MUHASEBE zamanıydı. Gidenin nasıl gittiğini düşünüyor geleceğe ise kaygıyla bakıyordum. Bu da ister istemez mutsuzluğu öne çıkarıyor ve üzülüyordum.
İşte tam bu sırada geldi beni irkilten cümle: MUTSUZ OLMAKTAN KORKMA.
Oysa korkardım. Mutlu olmak ister her an saadetin kapısında olmayı dilerdim. Bu cümle beni alt üst etmeye yetmişti ama burada bitmemiş devam etmişti. “Mutsuzluk dönüştürür, yararlan bundan. Sen mutluluğu sadece kitaplarda arıyorsun. Okumak başkalarının tecrübesini bedelsiz elde etmektir ama mutluluk için yeterli değildir.”
Senenin ilk günüydü. Yeni umutların penceresine bir serçe gibi tüneyip yemlenmek isterken duyduğum bu sözlerle hem keyfim kaçmış hem de yeniden derin düşünmenin perdesini aralamıştım. Şunları öğrendim.
-Araya engel koymamam gerekiyormuş. Öncelikle kendimle aramı tıkamamam lazımmış.
-Her an kritik bir kavşakmış sadece eski yılın yeni yıla devredildiği demler değilmiş hesap zamanı.
-Gereksiz ve kurtulmamız gereken ne çok duygu, düşünce ve hatta eşyamız varmış.
-Kendimizi almaya odaklamışız ama asıl ihtiyacımız vermeye imiş. Ve biz vermekten akrepten kaçar gibi kaçıyormuşuz.
-Kişiliğimiz değil de sıfatlarımız öne, önümüze geçiyormuş. Bu ciddi bir meseleymiş.
-Yüzleşme ve dürüstlük insan dönüşümünün ilk iki durağıymış.
-Neden sorusunun çengeline beynini takarak geçmişi çokça kurcalayanların arasından geleceği kurgulayabilen az insan çıkarmış. Mühim olan doğru istikameti belirlemek ve sürekli hareket etmekmiş. Hayat harekete odaklıymış.
-Mutsuz olacağım diye hata yapmaktan kaçınanlar sevinemeden ölürlermiş.
-Başkaları seni incelerken sadece sonucu görürmüş, biz buna takılmamalıymışız. Süreçte ne yaşadığımızmış bizi oluşturan.
-Kendimiz için ördüğümüz duvarları kırmalıymışız. Bu duvarlar korunuyoruz zannıyla bize kendimizi iyi hissettirse bile aynı zamanda hapsedermiş.
-Sabreden ilişkileri öğrenmeliymişiz. Hızlı ulaşılan sonuçlar uçucu olabilirmiş.
-Rutin bir hayata kendimizi mahkûm etmekten daha değerliymişiz.
02.01.2020