardımcı olur.

Pek çok insanın belirli bir düşünce kültüne esir olabildiği dünyamızda özgürlük yine tartışılması gereken bir konu mu sizin danışmanlık alanınızda?

-Çok önemli bu. Felsefi danışmanlık, bireylerin özgür iradeleri ve seçimleriyle hayatlarını şekillendirebilecekleri fikrini vurgular. Ancak bu özgürlük, aynı zamanda bireylerin bu seçimlerin sorumluluğunu üstlenmelerini gerektirir. Bu, terapi sürecinde sıkça ele alınan bir kavramdır.

Hocam insanın en kadim meselesi olan ölüm konusu da ilgi alanınıza giriyor mu?

-Girmez mi hiç. Felsefi danışmanlık, ölüm ve ölümsüzlük kaygısı gibi varoluşsal konuları ele alır. Bireyler, ölüm gerçeğiyle yüzleşmek ve hayatlarını daha bilinçli bir şekilde yaşamak için bu kaygıları incelemek zorundadır. Sokrates hayatını son anlarını “ahlak “üzerine konuşmakla geçirdi. Ona göre ölüm hayatın sonu değildi. Ruh yaşama devem edecekti. Önemli olan ölmek değil, ahlaklı bir hayat yaşamaktı.

O halde bu bir kendilik bilinci arayışı, kişisel gelişim süreci mi?

-Evet, aynen öyle. Felsefi danışmanlık, bireylerin kişisel gelişimlerini teşvik eder. Bireyler, daha iyi bir kendilik tanımı oluşturarak ve hayatlarının anlamını daha iyi anlayarak kişisel büyümeye katkıda bulunabilirler. Felsefi Terapi sürecinde, ahlaki sorular ve değerler sıkça ele alınır. İnsanların neyin doğru ve yanlış olduğunu düşünmeleri teşvik edilir ve ahlaki bir çerçeve oluşturulur. Özetlersek, Felsefi Danışmanlık, insanların hayatlarının anlamını sorgulamalarına ve temel varoluşsal soruları ele almalarına yardımcı olan derinlemesine bir terapi yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, bireylerin içsel dünyalarını keşfetmelerine ve daha bilinçli bir şekilde yaşamalarına imkân tanır. Temel kavramlar ve sorular, terapi sürecinin temelini oluşturur ve insanların daha derinlemesine düşünmelerine yardımcı olur.

Felsefi danışmanlıkla ilgili sorun ve zorluklar var mı? Varsa nelerdir?

-Felsefi danışmanlık, geleneksel terapötik yaklaşımların yanında daha yeni bir alan. Bu nedenle geniş toplumsal tanınma ve bilinirlik eksikliği yaşıyoruz. Birçok insan hala bu hizmetin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını anlamamaktadır. Kendimi Felsefi Danışman olarak tanıttığımda birçok insanın ilk tepkisi “o da ne ki?” oluyor. Fildişi kulenin huzur ve yalnızlığı içinde felsefenin derin meseleleri üzerinde derin tefekkürlere dalan bazı meslektaşlarımıza bile kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Felsefi danışmanların sertifikasyon ve lisanslama konularında hala tutarlı bir yaklaşımı yok. Bu nedenle, bu alanda çalışanlar arasında mesleki standartlar ve uygulama yönergeleri konusunda farklılıklar olabilir.

Felsefi danışmanların eğitimi ve yetiştirilmesi konusunda standart bir yaklaşım henüz yok. APPA’nın kendi hazırladığı bir eğitim programı var. Diğer bazı ülkelerde bu alanda eğitim programları olsa da dünya genelinde felsefi danışmanlar için evrensel kabul görmüş bir eğitim modeli henüz oluşma safhasında.

Ayrıca Felsefi danışmanlık hizmetleri, bazı insanlar için maliyetli olabilir ve bu nedenle erişilebilirlik sorunu yaşanabilir. Örneğin Amerika’da psikolog veya psikiyatriste gittiğinizde ilgili masrafları devlet veya sigortanız öderken, henüz Felsefe Danışmanlık ücretini karşılamıyor. Bu konudaki bir yasa tasarısının onaylanması bekleniyor.

PROF. DR. İBRAHİM ÖZDEMİR KİMDİR?

Prof. Dr. İbrahim ÖZDEMİR 1960 yılında Gaziantep’te doğdu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde, Yüksek Lisans ve Doktorasını Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümünde tamamladı.
1992 yılında Ankara Üniversitesinde başladığı akademik hayatında 2000 yılında Yar. Doç., 2004 yılında Doçent ve 2008 yılında da profesör oldu.
Akademik çalışmaları sırasında dünyaca ünlü üniversitelerde “misafir öğretim üyesi” olarak bulundu. Başta ABD’deki üniversiteler olmak üzere G. Afrika, Endonezya, Avustralya, Rusya, İsveç, İsviçre, Almanya, G. Kore gibi birçok ülkede bilimsel toplantılara katıldı.

İdari Görevler:

BM, UNEP, Danışman, 2015- Devam ediyor.

Kurucu Rektör, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, 06.01. 2010-01.07.2013

Genel Müdür, Milli Eğitim Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü 2003-05. 01. 2010.

Misafir Öğretim Üyesi, Gadjah Mada University, Jogyakartça, Endonezya, Ağustos 2005.  

Misafir Öğretim Üyesi, University of Hartford, ABD, Ocak-Haziran 2002.

Misafir Öğretim Üyesi, Hartford İlahiyat Fakültesi, ABD, Ocak-Temmuz 2000.

Misafir Öğretim Üyesi, Harvard Üniversitesi, Mayıs-Haziran 1998.

Misafir Öğretim Üyesi, University of Cape Town, Güney Afrika, Temmuz 1998.

Bilimsel ve Mesleki Kuruluşlara Üyelikler:

International Society for the Study of Religion, Nature and Culture, Florida, USA. 2015- Devam ediyor.

UNESCO Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyeliği, 2004–2010.

Fulbright Yönetim Kurulu Üyesi, 2003–2010.

Yunus Emre Vakfı, Yönetim Kurulu Üyesi, 2007–2010.

Türk Felsefe Derneği Üyesi, 1992–2011.

American Academy of Religion, (Amerikan Din Akademisi) ABD, 2002–2003.

Ankara Üniversitesi, Çevre Araştırmaları Merkezi Üyeliği, 1994–2003.

Alanıyla ilgili kitap ve makaleleri olan Özdemir’in bazı çalışmaları:

The Ethical Dimension of Human Attitude Towards Nature , İnsan Yayınları, İstanbul, 2008.
Jalaluddin Rumî and Confucius: Messages and Visions for a New Century, Tugra Books: New Jersey, 2013.
Globalization, Ethics and Islam,  edts. Ian Markham-Ibrahim Ozdemir, Aldershot: Ashgate. 2005
Yalnız Gezegen, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2001.
Postmodern Düşünceler, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2002.
Çevre ve Din, Çevre Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1997.

DAHA FAZLA AYRINTI İÇİN: https://uskudar.edu.tr/akademik-personel/ibrahim-ozdemir

18.10.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/kendilik-bilinci-arayislari-ve-felsefi-danismanlik/797496?fbclid=IwAR1_pWSRyQEWNVKwJg8hwgfssg24GP1pEvlp7u9s6PD83IEiHgpJhVHXnqU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir