KÖPÜK

DENİZİN kıyısına oturmuş konuşuyordu. Kimlerle mi? Köpüklerle…

Hem de ne konuşma. Çok koyu bir sohbetin içindeydi. Her kabarcığı tek tek tanıyor gibiydi. Sanki onlara isimler vermişti.

Köpükler diye hepsini tek kelimede zikretmek olmaz diyordu.

Onların da bir kimlikleri, bir şahsiyetleri olmalı.

İsimleri olmalı.

Bu isimlerle çağrılmalılar.

Eğer sadece baş gözüyle bakmıyorsan köpüktür, köpürür gider diye değerlendiremezsin.

Onların da Bir var edeni var senin gibi. Bir kaderleri var. Görevleri var.

Senin gözüne görüneni, onun ve şunun gözüne görüneni var. Bunu Bir takdir eden var.

Bizim buradan bir anlam çıkarmamız gerekmiyor mu?

Dilleri yok mu bu köpüklerin? Mesajları yok mu?

Çalkalanmaktan kaynaklanan bir kabarcık, kendiliğin gelir ve gider mi diyeceğiz?

Bu yakışır mı bir evren okuyucusuna? Bir tefekkür talebesine…

Yakışmaz. Asla yakışmaz.

İşte bu sebeplerle isimlendirdiği köpüklerle konuşuyordu bilge…

Sizden ne çok öğreneceğimiz şey var diyordu.

Bizim de hayatımız sizin gibi geçici değil mi?

Yaşamda bir kabarcıktan, köpükten fazla ne hükmümüz var?

Kime ne kadar yararlıyız?

İşte geldik gidiyoruz.

Bir inanmışın gözünde ve gönlünde azıcık bile olsa Hakka götüren bir mesaj verebildikse ne mutlu.

Dünya ilgilerine bir saniyelik araya sebep bile olabilmişsek ne saadet.

Ben diyordu sizden ne çok ders aldım bir bilseniz.

Dik yürümemeyi, başkalarına üstten bakmamayı, kimseye yargılayıcı yaklaşmamayı sizden belledim.

İnanın.

Bir gün benimde bu yaşlanan bedenim bir köpük gibi geçip gidecek.

Varlık denizinin bir üyesi, parçası olduğumu sizinle konuşunda idrak ettim.

Denizin üstünde yaşayıp ondan bîhaber yaşayıp gidersem yazık bana dedim.

Vah bana dedim.

Siz bana mânâdaki derin anlamımı okuttunuz.

Kabarcık bile olsam denize ait olduğumu fark ettirdiniz.

Ey köpükler.

Ey kabarcıklar…

Sizler benim hocamsınız. Mürşidim oldunuz.

Sizinle hemhal olduktan sonra kabarmanın yanlış, taşıp köpürmenin anlamsız olduğunu gördüm.

Siz hep köpük köpük olun.

Olun ki, biz sizden bunun geçici olduğunu her unuttuğumuzda bir daha öğrenelim.

Bir daha!

20.04.2018

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir